Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Şiddetli yağmur
4°
Ara
Damga Gündem Siyasetin unuttuğu altın kural

Siyasetin unuttuğu altın kural

İlhami Işık: Hep beraber nefes almak istersiniz. Ve biliyorsunuz ki toplumlar ancak nefes aldıklarında yaşarlar. Nefes sadece nefes değildir! Umuttur, hayalidir, kişiliktir, dokunmadır, aşktır...

Okunma Süresi: 3 dk

İlhami Işık: Hep beraber nefes almak istersiniz. Ve biliyorsunuz ki toplumlar ancak nefes aldıklarında yaşarlar. Nefes sadece nefes değildir! Umuttur, hayalidir, kişiliktir, dokunmadır, aşktır...
Biliyorum, size de oluyor zaman zaman.
Nefes almak da zorlanırsanız,
Her şey aynı görünür gözünüze. 
Renklerin tümü solmuş gibi...
Tüm sesler bir birinin kopyası ve kötü bir tekrarı gibi.
Farklı bir şeyler görmek istersiniz, 
Farklı sesler,
Farklı hikayeler duymak istersiniz, 
Nefes almak istersiniz yeniden. 
Yüreğinize dokunulmasını beklersiniz, 
Değer görmek istersiniz, 
Sizi siz gibi kabul edecek gözleri ararsınız. 
Kendinizi onda bulacağınız bir yürek ihtiyacı yakar içinizi...
Sizi dinleyecek ve önemsenecek bir eli tutmak istersiniz. 
Kendi anlatacak hikayeniz olsun istersiniz, 
Düşüncenizi anlatacak ya da yazacak bir hayatınız olsun istersiniz, 
Konuşmak istersiniz birileri ile,
Kalabalıklar arasında kaybolmaktan yorulmuşsunuz artık. 
Kalabalıklarla yürümek istersiniz. 
Kendinizi o kalabalıkların bir parçası olarak görmek istersiniz, 
Hep beraber nefes almak istersiniz,
Ve biliyorsunuz ki toplumlar ancak nefes aldıklarında yaşarlar.
Nefes sadece nefes değildir! 
Umuttur,
Hayalidir,
Kişiliktir,
Dokunmadır, 
Aşktır, 
Kendini görmedir,
Düşüncedir, 
Saygıdır, 
Yani insan olmadır, 
Niye anlatıyorum bunları ?
Çünkü siyaset artık insanı yani nefesi aradan çıkardığı için ya da başka bir ifade ile zenginliği nefes almanın yegane aracı olarak gördüğü için, 
Git gide insanı kaybettiği için,
Bu tehlikedir! 
Siyaset için tehlikedir. 
Toplum için tehlikedir. 
Eğer müsaade ederseniz yaşanmış bir hikaye ile derdimi anlatmaya devam         edeyim; 
Kimileri Hindistan'da geçiyor dediği, 
Kimilerinin de Afganistan'da yaşandığını söylediği hikayemiz.
Susuz bir köye su götürülme hikayesi bu.
Bu köy kurulduğu günden beri susuz bir köymüş. 
Köylüler köyün 2 veya 3 km uzağındaki bir kuyudan su çekerlermiş. 
Gün gelmiş bu köye o kuyudan borularla su getirilmiş ve artık her evde çeşmelerden su akmaya başlamış en çokta kadınların işine yaramış. 
Su köyün hayatını değiştirmiş. 
Ama birgün su boruları patlatılmış. 
Ve sular kesilmiş.
Köylüler acaba hırsızlar, haydutlar ya da rakip köylüler mi yaptılar diye arayışa girerken, 
Köyün kadınları "biz yaptık bunu" diye  itirafta bulunmuşlar. 
Köyün erkekleri şaşkınlık içerisinde     kalmışlar. 
En çok bu su siz kadınların hayatını kolaylaştırdı. 
Kilometrelerce yerden su taşımaktan kurtuldunuz. 
Su ellerinizin altında, 
Niçin yaptınız bunu diye sormuşlar; 
Kadınlar: "Doğrudur su bizim hayatımızı çok kolaylaştırdı; ama bizi nefessiz bıraktı. Biz kadınlar artık birbirimizi az görüyor, konuşuyor ve dertleşebiliyoruz. Eskiden kuyudan su almak için yolda ve kuyu başında toplanır dertleşirdik, 
Ama artık bu su tek yaşama kaynağımızı kesti nefes alamıyoruz artık."
Evet kadınların hayatı kolaylaşmıştı bu doğru, 
Ama kendilerini kadın ve insan olarak gördükleri esas hayatları ise bitmişti. 
Bugün de 
Görkemli beton yığınları,
Sadece kadınları nefessiz bırakmıyor;
İnsanı nefessiz bırakıyor... 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *