Selim Temogillerin kaleme aldığı her yazı parçasının 'yüzeyi' esasında yazarın ruhuna açılan pencerenin gizli derinliklerinin itaatkâr yansımasından başka bir şey değil. Yazı parçasının kendisinin 'Maddiliği' küflenmiş bir yılan burkulmasıyla, öyle savrulur ya da zıplar ki, dilsel süreçlerin insani ve ahlaki potansiyeli yok olur: Yazar! Neyi tüketmeye çalışıyor? Merkezi, derdi ne? Bunu anlamak, iyiden iyiye zorlaşır ve 'aklın selameti' uğruna, kendisi dahil herkes için Tanrı'ya dua etmekten başka seçenek kalmaz. Rahmetli annem Xanimê nin dediği gibi 'Züppeler dahil sen herkesin aklına mukayyet ol Allahım'….
Söz rahmetli annemden açılmışken onun sıkça dile getirdiği ve bir bakıma kulağımıza küpe olmasını dilediği basit bir hikayesi vardı. Hikaye basit ama işaret ettiği insanlık halleri bakımından dehşet bereketliydi. Denildiğine göre köyün birinde yaşlı bir nine ve torunu birlikte yaşıyorlarmış. Torunun züppeliği yüzünden köyde hiç kimse onu ciddiye almıyormuş. Bu durum öyle öfkelendirmiş ki torunu, bir sabah erken kalkıp köyün tek su içme kaynağı olan pınarın membaına hacetini yapmış; o günden sonra torun 'Kurê Pîrê'* olarak sadece o köyde değil, bütün alemde nam salmış.
Züppelik taklit edilen bir şey değil. Bir pratik değil yani. Verili bir durumdur; züppe, züppe olarak dünyaya gelir. Öyle sanıldığı gibi sonradan züppe olunmaz. Sizin anlayacağınız züppe doğulur ve bir ömür o züppelik olgunlaştırılıp geliştirilir.
Züppelik ile ergenlik arasında bir geçişgenlik var mı doğrusu bilmiyorum? Keşke J. Lacan sağ olsaydı da bu soruyu ona sorma imkanım olsaydı? Ama eminin züppelik ile beyaz adamın ırkçılığı arasında bir illiyet bağı var.
Selim Temogiller söz konusu olduğunda cümlenin anlamını askıya almak ya da ertelemek arzusu doğmuyor içimde. İnsanların çalışma ofisini- ki hemen belirtmem lazım gelir; benim bir çalışma ofisim hayatım boyunca hiç olmadı, kimi fotolarda görünen mekanların hiçbiri bana ait değil- insanların hayatlarını kazanmak için seçtikleri işlerini, insanların öğrenim durumlarını diline dolayan biri, kelimenin en kaba anlamıyla basit biridir. Elden düşme bu argümanların esas sahibi olan Beyaz Türklere özenen sefil bir ruhtur.
Ergenlik bir tür saldırganlıktır. Temo’nun kibirli ve küçümseyen dili onun Oidipus kompleksini başarıyla geride bırakmadığına işarettir. Freudyen bir ifade ile 'bölünmüş ego', pimi çekilmiş el bombası gibi, her an ve her yerde, mesafe gözetmeksizin, herkesi arzularının kurbanı haline getirebilir.
İnsanın kendisini 'biricik' sanmasının zehirli meyvesi budur anlaşılan; dünyanın merkezine kendi egosunu yerleştirmek ve her şeyi ama her şeyi kendi tecrübesinden ibaret varsaymak, Swift’in romanındaki Labutalılar gibi, bütün anlam dünyasını sırtlarındaki heybeye tıkıştırdıkları nesnelerden ibaret sanmak gibi tuhaf bir durumdur. Bildiğiniz gibi o romanda Labutalılar, sırtlarında bir torba içinde konuşurken kullanacakları çeşitli nesneler taşırlar ve bu nesneleri birbirine göstererek konuşup anlaşmaya çalışırlar.
Sevgili Müfid Yüksel ve Nevzat Çiçek adına konuşmak istemem. İkisi de Temo’nun ağzına bir bez parçası tıkıştıracak yeterliliktedirler. Benim derdim, onun ifadesiyle 'Hemşom' olan birinin havlamasına bir parça kemik atmaktır…
* E.N.: Kurê Pîrê: Yaşlı kadının torunu
Okunma Süresi: 3 dk
İstanbul’da uçuşların yüzde 10’u iptal!
#İstanbul Haberleri / 22 Kasım 2024
Trafikte demir çubuklu şiddet! Motosikletliye yol ortasında saldırı!
#İstanbul Haberleri / 22 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *