Altı yaşındaki kızla evlenilebilinir, diyen sözde fetvacı, Sosyal Doku Vakfı onursal başkanı Nureddin Yıldız şikayet edildi, yargı, bunda suç unsuru yok, fikir ve düşünce özgürlüğü kapsamına girer dedi, fetvacı için sapık manşetini atan gazeteciye ceza verildi.
*
Aynı fetvacı, asansörde başbaşa kalan erkekle kadın arasında halvet ortamının doğacağını söyledi, fetvanın ardından asansöre binen ahalinin ruh kimyasının bozulması ihtimal dahilindeyken, bu kez, yatak ve yorganın cinsel dürtüleri rahatsız edeceğini gündeme düşürdü.
*
Sözde hoca neyin kafasını yaşıyor diye millet olarak kafa yorarken, sıradaki bomba fetva, baharat, ketçap, kahve, gazlı içecekler şehveti çağrıştırıyor, oldu. Son fetvasında ise kocasından dayak yiyen Allah’a şükretsin deyince, inançlarımız arasına, “Şükür dayağı” da girmiş oldu. Fetvaların ayrımsız hepsi, ya kadın merkezliydi, ya da kadın, aracı kullanılarak hedefe konmuştu.
*
İnanca göre peygamberimiz “Yaşayan Kuran” idi, peygamberlik geldikten sonraki ömrünün son 23 senesinde yaptıkları, söyledikleriyse Müslümanlara örnek teşkil edecek davranışlardı. O ne yaptıysa, ne yaşadıysa Kuran’a göre yaşamıştı.
*
Pek ala, peygamber bir kez olsun eşlerini dövdü mü diye sorduğunda, Diyanet de cemaat da asla bir fiske bile vurmadi diyecek, ancak kendilerine tabi olan müritlere kadının ne şekilde ne zaman ve nasıl dövüleceğini öğretmekten de kayıtsız kalmayacaktı…
*
Tam 6 sene evvel…
*
O zamanlarda da kadına şiddet revaçtaydı, karısını baltayla doğrayan vardı, balkondan atan vardı, öldürüp bahçeye gömen vardı, bırakın karısını, aşkına karşılık vermedi diye genç kızları pompalıyla paramparça edenler vardı. Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı ise Gül idi, kadına şiddeti sonlandırmak için gerek hükümet gerekse Cumhurbaşkanlık nezdinde düğmeye basıldı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Devlet Denetleme Kurulu’na verdiği talimatla birkaç müfettişi bu iş için görevlendirin, şiddetin nedenlerini ve çözüm önerilerini bana raporlayın, dedi.
*
Tam o sıralarda…
*
Beylikdüzü’ndeki Fatih Sultan Mehmet Camii duvarına, cemaatten toplanan paralarla devasa Veda Hutbesi asıldı, İçinde, kadınların ne zaman ve hangi şartlarda dövüleceğini öneren ifadeler vardı, bunu da peygamberimizin söylediği ileri sürülüyordu.
*
Cumhurbaşkanı Gül’e yazdığım öneri notunda, Diyanet’in devreye sokularak kadının dövülmesine yönelik bir ayet ya da hadisin olup olmadığını, tercümedeki ifadelerin ne denli gerçek olduğunun tesbit edilmesini, aksi takdirde, inancı gereği her Müslüman’ın karısını dövme hakkı bulunduğunu, bunun d aönüne hiçbir gücün geçemeyeceğini belirttim. Aksi takdirde DDK raporunun zaman ve enerji istafından başka hiçbir anlamı bulunmayacağını da ekledim.
*
Konu ulusal basında yer aldıktan sonra, “Münafık Cengiz Alaçayır” diyen oldu, Allah’ın ayetine karşı gelen münafık, diyen oldu, peygamber düşmanı, diyen de oldu. Sonrasında ilçe müftülüğü, il müftülüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere bazı ilahiyatçıları arayarak, kadının dövülmesinin dayanak gösterildiği Arapça kelimenin aslında 39 anlamının olduğunu, ancak erkek egemen din anlayışını baz alanların bunu kadınlar üzerinde bir baskı ve hak olarak devreye koyduğunu öğrendim.
*
Öyle ki…
*
Dönemin Diyanet İşleri’ndeki bir görevlisinin, “Biz bu topluma bir anda dinde kadın dövmek diye birşey yoktur, diyemeyiz, o yüzden de alıştıra alıştıra şiddetin derecesini düşürüyor, kanatmayacak, acıtmayacak, iz bırakmayacak şekilde dövün, mendille dövün, okşayarak dövün diyoruz, yoksa bizi de linç ederler” açıklaması hala dünkü gibi belleğimdedir.
*
Toplumun gelenekselliğe dönüştürdüğü yerleşik dini inanış baskısından korkan Diyanet’in, kadınların dövülmesine çözüm bulmak yerine, “Okşayarak” dövün” önerisini gündeme koymasını baz alırsak, son günlerin flaş fetvacısı Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız’ın, dayak yiyen kadınlar yedikleri dayak için Allah’a şükretsinler fetvası da, en azından toplumda şükrü arttıracağı için en azından kendi payıma yerinde bir fetvadır!
*
İlahiyatçılara, kocamın kucağına oturursam orucum bozulur mu, suyu içmesem ama boğazımda iki tur attırsam orucum bozulur mu, sakız patlatsam orucum bozulur mu diye soran Müslümanlar’ın cirit attığı bu ülkede, asansördeki halvetten, ketçaptaki şehvetten, yorgandaki cinsel dürtüden de kaçınmak mecbur gibi…
*
Diyanet’le, Sosyal Doku’cunun fetvasını harmanlayacak olursak, kadınlar ya döverek okşanacak ya da okşanarak dövülecek, her ikisinin de şükür kapısına çıkması nimet değilse, bela aramaya hiç gerek yok, Allah toplum olarak belamızı vermiş demektir…
*
Zira, sosyal doku buna oldukça müsait…