Türmen, Nazi askerleri için AİHM’in verdiği kararı emsal gösterdi. Mahkemenin ‘Emir aldık onun için yaptık” argümanlarını kabul etmediğini belirten Türmen, ‘insan hukukunun ilkelerine aykırı emirlere körü körüne itaat kabul edilmez’ kararına dikkat çekti. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 16 Ekim’de Türk bürokrasisine hitaben yaptığı ‘adalet’ çağrısı yeni bir boyut kazandı. CHP Lideri’nin “İktidardan emir almıştım’ diyerek bu kirli işlerden sıyrılamazsınız” değerlendirmesine karşılık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski Yargıcı Dr. Rıza Türmen’den çok çarpıcı bir değerlendirme geldi. Türmen, AİHM’in ‘Berlin Duvarı’nı geçen insanları öldürme emri veren Nazi subayları Streletz, Kessler, Krenz ve emiri uygulayan asker W hakkında 2001 yılında verdiği kararı örnek gösterdi. Nazi subaylarının ‘Emir Almıştık’ argümanlarının kabul
edilmediğini belirten Türmen, Mahkemenin “Uluslararası insan hukukunun ilkelerine aykırı emirlere körü körüne itaat edemezsin” kararına dikkat çekti.
DEMOKRASİ FORUMU
Ülke Politikaları Vakfı (ÜPV), ‘İkinci Yüzyıl Forumları’ başlığı altında hazırladığı etkinliklerin ilkini gerçekleştirdi. Önceki gün düzenlenen program Cevahir Hotel’de geniş katılımla yapıldı. Forum’da ‘devlet, siyaset, hukuk ve demokrasi’ başlıkları altında oturumlar gerçekleştirildi. Etkinliğe çok sayıda siyasetçi devlet adamı ve akademisyen katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi eski başkanlarından Murat Karayalçın ve Onur Öymen de katılımcılar arasındaydı. ÜPV Yönetim Kurulu Başkanı Av. Doğan Subaşı’nın açılış konuşmasıyla başlayan forumun ilk bölümünde ‘Anayasal ve Siyasal Gelişme’ başlıklı oturum gerçekleştirildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Yunus Emre panele başkanlık etti. Prof. Dr. Mehmet Ö. Alkan ve Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu sunumlarını gerçekleştirdi.
Programın öğleden sonraki bölümünde ‘Demokrasi ve İnsan Hakları’ başlıklı oturum gerçekleştirildi. Etkinlik, İYİ Parti Adalet ve Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bahadır Erdem, moderatörlüğünde yapıldı. Programda Dr. Rıza Türmen, Prof. Dr. Burak Gemalmaz ve Prof. Dr. Sami Selçuk konuştu.
TÜRKİYE YENİ BİR DEĞİŞİMİN EŞİĞİNDE
Emekli Büyükelçi ve aynı zamanda CHP 24. Dönem İzmir milletvekili olan Dr. Rıza Türmen çarpıcı açıklamalarda bulundu.Türkiye’nin büyük bir değişimin eşiğinde olduğunu kaydeden Türmen “Bir dönem kapandı başka bir dönem açılacak” dedi. Ortada büyük bir enkaz olduğunu ifade eden Türmen, şunları söyledi:“İktidarı kim devralacaksa büyük bir enkazı toparlamak zorunda kalacak. Her şeyi ile çökmüş bir sistem var. Hukukuyla ekonomisiyle, siyasetiyle dış politikasıyla eğitimiyle, çökmüş yerle bir olmuş bütün kurumlarıyla bir sistem var. Bu sadece bir siyasi partinin tükenişi değil. Bir toplumsal çöküş var. Bütün kurumların çöküşü. Bunun için tabi geçiş dönemine ihtiyaç duyulacak. Bu dönem önemli olacak. Bu sadece onarım eksiklikleri düzeltme dönemi olmayacak. Bu dönem geleceğin inşası dönemi olacak”
3 SORUN BİZİ BEKLİYOR
Geçiş dönemine hazırlıklı olunması gerektiğine işaret ederen Türmen, olası yaşanacak 3 önemli konuya değindi. Türmen “Bir tanesi Anayasa Mahkemesi’nin rolü ne olur?. İkincisi eski rejimde suç işleyenlerin yargılanması meselesi nasıl olacak? Üçüncüsü de geçiş dönemi ile nereye gidiyoruz. Nasıl bir Türkiye istiyoruz” dedi.
Avrupa’da totaliter yönetimlerden demokrasiye geçişlerin ortak bir yanı olduğunu ifade eden Türmen, “Hepsinde yeni bir anayasanın yapılmasını görüyoruz. Ve bir anayasa yargısının kurulduğunu görüyoruz” dedi.
TEKRAR FAŞİZM OLMASIN DİYE YARGI DENETİMİ GETİRİLDİ
Avrupa’da özel bir yargının kurulmasıyla faşizme tekrar geçilmesinin önlemek istendiğini belirten Türmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü 2.Dünya Savaşı’ndan önce Anayasa yine vardı. O yüzden böyle bir yargı denetimi
kurulursa faşizme geçilmesi önlenmiş olacaktı diye düşünüldü” Kurulan anayasa mahkemelerinin 2 şey yaptığını belirten Türmen, “Daha önceki rejimde çıkartılan anti demokratik kanunları yeni anayasaya uygun olmadığı için iptal etti” dedi. “Biz demokrasiye geçtiğimizde Anayasa Mahkemesi böyle bir rol oynayabilecek mi? “ sorusunu izleyicilere yönelten Türmen şunları kaydetti: “Bunda çok ciddi kuşkular var. Anayasa Mahkemesi’nin şimdiye kadar oynadığı role baktığınız zaman OHAL KHK’larını daha önceki kararların aksine üzerine yargı denetimi kurmadı. Bu demokrasinin sicili bakımından pek parlak bir durum değil. Bu durumda geçiş sürecinden Anayasa Mahkemesi bu oluşumda bu kompozisyonda güç gözüküyor. Bu sorun teşkil edecektir. Demokrasiye aykırı kanunlar nasıl iptal edilecek”
SUÇLULAR NASIL CEZALANDIRILACAK?
Otoriter rejimlerde insan haklarına aykırı suç niteliği taşıyan eylemleri yapanların demokrasiye geçtikten sonra yargılanması hakkında konuşan Türmen, “Buradaki sorun şu eski rejimde yasaya göre suç sayılmayan eylem yeni rejimde suç teşkil ediyorsa bu yargıya yol açar mı? Burada ceza
hukukunun önemli ilkesi olan ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesi sorunu var” dedi.
NAZİ DAVASI ÖRNEĞİ VERDİ
‘Emir aldık yaptık’ diyenlerle ilgili değerlendirmeler yapam Türmen, bununla ilgili iki tane AHİM kararından söz etti. Türmen, konu hakkında şunları söyledi:
“Bir tanesi 2001yılında alınan Streletz, Kessler and Krenz Almanya kararı. Sonradan
birleştirilen w. Streletz, Kessler and Krenz Berlin Duvarı’nı geçerken öldürülenlerden sorumlu. Bu talimatı veren bunlar. ‘Ne pahasına olursa olsun sınırları koruyun; Gerekirse ateş açın’ diye
talimat vermişler. W ise Berlin Duvarı’nı geçmeye çalışan insanları öldüren bir asker. Almanya birleştikten sonra bunlar yargılanıyor. Çeşitli cezalara çarptırıyorlar insan öldürmekten. Bunlarda diyorlar ki ‘biz talimatlara uyduk. Emre itaat ettik. Bunun dışında bir şey yapmadık’ W’da diyor ki ben sadece emirlere itaat ettim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu argümanları kabul etmedi. Ve şunu gerekçe gösterdi: ‘Uluslararası insan hukukunun ilkelerine aykırı emirlere körü körüne itaat edemezsin. Özellikle de yaşam hakkı söz konusuysa’ Bu nedenle AİHM bu davaları reddetti”
BOĞAZİÇİ’NDEKİ ÖĞRENCİYİ TARTAKLAYANLAR YARGILANIRLAR
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine ‘polisin saldırıp’ gözaltına aldığını belirten Türmen, “Burada 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’ var. Bu açıkça
AİHM kararlarına aykırıdır” dedi. AİHM’in Türkiye aleyhine bu konuda verdiği bir sepet dolusu karar olduğunu belirten Türmen, ‘ AİHM derki barışçıl bir gösteri varsa, o gösteri için önceden ihbar yapılmammışsa
izin alınmamışsa bile polis o gösteriye müdahale edemez. Bu kararlara rağmen
2911 sayılı kanun değiştirilmemiştir” dedi. Türkiye Anayasa’sında yeralam 90. Maddeyi hatırlatan Türmen şunları kaydetti: “Ulusal yasa ile AİHM kararları arasında çelişki varsa AİHM kararları geçerlidir. Buna rağmen polis gidiyor, şiddet kullanıyor insanları dövüyor. Bu suç. Türkiye demokrasiye geçtikten sonra bu polisleri yargılayacak mı? Pekala yargılayabilir bence. Açık suç vardır”
Türmen, bugünkü rejimin tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini kaydetti. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tek bir adam için yapılmış bir elbise olduğunu belirten Türmen, “O tek adamı çıkartıp da başka bir adamı da getirseniz o da diktatör olmak
zorundadır. Bugün sadece o bireyin kendi heveslerinden ihtiraslarından
kaynaklanan bir durum değildir bu. Sistemin getirdiği durumdur” dedi. Bu geçiş döneminde nasıl bir demokrasi inşa edeceğiz? sorusuna yanıt veren Türmen, bunun güçlendirilmiş parlamenter sistem olması gerektiğini kaydetti.
