İçmimar, sürdürülebilir Mimari Uzmanı Hürana Banu Güngör, “Sürdürülebilir bir kentin temel amacı, sosyal- mekânsal adaletsizlik ile mücadele eden, demokratik ve kapsayıcı kamu politikalarını önde tutan, devletin ve kolektif bilincin beraber planlama yaparak, kendi kendini kalkınmasını sağlayan bir kentsel alanın inşası olmalıdır” dedi. “Kentsel dönüşüm tüm Türkiye’de taraflar için ciddi bir kaos halini almıştır” diyen Güngör, “Hiçbir kentsel dönüşüm çalışması yerel yönetimlerin desteği olmadan başarılı olamaz” ifadelerini kullandı
Günümüz de kentsel yaşamın gerekliliği; Statülerin dağıtılması, sürdürülebilir ve uzun ömürlü kentsel gelişim politikaları, toplumların kendine özgü özelliklerini, çelişkilerini, ilgi ve ihtiyaçlarını karşılayan, istihdam olanağını sağlayan yaş farklılarını, ırkla ilgili konularını, sosyal, çevresel faktörleri, kültürü, gelenekleri, cinsiyeti, konforu, kent kalkınması, refahı, erişilebilir olmayı, barınma ihtiyacını, sosyal konutları, halk sağlığını, alt yapı, ulaşım, emniyet, savunmasız grupları ve göçmenlerin taleplerini ve sürekli sürdürebilir bir şekildeki tüm bu olguların denetimini sağlayarak karşılamada farklı ölçeklerde çalışmasını gerektirir.
Büyükşehir belediyelerinin sürdürebilir kent oluşumlarında vazgeçilmez kaideleri olarak;
Mimari ve kentsel planlama kararları, eşitsizlikleri ele alan, yoksulluğu azaltan ve bölgenin demokratik yönetimini güçlendirmeye yönelik stratejileri, disiplinler arası ve sektörler arasını genişleterek, tabandan başlamak koşulu ile tavanı dahil eden katılım süreçleri ve eylemleri, çoğul gerçekliğe ve sosyal, etnik ve cinsiyet farklılıklarına ses vermeye yönelik stratejileri hesaba katılarak doğru ve sürekli yenilenen veriler ile planlamaları büyükşehir belediyeleri çatısı altında toplanmalıdır.
Mahallelerin oluşumunu belirleyen temel sınıf ayrımları değil, çoğunlukla etniktir, ihtiyaçlardır…
Masa başında yapılan kâğıt üstünde müthiş projeler yapmak hiçbir zaman şehrin bütünü kapsamadığı için yerinde dönüşümünde yıpranma payının kâğıt üstündeki değer ile hiçbir zaman aynı olmayacaktır.
Sürdürülebilir bir kentin temel amacı, sosyal- mekânsal adaletsizlik ile mücadele eden, demokratik ve kapsayıcı kamu politikalarını önde tutan, devletin ve kolektif bilincin beraber planlama yaparak, kendi kendini kalkınmasını sağlayan bir kentsel alanın inşası olmalıdır.
Kentsel dönüşüm tüm Türkiye’de taraflar için ciddi bir kaos halini almıştır.
Hiçbir kentsel dönüşüm çalışması yerel yönetimlerin desteği olmadan başarılı olamaz.
Negatif etkiler: Yerel yönetimler bünyesinde yeterli teknik bilgi birikimine sahip personelin bulunmaması, bir seçim döneminde tamamlanamayan projelerin diğer dönemde kabul ve destek görmemesi, mali yetersizlik ve güven eksikliği nedeniyle projelerde istenilen başarıya ulaşılamaması. Birçok mahallede vatandaş ile müteahhitler baş başa bırakılmış olduğu için imzalar tamamlamaması. Başta belediyeler olmak üzere ilgili kamu kurumlarının garantör olarak işin içine hukuki zeminde dahil olmaması.
Pozitif etki nasıl sağlanabilir?
6306 sayılı kanuna göre sağlam binalarda oturmaları sağlanabilmesi için lüzum görülen yerlerde imar artışına olanak sağlana bilinir ise daha çok parselin birleştirilmesi durumunda bir yandan yaşanabilir, nitelikli mekânların oluşmasını sağlamakta bir yandan da yapılaşma hakkında artışa imkân tanımaktadır. Bu dönüşüm sayesinde parsel, hatta ada birleşmelerinde belirli bir alan büyüklüğüne ulaşıldığında ise sosyal donatı ve otopark sorunları da çözülecek ve kentin nefes almasını sağlayan yeşil alanları ve birçok sürdürebilir kent ana teması için alan kazanımı sağlayacaktır. Parsellerin, hatta adaların birleşmesine imkân tanıyan bu uygulamalar ile kentin riskli alanlarındaki sorunlar bütüncül olarak çözülecektir. Bu şekilde ilave sosyal donatı ve kültürel alanları, zemin altı otoparkları ile park alanı, çocuk bahçesi, oyun alanlarına sahip güvenilir yerleşme ve yapılar elde edilecek böylece yaşanabilir, sürdürülebilir bir çevre ve kentsel mekânlar oluşacaktır.
Buradaki ana problem ekonomik ve kalkınmadır.
Sürdürebilir kent ile sürdürülebilir kalkınma birbirinden ayrılamaz bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir. Planlamanın her aşamasında birlikte yol alması gereken ana çatı olarak ele alınmalıdır. Herkes için uygun yerlerde, ihtiyaç̧ sahibi ailelere yönelik olanaklara göre hazırlanmış̧ finansman yoluyla iyi, sağlıklı konutlar bir sosyal adalet ve halk sağlığı meselesi olarak ele alınmalıdır.
