Danıştay, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin iptali için Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) açtığı davayı esastan reddetti. Ancak mahkeme, usul yönünden verdiği kararda savcının mütalaasının aksine, fesih işleminin tüm yurttaşları ilgilendiren bir karar olduğuna vurgu yaparak TİP’in ¨başvuru ehliyetinin¨ bulunduğuna hükmetti. TİP avukatlarından Yelda Koçak, dava her ne kadar reddedilmiş olsa da yetki kararının emsal nitelik taşıyabileceğini ifade etti.
İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ¨Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Sözleşmesi¨ Erdoğan’ın imzasıyla 20 Mart 2021’de feshedildi.
Kadınlar ve LGBTİ+’ların yaşam güvencesi olarak nitelendiren sözleşmeden bir gecede çıkılması, kadın örgütlerinin ve kamuoyunun yoğun tepkisine neden olurken, fesih kararının iptali için Danıştay’a 200’ün üzerinde dava açıldı.
Danıştay 10’uncu Dairesi, Türkiye İşçi Partisi’nin açtığı davada kararını açıkladı.
DANIŞTAY: TÜM VATANDAŞLARIN MENFAATİ VAR
Danıştay Savcısı, dosyaya sunduğu görüşünde, siyasi bir partinin, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi kararında ¨menfaatini ihlal eden bir durum bulunmadığını, bu nedenle TİP’in siyasi bir parti olarak davacı olma ehliyetinin bulunmadığını¨ savunarak başvurunun reddedilmesini istemişti.
Kararını açıklayan Yüksek Mahkeme, usul yönünden yaptığı incelemede savcının ¨TİP’in başvuru yapma ehliyeti yoktur¨ yönündeki mütalaasının aksine karar verdi.
Kararda, fesih işleminin tüm yurttaşları ilgilendirdiği hatırlatılarak, “Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı ile ülkemiz bakımından feshedilen sözleşmenin toplumun bütününe yönelik düzenlemeler içermesinin yanı sıra iç hukuka ilişkin etkileri de dikkate alındığında, davacı da dahil olmak üzere tüm vatandaşların ve sivil toplum kuruluşlarının dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının iptalini istemekte menfaati bulunduğu sonucuna varılmıştır” dendi.
KARAR, SÖZLEŞMENİN YIL DÖNÜMÜNDE ULAŞTI
Kararı değerlendiren TİP avukatlarından Yelda Koçak, kararın dün, yani İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlük tarihinin (01 Ağustos 2014) 8’inci yıldönümünde ellerine ulaştığını belirterek, “Karar temel olarak daha önce kamuoyuyla paylaşılan kararlarla aynı olsa da bizim için önemli olan ve tüm yargılama boyunca da önemini koruyan ‘ehliyet’ hususu da açıklığa kavuşmuş oldu” dedi.
Savcı Nazlı Yanıkdemir’in dosyada bulunan “siyasi partinin doğrudan menfaati olmadığı için dava açma ehliyeti de yoktur” şeklindeki görüşünü hatırlatan Koçak, şöyle devam etti:
“Biz de dilekçelerimizde ve son olarak 14 Haziran tarihli duruşmada hem Parti Tüzüğünde kadınları ilgilendiren ve yine kadın, LGBTİ+, çocuk, göçmen, engelli kişileri aile içi şiddetten korumak amacıyla yürütülen toplumsal mücadelelerin partinin görevi olduğunu belirten maddelerini de anlatarak taraf ehliyetimizin olduğunu belirtmiştik. Yine taraf ehliyetimizin olduğunu, doğrudan İstanbul Sözleşmesi’nin de düzenlediğini de mahkemeye anlatmıştık. Dün gelen kararda da gördük ki Danıştay 10. Daire de taraf ehliyetimizi kabul etmiş.”
EMSAL NİTELİĞİ OLABİLİR
Ehliyet vurgusunun önemine dikkat çeken Koçak, “TİP daha önce zeytinliklerle ilgili yönetmelik için de dava açmıştı ve Danıştay 8. Dairesi ‘partinin ehliyeti yoktur’ diyerek davayı reddetmişti. Bu açıdan da diğer olumsuz karar karşısında olumlu bir adım. Kimi hukukçular bu ehliyet hususunun ceza davalarına da emsal olabileceğini belirtiler” diye konuştu.
Mücadeleye devam edeceklerini vurgulayan Koçak sözlerini şöyle noktaladı:
“Davanın esasının ret olması karşısında ehliyet hususu önemsiz kalıyor gibi görünse de tam da Danıştay’ın da kabul ettiği gibi İstanbul Sözleşmesi gibi kadınların, LGBTİ+’ların temel insan haklarını ilgilendiren bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi mücadelesi TİP’in de asli görevlerindendir. Bu nedenledir ki davayı açtığımız ilk gün söylediğimiz gibi mücadele bütünlüklü bir mücadeledir ve gerek hukuki gerek siyasi gerekse de toplumsal tüm tepkiler gösterilecek ve İstanbul Sözleşmesi bu topraklarda tekrar tam anlamıyla uygulanana kadar mücadele edeceğiz.”
DAVA SÜRECİ
Feshe karşı Danıştay 10’uncu Dairesi’ne yaklaşık 200 dava açılmıştı. 10’uncu Daire, ilk başta iptal istemini reddetmiş, İdari Dava Daireleri Kurulu da bu kararı onamıştı.
Davalar daha sonra geçen iki ayda duruşmalı olarak görülmüş, farklı illerden çok sayıda kadın duruşma salonunu doldurmuştu. Bu süreçte Danıştay savcıları dört kez kararın iptalini talep etmişti.
Danıştay 10’uncu Dairesi, 19 Temmuz’da sözleşmenin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali talepli davalarını ikiye karşı üç oyla ve oy çokluğuyla reddetmişti.