Yerel seçimlerde yüzde 0,17 olan Memleket Partisi'nde istifalar yaşanmıştı. Memleket Partisi Sözcüsü Prof. Dr. İpek Özkal, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımla partideki tüm görevlerinden istifa ettiğini duyurmuştu. Ardından da partinin Ankara adayı Burak Hasar ve Adıyaman adayı Prof. Ahmet Özalp görevlerinden istifa ettiğini açıklamıştı.
Yaşanan istifaların ardından Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, seçim sonuçarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sosyal medya hesabından açıklama yapan İnce, seçimlerde bir hata yapmadıklarını adaylarının söylemlerinin doğru olduğunu savundu.
İktidarın yanlış politikaları ve hayat pahalılığı sebebiyle seçmenlerin oyunu AK Parti'nin karşısında en kuvvetli adaylara verdiğini belirten İnce AK Parti'ye sarı kart gösterildiğini demokratik ve adil bi yarış olmadığını söyledi.
Muharrem İnce şu metni paylaştı:
Seçimlerde bir hata yapmadık. Adaylarımız, söylemlerimiz ve siyasetimiz doğruydu. İl, ilçe, belde demeden uzak yakın demeden güçlü olduğumuz bütün yerlere gidip adaylarımızı destekledik. Halkın gerçek sorunlarını, geçim sıkıntısını dile getirdik. Sadece sorunları değil çarelerini de söyledik. Kutuplaşan siyasette seçmen en istediğine değil, en istemediğinin karşısındaki en güçlü adaya oy verdi. Kutuplaşma demokratik renkleri yok etti ve sistemi iki başlı hale getirip katılımın düşük olduğu Amerikan tipi demokrasiye çevirdi. En fazla oyu alan parti yüzde 38, sonraki parti yüzde 36 alırken üçüncü parti yüzde 6 alıyor. Yani seçmenler kutuplara doğru çekilmiş, istediği adaya değil en istemediğinin karşısındakine oy vermiş görünüyor. Bu kutuplaşan siyasette demokratik ve adil bir yarış söz konusu olmamıştır. Merkezi iktidar, devletin her türlü kaynağını kullanmış, yerel yönetimler de belediyelerin kaynaklarını kullanmışlardır. Yapılan propaganda ve reklam harcamaları -milletimiz bilsin ki- kendi cebinden çıkmıştır ve maalesef o cebe geri dönmeyecektir.
"Duruşumuzu hiç bir zaman bozmayacağız"
Türkiye, siyasetin finansmanını şeffaflaştırmadan demokratikleşemez, gelişemez, büyüyemez ve zenginleşemez. İktidarıyla muhalefetiyle Türkiye'de siyasetin finansmanı problemlidir. Nasıl finanse edildiği belli olmayan siyasi partilerin gerçekte kime çalıştıkları, gerçekte kimin menfaatini korudukları bilinemez. Memleket Partisi kendi üyelerinin desteği ve bağışları ile bugüne kadar var olmuştur. Bize çoluk çocuğunun rızkından keserek, boğazından keserek destek olan esnafımıza, memurumuza, kadınlarımıza, öğrencilerimize, gençlerimize çok teşekkür ediyorum. Gönüllü çalışarak gece gündüz demeden emek harcayan gençlerimize çok teşekkür ediyorum. Kutuplaşmanın başını çeken partilerin kendi menfaatlerini korumak için yarışa giren diğer partilere siyasi rüşvet verdikleri, kimi zaman para aktardıkları, kimi zaman makam vaat ettikleri bu partilerin de siyasi etik ile bağdaşmayacak şekilde seçmenlerini manipüle ettiklerini biliyoruz. Memleket Partisi tertemizdir, asla böylesine kirli bir siyasetin içinde değildir. Bu duruşumuzu hiç bir zaman bozmayacağız.
"Sistemin değişmesi şarttır"
Kutuplaştıran bu siyaset sonucu, aslında siyasetin başat aktörü olan siyasi partilerin duruşları da bozulmakta, istemedikleri halde marjinal sayılabilecek siyasi aktörlere hak etmedikleri mevkiler verilmektedir. Yaşanılan siyasi çelişkiler üç maymunu oynayarak görmezden gelinmektedir. Gerçekte aynı siyasi partinin altında bir arada bulunması mümkün olmayan aktörler, siyasi tavırlar ve söylemler riyakarca bir arada durmaktadır. Bu görüntü siyasete olan güveni zayıflatmakta, dürüst düzgün vatandaşın siyasete mesafe koymasına neden olmaktadır. Amerika'nın siyasal sistemi gibi iki başat partinin etrafına kilitlenen siyasi sistemin Türkiye'de demokratik ölçütlere göre işlemesi mümkün değildir. Çünkü Türkiye'de bağımsız bir yargıdan ve yasama yürütme organları arasında belirgin bir ayrılıktan söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla demokrasimizin varlığı açısından bu sistemin değişmesi şarttır.
"Millete küsecek, kızacak değiliz"
Memleket Partisi kurulduğu günden beri sadece doğruları söylemiş, söylediklerinin de doğru olduğu zaman içinde ortaya çıkmıştır. İktidardaki partiye ve başkanına en sert eleştirileri yaparken muhalefete de uyarı ve eleştirilerini yapmıştır. Türkiye'yi mahkum edilmeye çalışıldığı bu iki kutuplu ve kişiliksiz siyasi ortamdan çıkarmak için 3. Yol çağrısı yapmıştır. Bu çağrının her kesimden gençler tarafından coşku ile karşılanması ve sahiplenilmesi en büyük umudumuzdur. Çağrımızın yerel seçimlerde yukarıda anlattığımız kutuplaşma ikliminin doğal bir sonucu olarak tabelaya yansımamış olması karşılık bulmadığı anlamına gelmemektedir. Ömrünü siyaset ile geçirmiş biri olarak şunu bütün samimiyetimle söyleyebilirim ki sokakta hiçbir siyasinin karşılaşmadığı kadar farklı kesimlerden gördüğüm ilgi ve sevgiyi hem partimiz hem Türkiye açısından çok kıymetli buluyorum. Yürüdüğümüz yolun ve durduğumuz yerin doğru olduğunu biliyorum. Ülkemiz için, çocuklarımızın geleceği için doğru şeyler yaptığımızı biliyorum. "İyi işin alameti gönlün emin oluşudur" derler. Gönlümüz yaptığımız işten emindir. Dolayısıyla bundan vazgeçecek değiliz. Millete küsecek, kızacak değiliz. Nefesimiz olduğu sürece milletimize doğruları söylemeye, yanlış gördüklerimizi dillendirmeye devam edeceğiz. Kötülerin kazanması için gerekli olan tek şey iyilerin hiçbir şey yapmamasıdır. Biz hiç bir şey yapmayanlardan olmayacağız.