31 Mart yerel seçimlerinin tartışması sürüyor. Özellikle büyükşehirlerde Cumhur İttifakının elindeki ilçeleri de kaybetmesi üzerine… 39 ilçesi bulunan İstanbul'da CHP, 25 ilçede seçimi kazandı. Bazı ilçelerde ise az bir farkla kaybetti, oyunu önemli oranda yükseltti. Bu ilçelerden biri de Fatih. Cumhur İttifakının Adayı Mehmet Ergün Turan yüzde 49.36, CHP Adayı Mahir Polat ise yüzde 47.22 oy aldı. AK Parti’nin ‘kale’lerinden biri olarak nitelendirilen Fatih’te aday olan ve seçimi az bir farkla kaybeden Mahir Polat, Evrensel Gazetesi'ne konuştu. Polat, “Siyaseten sonuçlar yaşanan algı değişimini tam yansıtmıyor. Bence bu olağanüstü sonuca rağmen… Oluşan yeni algı bunun çok ötesinde” dedi.
“Muhafazakar” kesimin ağırlıklı yaşadığı ve AKP'nin “kalesi” olarak ifade edilen Fatih'te dört aylık bir seçim çalışması yürüttünüz. Seçimi az bir farkla kaybettiniz. Bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'deki siyasi algıların tekrar gözden geçirilmesi gereken sonuçlar çıktı. Biz AK Parti’nin her zaman, inşa edilmiş bir algı siyaseti sürdürdüğünü biliyorduk. Bu yüzden halkın nazarında oluşmuş negatif algının, manipülasyonun kırılmasına yönelik çalıştık. İnsanları kaygılandırmayan; kişilerin ve toplumun birbirini tanımasının ne kadar önemli olduğunu gösteren bir süreç yaşadık. Yani toplumun farklı taraflarıyla daha yakından tanıştık, daha fazla insana hürmet etmenin, daha fazla insanın derdini ve hikayesini dinlemenin ne kadar önemli olduğunu gösterdik. Bunun da etkili olduğunu gördük. Oya dönüşsün, dönüşmesin rakibimizin tabanı açısından çok büyük bir saygı gördüğümüzü, bunun defalarca ifade edildiğini de belirtmeliyim. Konunun bir parti meselesinin çok ötesinde değerlendirildiğini, insanların parti ayrımına aldırmadığını gördük. Bence bu Türkiye toplumu için çok önemli. Yani toplumun bir kesiminin diğer kesimin temsilcisi hissiyatıyla bakması, benimsemesi, sevmesi, sempati duyması önemli… Oy verip, vermemesinden bağımsız söylüyorum. Siyaseten sonuçlar yerelde yaşanan algı değişimini tam yansıtmıyor. Bence bu olağanüstü sonuca rağmen yansıtmıyor. Bence oluşan yeni algı bunun çok ötesinde.
Fatih, seçim sürecinde en çok konuşulan ilçelerin başında geliyordu. Bu seçim deneyimi neler gösterdi?
Tabii ben Fatih deneyiminin diğer ilçelerden farklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Fatih’in özellikle rakip parti için sembolik anlamı var. Bugün Fatih’te sorunları ve yaşanan trajediyi AK Parti seçmeni de çok iyi biliyor ve dillendiriyor. Bizzat hükümet partisinin tabanının ne kadar sancılı ve üzgün olduğunu sahada yaşananlardan ötürü biliyorum. Türkiye'de böyle sembol, kod anlatıları vardır. Rakibimizin seçmeni duygusal davrandı bence. Bu da hoş görmemiz gereken bir şey. Realitede belki bizden daha da fazla Fatih'in durumuna üzülüyorlar. Fakat parti aidiyeti bazen bu tür şeylerin önüne geçiyor. Sonuçlar itibarıyla Fatih'te şu an yaklaşık 6 bin 500 oy farkı var. Bu da tam olarak göçmen seçmen sayısına denk geliyor. Bugün şunu diyebiliriz: Fatih'te Türk vatandaşlar açısından kazananın da kaybedenin de olmadığı, tam bir dengenin inşa olduğu, daha düne kadar 20 puan farklarla bir kale algısı üretilen yerin hiç de öyle olmadığını göstermiş olduk. İktidar, yani kendisinin yönettiği yerde ağır puan kaybına uğradı, 6 puana yakın geriledi. Bizim oyumuz 10 puanın üzerinde yükseldi ve bütün bunlar kısa bir süre zarfında oldu. Artık bu sonuçların Türkiye'de mahalle algısı, kale algısı ve benzeri algıları çoktan aştığını ister muhalefeti ister iktidarı temsil eden siyasetçilerin de bu tür krediler üzerine yüklenmemesi gerektiğini çok net gösterdiğini düşünüyorum. AK Parti seçmeni -bize oy vermemiş olanlar bile- kendi taraflarında “Bak bunu da veriyorum. Emaneten veriyorum. Şunları toparla” diyor… Bugüne kadar Fatih'te kimse yeni bir şeyi konuşmadı. Konuşulan tek şey sorunların çözülmesiydi. Bu da medeniyetin merkezi olan Fatih için çok kötü bir durum. Kazanan rakibimize, Ergün Bey'e de başarılar diliyorum. İnşallah 30 yıldır kendi partisinin, öncesinde de diğer partilerin yönettiği ve sorunlar yumağı haline getirdikleri Fatih’i hak ettiği şekilde yönetirler ve sorunları çözerler.
