CHP Genel Başkanı Özel, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Özel, CHP ile kavga etmek isteyenlerin olduğunu belirterek, "Biz eski dostu hiç düşman bilmedik, bilemeyiz. Seçim döneminden hemen önce hemen sonra İYİ Parti'den CHP'ye katılmak isteyenler oldu. Meral Akşener'in "seçim üstü böyle bir şey olmazsa iyi olur" dediler, biz aylarca bekledik. Biz bekledik ama şöyle şeyler de yaşadık. Örneğin bizden adaylaşamayan bütün belediye başkanlarına listelerde yer verildi, kanuna da aykırıydı pek çoğunu YSK düşürdü. Bir kısmı da aday oldular. Biz Bilecik Belediye Başkanımızı, Melek Mızrak Subaşı'yı ittifakla seçmiştik. Seçime 1,5 ay kala AK Parti ile birlikte Melek Mızrak Subaşı düştü. Onu Bilecikliler bu sefer çok yüksek bir oyla seçtiler. Seçim sonrası ilçe seçim kurullarında itirazlarımızda AK Parti ile MHP ile birlikte oylar kullanıldı, hepsine de aynı diyalog kanallarından söyledik, sustuk, bekledik. Bugün partimizin çağrısıyla, arkadaşlarımızla görüşen son çayını benimle beraber içen, Atatürkçü, cumhuriyetçi birisi baba ocağına dönüyor diye CHP ile kavga etmeye çalışanlara şunu söyleyeyim; Ben iktidar dışında iktidar sorumluluğunu taşıyanlar dışında kimseye muhalefet etmem, siz istiyorsunuz diye de sizinle kavga etmem. Bunu böyle bilin" ifadelerini kullandı.
Özel, Hakkari Belediye Başkanlığındaki görevlendirmeye ilişkin, "2 ay önce yapılan seçimlerde bütün Türkiye karar verdi. Her yeri kazanamadık, kazanamadığımız yerlerde bu seçimin nasıl kazanıldığının muhasebesini yaptık. Önümüzdeki seçimler için çalışmaya başladık. Hakkari de kararını verdi. Mehmet Sıddık Akış yüzde 49 oy alarak belediye başkanı seçildi. Dün sabah yapılan bir operasyonla kendisinin gözaltına alındığını, yerine Hakkari valisinin kayyum olarak atandığını öğrendik. Belediye başkanı olacağında temiz kağıdı ver, dava devam ederken yeni soruşturma aç, 1 günde kayyum ata. Kayyum atamak Hakkari halkının iradesine saygısızlıktır. Eğer suçu varsa yargılanır. Tutuklu yargılanırsa ki tercih etmemek lazım yerine belediye meclisinden vekil seçilir. Ceza alırsa, kesinleşince düşer, yerine belediye meclisinden belediye başkanı seçilir. Hakkari bir belediye meclisi seçiyor, sanki bütün belediye meclisi o suçu işlemiş gibi "içinizden seçemezsiniz ben atarım" diyor, Valiyi atıyor. Milletin iradesine saygısı olmayanın milletin gönlünde yeri olmaz" diye konuştu.
'BURASI HUKUK DEVLETİ İSE ANAYASA'YA UYACAĞIZ'
Özgür Özel, "Elimde dün akşam yayımlanan bir Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı var. AYM kararları, yargılamaları bugünlerde herkesin dilinde. Anayasa herkesin dilinde, ben de yemin ederken Anayasa'ya göre ediyorum, Sayın Erdoğan da öyle. AYM Başkanı da ona göre yemin ediyor ve yetki kullanıyor, Yargıtay başkanı da öyle. Burası hukuk devleti ise Anayasa'ya uyacağız. Anayasa'ya aykırı kanun ya da kanun hükmünde kararname ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi varsa görev 120 milletvekiline birlikte imza attırabilen CHP'nindir. Bu rejim 16 Nisan referandumunda, rejime kast eden bir anayasa değişikliğinin OHAL şartlarında oya sunulmasıyla başladı. İlk yapılacak seçimden önce yetki kanunu çıkarıldı. Yetki kanunu, seçime kadar kullanılmadı. Seçimden kabine atanana kadar önceki yetki kanununa dayanarak yasal boşlukla ve kanun sınırlarını aşarak kanun hükmünde kararnameyle 703 sayılı devlet baştan aşağı dizayn edildi. "Durun" dedik "yapmayın" dedik "Anayasa'ya aykırı" dedik. Dediler ki "AYM'ye gidin." 60 gün içinde iğneden ipliğe inceledik. Tuğla gibi bir başvuru yaptık. Bizim 60 gün inceleyip iddia ettiğimiz aykırılıkları AYM 6 yılda inceledi. Dün akşam itibarı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kolonları kesiktir, kirişleri kırıktır, temeli kumdandır. Devleti sakatlamışlardır. Bu devletin bu hale getirilmesinde AK Parti ile MHP'nin Anayasa tanımazlığı sebeptir, bunu söylemeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
'DEPREM BÖLGELERİNDEKİ SIKINTILARI UNUTTURMAMAYA SÖZ VERDİK'
Özgür Özel, bir başka hukuksuzluğun 6 Şubat depremleriyle ilgili olduğunu aktararak, "6 şubat depreminin üzerinden 16 ay geçti. Deprem bölgelerindeki sıkıntıları unutturmamaya söz verdik. Biz onların sesini duyuyoruz, duyurmaya çalışıyoruz. Hepimiz yaşayarak gördük ki bu devlet deprem öncesi hazırlıkları yapmadı. Afet sırasında 3 gün şaşkınlıkla hiç harekete geçemedi, orduyu hızla göreve davet etmedi. 1,5 ay sonra bile çadır temin edemedi. Depremden sonra 1 yılda 650 bin konutun teslim edileceğinin sözünü verdiler. Şu an neredeyse 1,5 yıl oluyor, daha 79 bin konut verdiler. Yani deprem konutlarının yüzde 12'si verildi. Depremde canını kurtaranlar, evini kurtarıp bir ev sahibi olmanın derdinde. Biz depremde yıkılan binalarda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin partizanca kayrılmasına karşı yargılamaya karşı izinlerin verilmesini istiyoruz. 150 kişiyi yerin altına gömen Palmiye Sitesi'nin imza yetkilisi Hacı Mehmet Güner, "İstanbul depremini önlesin" diye, imzasını attığı sitede olduğu gibi 150 kişi ölmesin diye İstanbul Çevre Şehircilik İl Müdürlürlüğü'ne görevlendiriliyor. Çünkü o AK Parti'li yandaş bir bürokrat. Böyle düzene yazıklar olsun" dedi.
'ERKEN SEÇİMİ MİLLET İSTER, ÖNÜNDE KİMSE DURAMAZ"
Özgür Özel, son seçimlerde Türkiye'nin birinci partisi olmanın sorumluluğuyla hareket ettiklerini belirterek, "Milletin ihtiyaçlarını dile getirmek, ilgilileriyle müzakere etmek, ikna edebilirsek birlikte çözmek, çözemezsek hak arayanın yanında durmak, sokaksa sokak, meydansa meydan doldurmak ve mücadele etmek üzere yola çıktık. Muhataplarımızı ziyaret ettik, talepler ilettik. Bu sürece kamuoyu "normalleşme" süreci dedi, katkı ve kredi verdi. Yapılan tüm anketlerde siyasi parti liderlerinin görüşmesini, CHP'nin müzakere etmesini kamuoyu çok büyük destek verdi. Eğer 2024 yılında emekli 10 bin lira alıyorsa, asgari ücretliye Temmuz'da zam yapmamak planlanıyorsa, 1 milyon öğretmenden 20 bini atanıyorsa, staj çıraklık mağdurları ortada bir başlarına duruyorsa, kademe bekleyenlerin sesini kimse duymuyorsa, şuursuzca müfredat yapılıp kimse dinlenmeden yine kötü bir eğitim sistemi bu ülkeye dayatılıyorsa bunları önce anlatmak, konuşmak ve itiraz etmek, yoksa onların sesini duyurmak CHP'nin boynunun borcudur. Normali budur, normalleşmenin gereği budur. Vera'yı babası elinden tutup okula götüremeyecekse, Gezi'de hepimiz adına yatan kardeşlerimiz halen daha haksız yere orada tutulacaksa, hasta tutuklu ve hükümlüler çok büyük bir kısmı halen daha içeride kalacaksa ve biriler anayasaya uymamayı milli bir tutum gibi pazarlayacaksa o zaman bu millet normalleşmeye verdiği krediyi size vermez. Bir tek hedefim var; ben 31 Mart akşamı yaptığımı tekrar edeceğim. "2028" diyorlar. 31 Mart'ı bahane edip "haydi hemen sandık" demem. Ama böyle giderse erken seçimi millet ister ve önünde kimse duramaz. Millet sesini duymayana duyurur, kendini görmeyene gösterir. Önümüzdeki demokratikleşme, normalleşme, mağdura sahip çıkan, emeklinin yüzünü güldürme, asgari ücretliye sahip çıkma dönemini okuyan okur, okumayana bu millet okumadığı mektubu genel seçimlerde okutur" dedi