Çevre krizleri ve halk sağlığı
Bu problemler oluştukları alanlarda nüfusu eşit olmayan şekilde etkilemektedir. Bu nedenle kentlerimizi planlar iken daha mikro planlama stratejisi geliştirilmeli, yerelde girişimcilik ve kalkınma güçlendirilmedir. Mesela o kara günün 6 Şubat Kahramanmaraş depreminin üzerinden 9 ay geçti. İstanbul 17 Ağustos depreminin üzerinden ise 24 sene geçti.
Türk toplumunun muazzam bir kolektif birleşmesi var bu tip afetlerde.
Ancak İstanbul’da 24 sene sonra bir deprem olması halinde cesetlerimizi koyacak bir yerimizin olmadığı için şanslı olanların kimlikleri tespit edilebilir ise tabii, memleketlerine gönderebileceğini söylenmektedir.
Ya da yollarımızın ana arter de dahil olmak üzere hiçbir güvenlik, sağlık, arama kurtarma ya da gönüllü biriminin bizlere ulaşamayacağını hepimiz biliyoruz.
Şanslıysak ve depremden kurtulduğumuzu varsayarsak bence esas o zaman hapı yuttuk. Çünkü hiçbir insani koşulu çevremizde bulamayacağız. Ne toplanma alanı ne su, ne hijyen, ne sağlık birimi, ne gıda temini, nede güvenlik. Tam bir survivor olarak yaşamaya çalışacağız.
Kanunların yeterliliği
Aslında yapı denetim kanunları bence yeterli eksik olan denetimdi. Mesela Kahramaraş Mühendisler Odası İl Temsilciği binası! Bu bir mucize demek isterdim ama ilimdir bilimdir bu.
Çünkü tüm yönetmeliklere uyulmuş denetlenmiş bir bina. Aslında olması gereken yapılmış. Kendi kendini denetlemiş bir bina. Multi-disiplinler arasında teknik entegreyi sağlayıp hatta her bir bakanlığının bile ayrı ayrı afet yönetimi olan, sürdürebilir kent örnekleri olan Japonya hükümeti
Nasıl hazırlanıyorlar?
Kamu hizmetlerine- altyapı, hıfzıssıhha, ulaşım, emniyet ve güvenlik- evrensel erişim, toplumdaki zayıflıkları ve eşitsizlikleri azaltmak, sağlıklı ve Sürdürülebilir şehirleri desteklemek için temel bir şart, olarak hatta plan felsefesi olarak benimsenmelidir.
Bizdeki zayıflıklar ve eşitsizliklerin anti demokratik ve sivil haklara saygılı olmadan kontrolsüz bir karmaşa içerisinde kent yaşamına sürüklemiştir.
Bu politik ve sosyal açıdan önü alınamayan sığlığa ve yozlaşmaya neden olacağı için kamu ile halk arasında güven ciddi bir problemi oluşmuştur.
Son yıllarda sürdürebilirliğin politik ve ekonomik açıda günde de tutulmasının ana nedeni 2050 yılına kadar, dünya nüfusunun yüzde 70’ nin kentlerde yaşayacağının ön görülmüş olmasıdır.
Sosyolojik, politik ve ekonomik açıdan ele alındığında
Atık üretiminin artışı,
Çevre kirliliği,
Karbon salımı,
Yoksulluğun artışı,
Sosyal kaygı bozuklukları,
Doğal kaynak kıtlığı,
Karbon sallımı,
İklim değişikliği
Ve enerji krizleri gibi konuların uzun vade de verimliliğini arttıracağını aynı zamanda
Örnek bir belediye başkanın, Sürdürebilirliğin esas amacının var olan kaynaklarımızı mevcut durumu içerisin de hem bizlere hemde gelecek nesillere doğru şekilde kent ve yaşam felsefi tasarlamaktır.
HAYAT ÜÇGENİ İLE İÇ MİMARİ PROJE ZORUNLULUĞUNUN AYRILMAZ BAĞI
Enkazdan kurtarılan vatandaşlarımızın yüzde 95’nin hayat üçgeni sayesinde yaşama tutunduklarını ve bize hayat üçgenin ne kadar önemli olduğunu hatırlattı değil mi? Yerel yönetimlerin binanın daha sağlıklı ve uzun ömürlü olabilmesi üstlenici rolü ne olmalı.
Bakın burası önemli; Belediyeye bağlı imar müdürlükleri yapıların dışıyla ilgili tadilatlar da müdahalede bulunurken, iç mekanlar için hiçbir denetim mekanizmasına sahip olmadığının önemle atını çizmek isterim. Ancak şikâyet olması durumunda denetime gidilir.
Denetimi yapan kişi ise muhtemelen proje okumayı bilmeyen zabıta ekiplerimiz oluyor genellikle.
Deprem bölgelerimizde yıkılan binalarımızın çoğunluğunu mesleki ehliyete sahip olmayan kişilerce, binanın mevcut onaylı projelerine zarar vermek suretiyle tadilat yapmak adı altında “kolon kesilerek ve kirişin içinden sıhhi tesisat boruları geçirdikleri sabit olup şeklinde “bilirkişiler tarafından tespit edilip dava dosyalarında rapor olarak sunulmuştur.
Mevcut imar yönetmeliği ve deprem yönetmeliği göz önünde bulundurularak, iç mimari proje zorunluluğu getirilmesi, iç mimari proje kontrolörlüğünün İçMimar tarafından yapılması, yapının onaylı projesinden sonraki süreçte yapının hali hazırdaki durumun tespitinin yapılması, iç mekanlar ile ilgi bölümlerin denetim mekanizmasına açılması hususunda yasal düzenlemeler çerçevesinde hayata geçirilmesini ivedilikle talep ediyorum bir iç mimar olarak.