İstanbul’da yeni doğan bebeklerin anlaşmalı özel hastanelere yönlendirilmesi yoluyla haksız kazanç sağladıkları ve ihmalleriyle ölümlere sebep oldukları iddia edilen Fırat Sarı ve İlker Gönen’in de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava, altıncı duruşmasıyla devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen dava, salon kapasitesinin yetersizliği nedeniyle adliye konferans salonunda sürdürülüyor.
Duruşmada ilk kez söz alan davanın bir numaralı sanığı ve örgüt lideri olduğu iddia edilen Medisense Sağlık Hizmetleri’nin sahibi Fırat Sarı, savunmasına “Yakınlarım savunmamı ertelememi önerdi ancak ben her şeyi açıklamak için buradayım.
Hayata dair umudumu kaybettim
Hayata dair umudumu kaybettim, içtenlikle tüm gerçekleri anlatmak istiyorum” diyerek başladı. Sarı, kamuoyunda kendisi hakkında oluşturulan olumsuz algıya dikkat çekerek, “Savcı tehditlerinden sonra hem kamuoyu hem de çevremdeki insanlar çok etkilendi. Hesaplarım incelensin, üzerime atılan suçlamaların gerçeği yansıtmadığını herkes görecek” ifadelerini kullandı. Fırat Sarı, 17 yaşında başladığı tıp eğitimini zor koşullar altında tamamladığını anlattı. Cezaevi sürecinden ve mesleki mücadelelerinden bahseden Sarı, “Esenyurt Devlet Hastanesi’nde yoğun bakım ünitelerini geliştirerek adımı duyurdum. Daha sonra özel sektöre geçtim ve iş teklifleri aldım. İlker Gönen ile tanışarak işletmelerimizin sayısını artırdık” dedi.
Hakkında yapılan 112 Acil Servis sevk rüşveti iddialarına değinen Sarı, “112 üzerinden rüşvetle hasta almadık. Sevk edilen hastaların kayıtları zaten incelenebilir. Personel yetersizliği gibi ciddi sorunlarla mücadele ederken suçlanmamız haksızlık” dedi.
ihmalim yok
Bebek ölümlerine dair iddialara karşı Sarı, “Hakkımızdaki suçlamalar, yalnızca bir rapora dayanıyor. Sağlık Bakanlığı’nın eski ölüm oranlarıyla mevcut durumumuzu karşılaştırmasını talep ediyorum” dedi. Kadan bebek ve Karakoç bebek gibi vakalar hakkında detaylı açıklamalarda bulunarak, bu ölümlerde ihmali olmadığını savundu.
“Kadan bebeğin ölüm raporları yanlıştı, bir saat içinde kaybedilen bir bebeği uzun süre yatırmışız gibi gösteriliyor. Karakoç bebekle ilgili ise ölüm nedeninin tıbbi bir komplikasyon olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullanan Sarı, sağlık sisteminin işleyişindeki aksaklıklara dikkat çekti.
CİMER şikayeti suçlamalarına tepki gösterdi
Sarı, savcı tarafından tehdit edildiğini ve davanın bu olaydan sonra farklı bir boyuta taşındığını öne sürdü. “Savcı, bana bebek ölümleriyle suçlamadığını söylemişti. Ancak tehdit olaylarından sonra kamuoyu baskısı arttı ve olayın seyri değişti” dedi. Dava sürecinde eski çalışanlarının kendisi aleyhine ifadeler verdiğini belirten Sarı, özellikle Deniz Korkmaz’ın CİMER şikayetiyle kendisini suçlamasına tepki gösterdi. “Deniz benim yanımda çalışıyordu. Şikayetinde kullandığı dil ve üslup ona ait değil. Bu durum beni derinden şaşırttı” dedi.
Mahkeme başkanının ilaç çalma konusundaki sorularına Sarı, “Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı bana karşı kumpas kurdu. İlaçların çalınması için zemin hazırladılar. Şirket içinde sistematik bir şekilde beni hedef aldılar” şeklinde konuştu.
Savunmasının duygusal bir bölümünde Sarı, oğlundan aldığı bir mektubu anlatarak yaşadığı zorluklara değindi. “Oğlum, ‘Babam iyi bir doktor, bizimle ilgilenmediğini kimseye diyemezdim’ diyor. Ailem bu süreçten çok etkilendi” dedi.
Fırat Sarı’nın savunmasında sık sık sistematik hatalara ve kişisel hedef alınmasına vurgu yaptığı görüldü. Özel hastanelerin işletme giderlerinden bebek ölümlerine kadar geniş bir yelpazede kendisini savunan Sarı, suçlamaların gerçek dışı olduğunu iddia etti.