Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara
Damga Gündem Onun bir gözünü çıkar, benimde ikisini!

Onun bir gözünü çıkar, benimde ikisini!

‘Çiğ süt emmiş kardeşim' denilerek geçiştirilen onca olayı yaşadığımız hayat denen yolda en çok ta, 'yeter ki onun bir gözü olmasın istersen benim iki gözü olmasın’ diyenlerden çok çekenimiz var bu dünyada..

Okunma Süresi: 5 dk

‘Çiğ süt emmiş kardeşim' denilerek geçiştirilen onca olayı yaşadığımız hayat denen yolda en çok ta, 'yeter ki onun bir gözü olmasın istersen benim iki gözü olmasın’ diyenlerden çok çekenimiz var bu         dünyada..
Evet, 34 Yıla varan gazetecilik hayatımda verdiğim mücadelenin bir diğer önemli örneğini de ülkenin en büyük metropolü olan İstanbul’da ki Ardahan Dernekler Federasyonunda verdiğim mücadelenin vicdan rahatlığı içinde olan biri olarak benim Ardahan olan bir gözümün olmaması için iki gözünü feda eden namussuzlarla çok uğraştım.
Gazetecilik mesleğim esnasında ilk ofset makineyi Ardahan’a getiren, ilk günlük gazeteyi çıkaran, ilk renkli gazeteyi çıkaran ve onca kişiye bugün hala ekmek yediği gazetecilik öğretirken o gün yaşadıklarımın aynısını stk başkanlığında da yaşadım.
Resmi ilan almamam için başıma getirmediklerini bırakmayanlar, dilimden, görüşümden dolayı beni jurnalleyen aynı namussuzların daha çoğunun metropolde olduğunu gördüğüm ARDAFED Başkanlığım sırasında, bana kalmadı ise onlara da diz çöktürüp, taviz vermediğime tüm Ardahan şahit oldu.
Gazetecilikte tüm engellere karşın her ilçede gazete çıkarmayı başardım, yerelde olduğu gibi ulusalda birçok önemli habere imza atıp, Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü Jüri Özel Ödülünü, Metin Göktepe Gazetecilik ödülü gibi birçok önemli ödüller alırken aynı namussuların beni kesmek, engellemek için bir gözüm yerine iki gözlerini feda etmeye çalışıp, alçakça iftira ve çamur at izi kalsın yollarını hep denediler.
Haksızlık, alçaklık, hukuksuzluk, adaletsizlik neredeyse ona karşı koyduğum, koymaya devam etiğim 34 yıllık gazetecilik hayatım boyunca hiçbir siyasi partiye resmi üye olmama karşın hepsinin doğrusunu savundum, yanlışını görünce de ‘benim görüşüm’ demeden acımasıca hepsini eleştirip, yol gösterdim.
Barıştan, kardeşlikten yana olmamı götürüp, terörize etseler de ben düşüncelerimden taviz vermedim, alçaklıklara karşı dik durdum, haksızlıkları deşifre edip, kamuoyunun gözleri önüne serdim.
Başörtüsünün yanında olurken onun siyasi amblem olarak kullanılmasına karşı koydum, bugün başkan olan Erdoğan dâhil kimsenin bir şiir, bir yazı, bir şarkı yazdığı için tutuklanmamasını savunurken, onların iktidar olduğunda unuttukları demokrasisi, insan haklarını, eşitliği hep savundum, savunmaya da devam ettim.
Vali, kaymakam demeden işini yapmayan, görevini savsaklayan, aldığı maaşı hak edemeyen onca beceriksizle savaştım, ağır bedeller ödesem de çoğunu Ardahan’dan yolcu ettim.
Darbelere karşı çıkan ilkler arasında yer aldım, dikta yönetimlere hep direndim.
Ve bunu 4 yıl önce aktif şekilde yer aldığım sivil toplum örgütlerimizin üst tabakası olan Ardahan Dernekler Federasyonunda da yaptım.
Göreve ilk geldiğimde yerel gazetelerin üzerinde kahve ve köhne dernek köşelerinde verilen kahvaltılara, yapılan toplantılara karşı çıkıp, Ardahanlılara lüks otellerle tanıştırıp, onların öz güvenlerini hatırlatmaya çalıştım.
