Fransa'nın Strazburg şehrinde devam eden Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi 42. Genel Kurul Toplantısı’nın ikinci gününde Lüksemburg ve Türkiye’de yerel yönetimler başlıklı raporlar kabul edildi. Eş raportörler Vladimir Prebilic (Slovenya) ve David Eray (İsviçre) tarafından sunulan Türkiye raporu üzerine söz alan Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün, Türkiye’de 1930 yılında hayata geçirilen 1856 sayılı Belediye Kanunu’nun dünyanın en ileri belediye kanunlarından olduğunu savundu.
En ileri kanun
“Yapmış olduğunuz çalışmalar için sizleri kutluyorum. Ben İstanbul Büyükçekmece Belediye Başkanıyım. Yani Türkiye belediyesiyim” diyen Akgün, “Cumhuriyet Halk Partisi’ndenim. Yani muhalefettenim. Belediyeciliğim 45 yıl, belediye başkanlığım 30 yıldan fazla. Özellikle şunu söylemek istiyorum; Türkiye’de 1580 sayılı Belediye Kanunu 1930’da devreye girdiğinde herhalde Avrupa’nın ve dünyanın en ileri belediye kanunu olduğunu görebiliyoruz. Bu konudaki çalışmalarım çoktur ve birçok da kitabım var. Türkiye’nin gerçeklerini bizim gibi anlamak tabii ki zordur. Türkiye’de özellikle ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgesini sarsan terörist faaliyetleri olduğu müddetçe, görevden alımların anayasamızdan gelen haklar nedeniyle hükümetler tarafından devam ettirileceğini düşünüyorum. Terörizm bittiği taktirde İçişleri Bakanlığı değil bağımsız mahkeme kararıyla önlem alınmasını isteriz” ifadelerini kullandı.
Üniter devletiz
Başkan Akgün, AB’nin Türkiye’ye daha fazla yaklaşması gerektiğini ve AB sürecinden uzun süre oyalamaması gerektiğinin altını çizerek; “Bundan sonraki süreç eğer Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yaklaşması konusunda Avrupa Birliği’ndeki otoriteler, dostlar, Avrupa Birliği’nin tamamı bu anlamda bir yaklaşım gösterirse, Türk yerel demokrasisi de Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartlarını tamamıyla kapsayabilir. Üniter devletiz. Biz de bölgesel bir çalışma, bölgesel bir yönetim şekli olamaz. 45 yıllık bir Türkiye belediyecisi olarak, Türk yerel demokrasinin Avrupa Birliği’ne de çok faydası olacağını düşünüyorum. Bu nedenle tekrar sözlerimi şöyle bağlamak isterim; İçişleri Bakanlığı’nın merkezi denetimi, merkezi idarenin ağır denetimi olmamalıdır. Doğrudur ve belediyelerin finans imkanlarının belediyelerin yerel kaynaklarının artırılarak finans imkanlarının daha fazla yapılabilmesi için artırılması gerekir veya milli gelirden belediyelere aktarılması gereken payı daha da yükseltilerek vatandaşımızın refahı içi daha geniş çalışmaların yapılması sağlanabilir” açıklamasını yaptı.