TOPLUM ALTIYA BÖLÜNMÜŞ DURUMDA
Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, ‘Türkiye’de Siyasal Rejim Bunalımı ve Demokratik Anayasa Arayışı’ başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Türkiye siyasetinin bir ‘kulturkampf’ siyaseti olduğunu söyleyen Kalaycıoğlu, “Siyaset derin fay hatlarıyla en az altı parçaya bölünmüş bir toplumda cereyan ediyor” dedi. Bu cepheleşmenin ürettiği zıtlaşma ve çatışma ortamından bahseden Kalaycıoğlu, bundan dolayı toplumsal meşruiyet çoğunlukçuluk ilkesi üzerine inşa edilmiş bir anayasa, oluşturulamadığını kaydetti. 2010’lu yıllarda kamu bürokrasisinin artarak yetkisizleştiğimi belirten Kalaycıoğlu, “Her türlü profesyonel karar üstlere sorularak onay alınmak suretiyle yürürlüğe konulan bir hale gelmiştir. Karar alma süreçlerinde karar alma süreleri uzamış, kararlar sık sık bozulmuş, yenilenmiş ve yönetim belirsizliği artmıştır” dedi. Yasama uygulamalarında da sözlü soru ve gensoru kaldırıldığını belirten Kalaycıoğlu şunları kaydetti: “Yazılı sorulara ise nadiren (yüzde 5-6 kadarına ) Bakanlar tarafından Anayasa ve İçtüzük’te yazılı süreler içinde yanıt verilir olmuştur. Yasaların yüzde 60’a yakını “torba yasa” içeriğinde olup temsili hükümete uyumsuz hatta hile mahiyetindedir. 2019 sonuna kadar çıkan 28 yasadan 18’i torba yasa içeriğindedir”
DEVLET, İDARE VE KURUMLAR
Forumun son bölümünde ‘Devlet, İdare ve Kurumlar’ başlıklı oturum yapıldı. Murat Karayalçın moderatörlüğünde Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, Prof. Dr. Oktay Uygun ve Prof. Dr. Savaş Zafer Şahin birer sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz yaptığı sunumda çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Ülkemizde hem formel hem de enformel kurumların yeniden dizayn edilmesine ihtiyaç olduğunu belirten Boyunsuz, “Mevcut yapıda organ dengesi yoktur. Anayasal olarak yürütme aşırı güçlü, yasama zayıf, yargı da siyasallaşmaya açıktır. Tüm organlar yürütme kontrolündedir. Yürütme de cumhurbaşkanıdır” dedi. 1982 Anayasası’nın cumhuriyetin nitelikleri, temel hak ve hürriyetler gibi diğer birçok hükmünün ise fiilen içinin boşaldığını ifade eden Boyunsuz,”Bu tablo tamamlayıcı, uzlaşmacı ve yarışmacı enformel kurumlarla desteklenen, kişiselleşmiş bir tür rekabetçi otoriterliğin ülkemizde hakim olduğunu bize gösteriyor.Bu rejimin bel kemiğini oluşturan hükümet sistemi, arka planda çalışan enformel bir kurum olan neo-patrimonyalizm ile desteklenmektedir” dedi.
Murat Palavar