Yetmedi gidilemez denilen yerlere dernekçiliği taşıdım, çok önemli ziyaretler gerçekleştirip, Ardahan’ı Ardahanlıları hiçbir siyasi ayrım yapmadan ülkenin yöneticilerine ve dinamiklerine anlatmaya çalıştım.13 Dernekle kurulan federasyonu bugün 64 üyeli federasyon haline getirdim, yeni derneklerin, federasyonların kurulmasını teşvik ederek, Ardahan’ın tüm İstanbul’da olmasını sağlamaya çalıştım.
Ülkenin kuzey sınırında ki 3 gümrük kapısına sahip olmasına karşın hala Kars’ın KAI’nin, KAISİAD’ların gölgesinde kalması için çaba gösterilen Ardahan’da göçün devam ettiğini, yoksulluğun diz boyu olduğunu ve değerlerinin varlığını anlatmak için o kenti, ‘tanıtım günleri’ adı ile düzenlediğimiz dev organizasyonla adını İstanbul’un her yerine yazdırdım. 
Yetinmedim İstanbul’un sıcağında bu büyük kentte bal festivali düzenledim, futbol turnuvaları yaptım.
Bunları ve sayamadığım onca önemli ve etkili işi birkaç samimi, bana inanan, beni anlayan gönüllü arkadaşın, iş adamının bana omuz vermesiyle yaptım.Ve ARDAFED’i de marka yapmak için çok ama çok uğraşırken, gidip kentin lige katılamaz halde olan kulübünü, Serhat Ardahan Spor’un yükünü alıp, 3 ay içinde bir kaşe ile aldığımız takımı derleyip, toplayıp, sahaya, lige kattım.
Ve koltuk sevdası, reklam demeden ‘buyurun, gelin sıra sizde’ diyerek bir kaşe ile aldığımız hazır takımı anlımın akıyla görevi teslim ettim.
Ama bu ve onca saydığım, sayamadıklarımı yaparken nice ‘Onun gözünü çıkar, benimde ikisini!’ diyenlerle olağanüstü bir mücadele verdim.
Teslim olmadım, canımdan, ekonomimden, zamanımdan çok değerli şeyler kayıp etsem de, saçlarım olmazsa da sakallarım beyazlansa da birilerini tarihin tozlu sayfalarına gömdüm..
Bir diğerlerinin geri çekilmesini sağlarken hala direnenler ise ellerinde bulundurdukları ekonomik ve siyasi güçle hala fırsat arayıp, Ardahan dediğimiz yolumuzdan beni geri çevirmek için fırsat kollamaya, imkânları kesmeye çalışıyor, çalıştılar.
Yalnızlaştırmaya çalışıp, onca derneğin bulunduğu İstanbul’da ‘Güçlü Bir Ardahan Lobisi’ çabamızı anlamadılar, anlamak istemediler.
Direncimi kırıp, şevkimi alıp, enerjimi tüketip, aslında onların da içinde bulunduğu yolu açmak istememi istemediler.
Çünkü dertleri üzüm yemek değil, bağcıyı, develeri ürkütmekti.
Ve Hep, ‘Onun bir gözünü çıkar, benimde ikisini!’ diyerek Ardahanlıların nasıl bir birlerini yediklerini oraya koyma çabası içinde olup, bunu başarmaya çalıştılar.
Ama başaramadılar..
Ve ben vicdanen rahat olduğum önemli işler yaptığıma inanarak, Ardahan sevdasıyla, aşkıyla bir tarih yazdığıma inandığım 49 yıllık hayatımın geriye kalanı varsa onu da Ardahan ve Ardahanlılar için harcamaya karar kılarak, bu görevi de laikiyle yeni bir ekibe teslim etmek, onlarla çalışmak için karar kılıp, ‘Hodri meydan’ diyerek ARDAFED’in erken kongreye gitmesi için çağrı da bulundum.
Şimdi gelin onca uğraşa karşın bir türlü çıkaramadığınız gözüme gözüm deyinde ya bayrağı alın, ya da namussuzluk yapmayıp, çeper diplerine konuşmayıp, fesatlığı bırakıp, sonsuzluğa kadar susun diyorum.
Çünkü bir türlü çıkaramadığınız benim iki gözüm hep üzerinizde olacak..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *