Hükümetin “yönetim uzmanı bir şirket” olan McKinsey’le çalışma kararı , 21. Yüzyıl gerçeklerinin -dinamiklerinin- kendini zorla da olsa kabul ettirmesinin sonucu atılan olumlu bir adımdır… Ama yetmez, bunun arkasının da gelmesi, kuvvetler ayrılığını ve yerelden yönetimi esas alan yeni bir anayasa çalışmasının da hemen başlaması lazım… 21. Yüzyıl koşullarında Türkiye gibi küresel sermaye ile bütünleşmiş bir ülke öyle Çin gibi falan „demokrasi olmasa da olur“ anlayışıyla (bir „anonim şirket gibi“) yönetilemez! Son tahlilde bir „yönetim uzmanı“ şirket olan McKinsey bile bu konuda çözüm üretemez! Yani, sadece bu türden girişimlerle Türkiye konusunda küresel sermayeyi ikna edemezsiniz!..
Tamam iyi güzel, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’den ayrılmadan önce son toplantısını Amerikalı yatırımcılarla yapıyor ve onlara, “biz ülkemizde kimseye yabancı yatırımcı olarak bakmıyoruz. Küresel sermaye olarak görüyoruz. Ülkemizde 1700’ün üzerinde Amerikalı şirket var. Türkiye’de biz size yabancı olarak bakmıyoruz, sizi bizden sayıyoruz. Çünkü bizim ülkemizde yatırımlarınızı yapıyorsunuz” diye sesleniyor. Yabancı yatırımcıya en çok duymak istediği güvenceyi veriyor. Yabancı yatırımcılar ise önlerindeki engellerin kaldırılmasını, güven ortamının sağlanmasını talep ediyorlar..." Bunlar güzel şeyler, ama az önce de söylediğim gibi yetmez!.. Yapılan bütün yanlışların nedeni olan o Devletçi zihniyetin de değişmesi lazım!..
Ne demek mi istiyorum? Bakın, gene basından (bugünkü gazetelerden…) "Erdoğan, ekonomideki gelişmelere değindi ve vatandaşlara çağrıda bulundu: ‚Gerçekten alışılmadık, görülmedik şekilde ürünlerde fiyat farkları varsa bunları belediye zabıtalarına iletin’…“
İşte, Türkiye’yi yönetenlerin anlayamadıkları mesele tam bu noktada düğümleniyor!.. Çünkü, eğer birisi sattığı -ya da ürettiği mala aşırı fiyat koymuşsa vatandaş da onu almaz daha makul olanını alır ve olay orada biter; yani piyasa kendi kendini düzenler... Burada işi Devlete havale etmek yanlıştır... Bu, Osmanlı'yı da batıran Devletçi zihniyettir (bakın buradaki „Devletçi“ kelimesini bile büyük harflerle yazıyorum, çünkü bu Batı’daki anlamıyla „devletçilikten“ farklı bir olaydır!.)
Ama bu zihniyet sadece ülkeyi yönetenlerde mi var, hayır çoğu kimse de böyle düşünüyor!.. „Devlet baba belirlesin bir fiyat, tamam iş bitti deniyor!!.. Öyle serbest piyasa ekonomisiymiş falan bunlar bizim bünyemize uyan şeyler değildir diye düşünüyor birçok kişi! E tabi süreç bu kulvara girince de küresel yatırımcılar korkuyorlar! “Bu Devletçi kafa yapısıyla ya bunlar yarın bir bahane bulur da ‚Müsadere’ adı altında bizim yatırımlarımızı da elimizden alıverirlerse“ diye korkuyorlar! Bu kadar basit olay aslında...
Kısacası, hükümetin McKinsey'le çalışma kararı, tek başına ele alındığı zaman, şu an varılan noktada yapacak başka bir şeyleri kalmadığı için doğrudur... Yanlış olan, son yıllarda izlenen ve küresel sermaye çevrelerini ürküten politikalardır...
Zihinlere giren 20. Yüzyıl kalıntısı Devletçi-milliyetçi bir virüs her şeyi berbat etti... İttihatçılardan ödünç alınan 20. Yüzyıl kalıntısı bir "yerli millilik" anlayışı 21. yüzyılın küresel dinamiklerini ürkütmüş, onların Türkiye'den çekilmelerine yol açmıştır... Şimdi, küresel sermaye çevrelerine referans olacak bir dala tutunarak içine girilen kuyudan çıkılmaya çalışılıyor... Mesele budur...
Neydi o 20. yüzyıl kalıntısı bir milliyetçilik anlayışıyla I Phone ları falan boykot çağrıları!.. Moddys’ leri Fitch’ leri vb. "üst akıl" diye yerden yere vurma hamleleri ne idi!?. Halbuki bunlar- bu "kredi değerlendirme" kuruluşları- tıpkı o McKinsey gibi küresel sermayenin çoban köpekleridir (daha kibar bir ifadeyle referans kuruluşlarıdır)... Sen bunlarla niye uğraşıyorsun ki!.. Ne oldu şimdi, McKinsey “iyi” de Moddys mi “kötü” olan?.. Ya da, artık "üst akıl" diye bir şey kalmadı mı ortada?
Kendi yaptığımız hataları başkalarının üstüne yıkarak içerde milliyetçiliği kışkırtıp buradan bir yerlere varma politikası iflas edince ayaklarımız yere basmaya başladı... Yoksa yanılıyor muyum!?.
Aslında 2013'e kadar olan süreçte AK Parti bu işi çok iyi götürüyordu... O dönemde gelen 630 milyar dolar küresel sermaye nasıl gelmişti ki ülkeye, bütün o Moddys’ lerin falan onayıyla değil mi!?. O zaman "üst akıl" olmayanların aklı başına sonradan mı gelmişti dersiniz!? Demek ki o zaman bunlar bizi desteklerken bile biz olayın özünü kavrayamamışız ve kerameti kendinden menkul bir şeyh havasında "ulan biz ne imişiz de farkında değilmişiz" anlayışıyla bindiğimiz bütün o dalları bir bir kesmeye başlamışız. Şimdi olan (başlangıçta doğru olduğu halde daha sonra yaptığımız hatalarla yolundan sapan Suriye politikasının da etkisiyle) kendi yarattığımız "beka sorununun" altında ezilirken 21. yüzyılın küresel dinamiklerine el uzatarak kendimizi hapsettiğimiz Devletçilik-milliyetçilik kuyusundan çıkarma çabasıdır... Tamam, hiç yoktan bu da iyi. Ama yetmez! Sadece McKinsey'le ilişki kurarak, ya da Almanya'da güzel şeyler söyleyerek ne küresel dinamikleri, ne de beni (!) ikna edemezsiniz...
Ben size bir şey söyleyeyim mi, bütün bu işlerin altında yatan aslında ülkeyi bir CEO olarak “tıpkı bir anonim şirket gibi yönetme” mantığıdır... McKinsey formülüyle belki bir şirketin dertlerine çare bulabilirsiniz, ama bu türden “yönetim kuruluşlarıyla” bir ülkeyi yönetemezsiniz...