TÜİK, 2023-2100 yıllarına ilişkin Nüfus Projeksiyonları bültenini yayımladı. Buna göre; Türkiye'nin nüfus yapısında son yıllarda meydana gelen değişimler sonucunda ortaya çıkan ihtiyaç ve TÜİK revizyon politikası gereğince 2023 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçları temel alınarak nüfus projeksiyonları yenilendi. Haber bülteninde, doğum, ölüm ve göçe ilişkin demografik göstergelerdeki mevcut durumun devam edeceği, artış veya azalış yönünde eğilimler de gösterebileceği varsayılarak; ana, düşük ve yüksek olmak üzere 3 farklı senaryoya dayalı nüfus projeksiyonları üretildi. Bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15-49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısını gösteren toplam doğurganlık hızındaki düşüş ile uluslararası göç eğilimindeki değişim, geleceğe yönelik farklı varsayımlara dayalı projeksiyonların üretilmesine neden oldu.
DOĞURGANLIK HIZINDAKİ DÜŞÜŞ
Bir nüfusun sayıca aynı kalabilmesi, diğer bir ifadeyle yenilenme düzeyinde kalabilmesi için bu nüfusu oluşturan her bir bireyin kendi yerine bir nesil bırakması gerekiyor. Nüfusun artmaya devam etmesi için kadın başına düşen çocuk sayısının en az 2,10 olması gerekiyor. Toplam doğurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 iken; 2003 ve 2014 yılları arasında yenilenme seviyesi olan 2,10 seviyelerinde durağan bir seyir gösterdi. Bu yıldan sonra aşırı düşüş ile 2023 yılında 1,51'e kadar geriledi. Doğurganlık hızındaki düşüş ile bu konuda geliştirilecek politikaların olası etkileri de nüfus projeksiyonu hesaplamalarında dikkate alındı.
ANA SENARYODA NÜFUSUN 77 MİLYONUN ALTINA DÜŞMESİ BEKLENİYOR
Demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryoya göre; 2023 yılında 85 milyon 372 bin 377 kişi olan Türkiye nüfusunun, 2030 yılında 88 milyon 188 bin 221 kişiye, 2050 yılında 93 milyon 774 bin 618 kişiye ulaşması bekleniyor. Türkiye nüfusunun 2050'li yılların ortasına kadar artması ve sonrasında azalışa geçmesi öngörülürken, 2100 yılında 77 milyonun altına düşmesi bekleniyor. Doğurganlık göstergelerindeki hızlı düşüş eğiliminin devam edeceğini varsayan düşük senaryoya göre; Türkiye nüfusunun 2044 yılında 89 milyon 959 bin 486 kişiyle en yüksek büyüklüğe ulaşacağı tahmin edilirken; 2100 yılında 55 milyonun altına düşmesi bekleniyor. Doğurganlığı artırıcı tedbirlerin etkili olacağını varsayan yüksek senaryoya göre de Türkiye nüfusunun 2056 yılında 100 milyonun üzerine çıkması bekleniyor.
65 YAŞ VE ÜZERİNİN ARTMASI BEKLENİYOR
Nüfusun yaş ve cinsiyet yapısındaki değişimi gösteren nüfus piramitleri 2023 ve 2075 yılları için incelendiğinde, doğurganlıktaki değişim, yaşlı nüfustaki artış ile genç ve çalışma çağı nüfusundaki azalış üç senaryoda da görülüyor. Türkiye'de doğuşta beklenen yaşam süresi artmaya ve nüfus yaşlanmaya devam ediyor. Nüfusun yaş yapısının önemli bir göstergesi olan ortanca yaş ile yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 ve üzeri yaştakilerin oranının tüm senaryolara göre artması bekleniyor. 2023 yılında ortanca yaş 34 iken; 2050 yılında ana senaryoya göre 44,8, 2075 yılında 51,5 ve 2100 yılında 52,2 seviyesine ulaşması bekleniyor. 2023 yılı sonuçlarına göre; yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ilk kez yüzde 10'un üzerine çıktı. Ana senaryoya göre; yaşlı nüfus oranının 2050 yılında yüzde 23,1, 2075 yılında yüzde 31,7 ve 2100 yılında ise yüzde 33,6 seviyesine ulaşması bekleniyor.
ÇALIŞMA ÇAĞINDAKİ NÜFUS AZALIYOR
2023 yılı sonuçlarına göre; çalışma çağında yer alan 15-64 yaş grubundaki nüfus oranı yüzde 68,3'tür. Ana senaryoya göre; çalışma çağındaki nüfus oranının, 2050'de yüzde 61,9, 2075'te yüzde 55,9 ve 2100'de yüzde 54,6 olması bekleniyor. 2023 yılı sonuçlarına göre, çocuk nüfus olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfus oranı yüzde 21,4. Ana senaryoya göre çocuk nüfus oranının, 2050'de yüzde 15,1, 2075'te yüzde 12,4 ve 2100'de yüzde 11,8 olması bekleniyor.
DEMOGRAFİK FIRSAT PENCERESİ KAPANIYOR
Bağımlı nüfus toplamının, çalışma çağı nüfusunun yarısından az olduğu dönem, "Demografik fırsat penceresi" olarak nitelendiriliyor. Çocuk nüfus olarak tanımlanan 15 yaş altı nüfusun toplam nüfusun yüzde 30'undan az, yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 yaş üzeri nüfusun ise toplam nüfusun yüzde 15'inden az olduğu dönemde demografik fırsat penceresinin açık olduğu değerlendiriliyor. Projeksiyon sonuçları 2030'un ilk yarısında yaşlı nüfus oranının yüzde 15'i aşacağına ve demografik fırsat penceresinin kapanacağına işaret ediyor.