Seçim sonuçlarına ekonomik krizin etkileri ve emeklilerin tepkisinin yansıdığına dair önemli değerlendirmeler var. Giderek ağırlaşacak olan yaşam koşullarına karşı bundan sonrası için yerel yönetimlerin nasıl bir işlevi olabilir?
Sosyal politika ve yoksullarla dayanışma ne yazık ki hükümetin terk ettiği bir alan oldu. Uzun yıllar boşluğu sadece yardımlarla, vatandaşı bağımlı ilişkiye mecbur bırakan bir yöntemle doldurdu. Ama günün sonunda yoksullara gerçek çözüm bulamadı. Bu sadece yoksulların gündelik yaşamı değil, deprem beklediğimiz günlerde insanların barınma ve yaşam hakkı gibi alanlarını da tehdit edip, oralara da çözüm getiremeyecek bir noktaya geldi. Yetmedi emeklilik ücretlerinde de hak edilen yaşamın aksine emekliler iflas durumuna geldi. Yani AK Parti'nin 30 yıllık hükümeti sonucunda topluma verdiği hiçbir şey olmadığını toplum çok net gördü. Önümüzdeki günlerde bunun daha derinleşeceğini de bizzat toplum anlıyor ve biliyor. Başarısız, karnesi ayıplarla dolu ve Türkiye'ye artık verecek hiçbir şeyi olmayan bir parti durumundadır AK Parti. Önümüzdeki günlerde CHP’li belediyeler sosyal devletin yapmadığını, belediyecilik sınırlarının çok ötesinde olmasına rağmen sırtlanarak yürütme konusunda bir belediyecilik örneği ortaya koyacaklar. Ama toplum unutmamalı ki sosyal yardımlaşma ve dayanışma meselesi bir insani dayanışma konusudur ama ekonomi politikaları iyileştirilmeden toplumun bu sorunları çözülemez.
İstanbul seçiminde kent lokantaları da çok tartışıldı. Kent lokantaları nasıl devam edecek?
Şu an pahalılık çok başka bir yere gidiyor Türkiye'de. Bu ihtiyaçlar artacağına göre bu ihtiyaca cevap verecek kent lokantaları da artacak. Bizim için en önemli konu oradaki ekosistemi bozmamak. Yani oradaki esnafın da çalışanın da evine ekmek götüren kardeşlerimiz olduğunun bilinciyle oradaki ekonomiye de hasar vermeden ama muhtaç olup da oralara gidemeyecek düzeyde olanların da faydalanacağı şekilde bu sayı artmaya devam edecek. Emekli ve diğer tüm sosyal desteklerimizle beraber yürüyecek ama kent lokantaları dönemin sembolü oldu. Rakip, önünü pankartla kapatmak zorunda kalacak kadar acziyete düştü. Ama doğru bir fikir olduğu için de toplum tarafından benimsenen projeler oldu. Toplum çok basit çözümleri, çok basit bir şekilde bekliyor. Koşulların çok kötü olmasından kaynaklanıyor tabii.
İstanbul’da “kimlik” siyasetinin öne çıktığı yerlerde CHP adaylarına ilgi vardı. Ülke genelinde de benzer bir durumdan söz edilebilir. Bu bağlamda seçim sonuçlarını nasıl okumak gerekir?
Türkiye'de artık toplumun, özellikle büyükşehirlerde, algı duvarlarını aştığını, siyasetçilerin daha özgün, daha kişisel ve daha sivil hale geldiklerini, kodları aşma konusunda da daha cesur hale geldiklerini görüyoruz. Bunun da sonucu olarak, halkın daha homojen bir yerden çıkıp toplumun çeşitliliğine daha fazla hürmet ettiği, güven duygusuyla beraber farklı tercihlerde bulunma eğiliminin öne çıktığını görüyoruz. Bu birincisi. İkinci konu, AK Parti hükümetinin bir önceki seçimde aldığı büyük desteğe rağmen çok kısa süre içerisinde toplumu bir ekonomik felakete, siyasi açmazlara sürüklediği, yine kapsayıcılıktan çok çözümsüzlük ve gerilim ürettiği şu geçen kısa sürede anlaşıldı. Yerel seçimlerde toplumun farklı kesimleri için çok önemli konuların tekrar devreye girdiğini ve bunların da sadece kişisel ihtiyaçlar olmadığını gördük. Örneğin Ortadoğu ve İsrail ile sürdürülen ilişkilerin toplum tarafından nasıl ikiyüzlü bulunduğu ve bunun bir tepkiyle cevaplandığını bu seçimde gördük. Bu seçim, Türkiye toplumunun bir denge toplumu olma arzusunun her zaman aktif olduğunu da gösterdi. Hükümet konusunda verilen desteğin üzerinden daha 1 yıl bile geçmeden arkasından gelen yerel seçimlerde bu defa tam tersi muhalif reaksiyon göstererek Türkiye'nin bir denge toplumu olması gerektiğini, toplumun temel hassasiyetlerine, siyasetçilerine hürmet edip, siyasi menfaatleri için toplumun dengesini bozma konusundaki eğilimlere toplumdan reaksiyon göreceklerini göstermesi bakımından da anlamlı.
İktidar halka saygı duymalı
Van İl Seçim Kurulu DEM Partinin adayının "Seçilme yeterliliği olmadığı" gerekçesini öne sürerek mazbatayı ikinci aday AK Parti adayına vereceğini açıkladı. Tepki topladı. DEM Parti’nin YSK’ye yaptığı başvurunun ardından tekrar geri verildi. Yaşanan bu gelişmeyi nasıl yorumlarsınız?
Bütün siyasetçilerin vatandaş oylarının kutsal olduğunu, bir oyun bile onun vatandaşlığının anlamı açısından sembolik değerinin çok yüksek olduğunu anlattığı bir seçim dönemi oldu. Bir sorun varsa daha önceden konuşulup onun doğru ve sağlıklı bir hale getirilmesi, aday sürecinde izin verilmemesi ya da başka türlü şeyler gerekir. Burada adeta son dakikaya kadar bekleyip Van seçmeninin iradesini hiçe sayacak bir pervasızlıkla, küçük oyunlarla, iktidar partisinin mensuplarının bile eleştirdiği bir noktaya gelmiş durum. Türkiye artık hakikaten bu tür siyaset oyunlarından çok mustarip… Bunları yapmamalarını; halka saygı göstermeleri, sandığa saygı göstermeleri gerektiğini düşünüyoruz.
Mahir Polat kimdir?
Fatih Belediye Başkan adayı olarak seçilen eski İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, 1976 yılında Erzincan'da doğdu. 2002 yılında İÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nden mezun oldu. 2003 yılında İTÜ Mimarlık Tarihi Yüksek Lisans Programı’nda eğitimine başladı. 2008 yılında YTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat ve Tasarım Anabilim Dalı’nda kültür yönetimi alanında hazırladığı tezi ile lisansüstü eğitimini tamamladı. Aynı bölümde 2011-2015 yılları arasında öğretim görevlisi olarak kültürel miras mevzuatı üzerine ders verdi. 2009 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde başladığı Dinsel Kültürel Miras odaklı doktora tezini 2023 yılında tamamladı. 2005 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünde başladığı görevini, 2009 yılından itibaren vakıf uzmanı olarak sürdürdü. Bu süreçte Anadolu’da ve İstanbul’da pek çok Osmanlı Dönemi tarihi eserinin restorasyonunda ve birçok müze kurulum çalışmasında görev aldı. 2019 yılında Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıyla birlikte İBB Kültür Varlıkları Dairesi Başkanı olarak İBB’de göreve başladı. Bir yıl içerisinde, 2020 yılında İBB Genel Sekreter Yardımcılığı'na atanan Polat, görev süresi boyunca kentsel planlama, mimari ve kentsel tasarım, kültürel miras, imar, deprem risk yönetimi, sosyal hizmet, kültür ve sanat etkinlikleri alanlarında pek çok projeye imza attı. Bugün bir marka haline gelen İBB Miras’ı kurdu ve yönetti. Bu kapsamda İBB Miras ile 62 anıt ve sivil mimarlık eseri, 21 yeni müze ve yaşam alanı, 34 kamusal sanat eseri, 197 tescilli çeşme, 588 tarihî mezar ile hazine ve 19 tarihî türbe olmak üzere toplam 942 miras alanının restorasyonunu gerçekleştirdi ve koruma altına alınmasını sağladı. Dünyada büyük ses getiren ve Bellini’ye ait “Fatih” portresi ile “Kanuni Sultan Süleyman” portresi, “Fatih Madalyonu” gibi onlarca eseri İstanbul’a kazandırdı. Kültür ve sanatı İstanbul’un dört bir yanına yayan projeler geliştiren Polat, bugüne kadar ulusal ve uluslararası öneme sahip 196 sergiyi İstanbullularla buluşturdu. Tarihsel ve kültürel çevre koruma, müze bilimi, dinsel ve kültürel sosyal tarih, toplumsal hafıza ve mimarlık tarihi alanlarında çalışmaları olan Mahir Polat; Tarih Vakfı Mütevelli Heyeti, Europa Nostra Türkiye, Vakıf Uzmanları Derneği ve SODEV üyesidir. Müzik öğretmeni olan Binnur Polat ile evli olan Polat, bir çocuk babasıdır.