Bazen siyasetin edepsizliğinden ve hayatın tatsız-tuzsuzluğundan yakınıp duruyoruz. Maalesef külüstür diyebileceğimiz anlayışların dayatıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Ve hayatı lakırdıya boğmaktan başka çaremiz kalmıyor gibi. Nedense yaşatılan acılar başka acıları çağrıştırarak, hayatları acıya boğuyor. Bazen neme lazımcı bir anlayışla şiddeti ve acımasızlığı hayatımızın derinliklerinde saklayarak yaşam denilen yolculukta yol alıyoruz.
Oysa zaman bakışlarımızın arasında kayarak geçiyor. Yanımızda, yanı başımızda, etrafımızda savaşlar, cinayetler her gün canlar alırken, sesimiz gür çıkacağı yerde boğazımızda düğümlenerek çaresizliğimizde boğuluyor. Dünya adeta kaynıyor. Bazen mezhep savaşı, bazen özgürlük adına, bazen de barışın dili kullanılarak toplu canlar alan savaş, şiddeti ve bütün kötülükleri içimizde sindirmekten başka bir seçenek bırakmıyor bizlere. Bütün iyi ve güzel olanları teğet geçerek ilerliyoruz zamanın derinliklerinde... Nedense kötülükle- iyilik arasında sıkışmış vicdanlarımızı oradan söküp alamıyoruz..
Emperyalistler ve dolar milyarderleri şebekesi sömürü ve zulmünü sürdürebilmek adına, bir daha bütün dünyayı sömürgeleştirme seferlerini başlattılar. Libya'da taş üstünde taş bırakılmadığı gibi resmen Libyalılar köleleştirildi. Libya'yı köleleştirmede kendi askeri gücünün yanında, yapılacak katliamların yerel ve bölgesel kuklalara yaptırılması dikkate değer bir nokta değil midir? Oysa överek göklere çıkarttığımız Obama'nın ellerinde, Müslüman dediğimiz kardeşlerimizin kanı yok mudur? "Müslüman Müslümanın kardeşidir. Müslüman, asla kardeşine zulmetmez, onu kendi başına terk etmez, onu zelil etmez. Bir Müslümanın bir Müslüman kardeşini hakir görmesi kadar büyük bir kötülük yoktur" diyen Peygamberimizin sözleri maalesef zulmün ve saltanatın altında ezilmiş gibidir.
Suriye'de hazine bulmuş gibi saldırıya geçenler, aslında, Suriye'nin çökertilmesi, Filistin'in yutulması, İran'ın yıkılması, Mısır'ın köle olarak elde tutulması, mantığıyla Suriye'yi kan gölüne çevirdiler. Kiralık katil tutma, paralı asker kullanma, korucu yazma, sömürücü egemenlerin bin yıllık taktiğidir. İşte Suriye'de yaşanılan da budur. Aynı sıralarda, emperyalizmin taşeronu Ortadoğu kral, emir ve diktatörlerinin örgütlediği, silahlandırdığı ve Suriye'ye saldığı çeteler Suriye'de toplu cinayetlerine devam ediyor ve katliamlara imza atıyorlardır. Ve vekâleten yürütülen bu savaşta "Bir Müslümanın Müslümanlara karşı canı, malı ve ırzı haramdır" diye buyuran Yüce İslam Peygamberi yaşasaydı; Irak'ta, Afganistan'da, Libya'da, Filistin'de, Yemen'de, Bahreyn'de, Suriye'de sömürgecilerin açtığı savaşlarda öldürülen milyonlarca insan için acaba ne derdi?
Sanırım davranışlarımızda, inandıklarımızda ihanetin ve şirkin sınırı kalmamış. Dostlarımız artık kendimizden olmadığı gibi düşmanlarımızı da kendi içimizden seçiyoruz. İntikam naraları ayyuka çıkarken, kardeşlik söylemleri sadece söylenilen yalanları örtmeye yetmiyor. Tam aksine çok şeyler gizliyor. Müslümanların özgürleşmesi, ayağa kalkması, dik durması, özgürlük ve adalet istekleri yaratılmış dinler adına farklı yerlere kanalize ediliyor. Etrafı kan gölüne çeviren emperyalist ve burjuvazinin, yerli işbirlikçilerinin ve hatta sermayenin renginin önemi var mıdır, diye düşünüyorum. Buradaki sermayenin renginin yeşil olması Suriye'ye müdahalesini haklı mı çıkartacak acaba? Veya cennetin kapılarını mı açacak orda savaşanlara. Yoksa İslam'ı pazarlama hakkı ve yetkisi bunlara mı verilmiştir.
Kibrin merkezi olan iblisler dünyayı yaşanmaz kılanlar değiller midir? Yaşadığımız bu süreç âdemoğlunun geldiği nokta, gaflet değil midir? Ve bir anlamda ölümlü Âdem'in dönüşü, gözden düşüşü de değil midir? Ve merak ediyorum; Canavarlaşan Ademlere melekler hala secde ediyorlar mı? Buradan da anlaşılıyor ki; kimin kulu olduğumuz noktasını kavrayamamış, zalim ile mazlumun, iyi ile kötünün ayırdına varamamışız.
Evet, bu duruş, bu inanış, bu davranış bizi başka inançların iklimine doğru sürüklemek isteyenlerindir. Kuran'ın bizden istediği duruş değil. Bu kavramlar, söylemler, ilişkiler, anlayışlar İslam'ın değil, yarattığımız putların, diktatörlerin ve zalimlerin bizlere dayattıklarıdır. Ya zalimden, ya da mazlumdan yana olmanın dönüm noktasındayız. Seçim sizin..
Okunma Süresi: 4 dk
Devriye gezen ekipler, tuvalet havalandırmasında uyuşturucu buldu
#İstanbul Haberleri / 22 Kasım 2024
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden Netanyahu'yu tutuklama kararına uyan ülkeler!
#Gündem / 22 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *