ÖZEL HABER: BARIŞ KIŞ - Büyükçekmece'de hizmet veren Dila Okulları'nın kurucusu ve sahibi olan Mehmet Yaşar, DEVA Partisi'nden İstanbul 3'üncü Bölge Milletvekili aday adayı oldu. Hem eğitim dünyasındaki çalışmalarıne ve fikirlerine hem de niçin siyasete atılmaya karar verdiğine dair uzun uzadıya keyifli bir sohbet gerçekleştirdiğimiz Yaşar, Türkiye'nin eğitim anlamında doğru bir ivme kazanması ve sağlıklı bir eğitim politikasının oturtulması için Meclis'te görev almak istediğini söyledi. “2006'dan beri Büyükçekmece'deyim. Öğretmenlik yaptım hem de aile şirketimiz vardı. Özel okul işlettik. Dershane olarak başladı sonrasında hem akşam hem meslek lisesi olarak faaliyet sürdürdü bu okul. Bir de Türkiye'nin ilk özel Adalet Lisesi'ni kurduk. Şu anda da OSB dışında açılan okul tiplerinde kimya enstitüsü ve endüstriyel otomasyon alanı bölümünde öğrenciler okutuyoruz” ifadelerini kullanan Yaşar, verdikleri eğitimlerin ayrıntılarını da paylaştı.
Birçok ilki gerçekleştirdik
Dila Okulları olarak birçok ilki gerçekletirdiklerinin altını çizen Mehmet Yaşar, “Kimya enstitüsü ve endüstriyel otomasyon alanı bölümünde öğrenciler okutuyoruz demiştim. Bu öğrencilerimiz sanayiye ara eleman olarak yetişiyor. Yine kimya bölümünde üretim yapıyoruz. Yüzey temizleyici, kolonya, sıvı sabun üretiyoruz. Bu ürünleri öğrenciler ve öğretmenlerimiz kalite standartlarına uygun olarak üretiliyor.
Ürünlerimiz kontrol edilerek üretiliyor. Bu şekilde amacımız öğrencilere harçlık babında da para kazandırabilmek. Öğrencilerimiz hem devlet tarafından teşvikli hem de bu işi yaparak para kazanıyorlar. Kimya teknolojileri alanında Büyükçekmece'de tekiz. Adalet Lisesi'de Türkiye'de örneği yoktu onu da ilk açan biz olduk. Dolayısıyla bizim uzun bir eğitim hikayemiz var. Yine geçmişte Alfa Yayın Grubu'nda koordinatörlük yaptım. Orada da İstanbul'daki çok iyi öğretmenlerle çalışarak sınav hazırlık kitapları bastık. Daha sonra da Altın Kitap'la çalıştım. 7, 8 yıl yayıncılık sektöründe de çalıştım. Hem kendimize hem öğrencilerimize neler katabiliriz bizim derdimiz bu” dedi.
Eğitim alanında neler yapılmalı?
Kendi okulları özelinde Türkiye'de eğitim politikasında izlenmesi gereken yol haritasına dair fikirilerini de paylaşan Mehmet Yaşar, “Şu an bizim 270 öğrencimiz var. Ne yapmak istiyoruz? Türkiye'nin sorunu meslek liseleri. Türkiye'nin şu an çok acil bir şekilde meslek liselerini güçlendirmesi gerekiyor. Ve buradan mühendisler çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun için ne yapmak lazım? Çok kolay.
Avrupa'da örnekleri var. Biz de mesela endüstriyel otomasyon teknolojileri var. Yani yazılım, makine, elektronik teknolojiler ve robotik teknolojiler var. Yani biz burada verdiğimiz eğitimle çok ciddi mühendisler çıkarabiliriz. Ama mühendislerimiz farklı liselerde yetişiyor bunun alanını okuyan çocuk ise mağdur oluyor, onları ara eleman olmaya teşvik ediyoruz. Bizim bu çocukların önünü açmamız lazım. Bunlar teknik konular ve bunların sınıflandırılması lazım” diye konuştu.
Herkes öğretmen olamaz
Herkesin öğretmen olamayacağını da vurgulayan Yaşar, “Sosyo ekonomik durumu iyi ailelerin çocuklarının öğretmen olmasını teşvik ederim. Karslıların bir sözü var; 'Baba evinde doymayan hiçbir yerde doymaz' diye. Yani öğretmen her şeyi görmüş biri olmalı. Öğretmen doymuş olmalı. Adam 25 yaşında öğretmen olacaksa 50'sine kadar şu ortamda zaten ev, araba alamaz yani kendini eksik hisseder. Ben alt grup ekonomik seviyesi düşük ailelerin çocukları hiçbir şey olmasın demiyorum her şey olabilirler ama öğretmenlik başka bir şey. Öğretmenlik her anlamda yetişmiş ve doygun bireylerin icra edebileceği bir iş. Bunlar göz önüne alınırsa ben ülkenin daha iyi kalkınacağını düşünüyorum” dedi.
Eğitimin içini dolduramıyorlar
Eğitim konusunda siyasi iktidarın zayıf kaldığını da belirten Mehmet Yaşar, “Mevcut iktidar eğitime önem veriyor ama içini dolduramıyor. İnsan kalitesi eksik. Evet çok güzel binalar yapıyorlar, fiziki koşullar çok iyi ama bunlar eğitimi iyi yapmıyor. İyi okullar yapmak demek, iyi eğitim verdiğiniz anlamına gelmiyor. Avrupa'da geziyorsunuz. Fiziki koşullar çok iyi değil belki ama içerik anlamında çok iyiler. Almanya'da bakıyorsunuz bu iş daha ayrıntılı ve önemli dizayn ediliyor. Eğitimde değişkenlik olmamalı, günlük politikaların esiri edilmemeli. Yani eğitim, milli savunma ve dış ilişkiler çok oynamamalı. Bürokratları çok değişmemeli. Yenilik katılmalı ama çok ciddi değişimler olmamalı bunlar keyfi şeylere sebep oluyor. Ayrıca eğitimde sendikalaşma olmamalı. Eğitimde sendika olmaz. Yani her iktidar kendi tarafını seçip sendika belirliyor ve ne oluyor? Öğretmenler taraf oluyor. Mesela bir öğretmene haftasonu için ders veriyor, ek kurslar düzenliyor. Ve devlet bunun için ciddi paralar veriyor. Bu da oldukça yanlış. Çünkü atanamayan çok öğretmen var. Eğitimde bir pasta varsa sadece devlet memurlarına değil diğer öğretmenlere de dağıtılmalı. O yüzden ben devlette öğretmenlik yaparken hiç kurs açmadım, özel ders vermedim. Bizim amacımız eğimek, öğretmek değil” ifadelerini kullandı.
DEVA Partisi fayda sağlayacak
DEVA Partisi'nin siyasete katkı vereceğini anlatan Yaşar, “Siyasi bir geçmişim yok. Şu an DEVA Partisi'ndeyim. Eğitim, Eylem Planları'nı okudum. Eğer samimi bir şekilde gidilecekse, samimiyet korunursa ve iktidar olunursa bu konuda da çok anlamlı adımlar atılacaktır. DEVA Partisi'ndeki şuanki çalışmaları beğeniyorum. Samimi yaklaşıldığını düşünüyorum. Topluma fayda sağlayacaklarını düşünüyorum. Özellikle eğitimli ve entelektüel insanların burada olduğunu düşünüyorum o yüzden tercihim DEVA Partisi oldu” dedi.
Neden milletvekili aday adayı oldu?
Niçin milletvekili aday adayı olduğunu da kaydeden Mehmet Yaşar, “Milletvekili olursak şu var ki; bir defa milletvekili olmayı düşünmek hem zor hem iddialı bir yol. Ama milletvekili olursam benim anladığım iş eğitim. Yani eğitimin dışına çıkmam, farklı alanlarla ilgilenmem. Sadece eğitim komisyonlarında veya Milli Eğitim Bakanlığı'nda çalışabilirim. Başka bir alanda işim olmaz da yapamam da” şeklinde konuştu.
DEVA Partisi merkez sağ olacak
DEVA Partisi'nin merkez sağa yerleşeceğini vurgulayan Mehmet Yaşar, “Toplum çok yoruldu. Kavga istemiyor. Ayrışmak istemiyor. Biz DEVA Partisi'nde bu birlikteliği koruyoruz. Sürekli eleştiri getirmek yerine ülke için ne yapabiliriz bu önemli. DEVA Partisi bu anlamda samimi insanları içinde barındıran merkez liberal bir parti haline geldi. Ben seçimlerde en iyi sıçrayışımızı yapacağımızı ve sonraki süreçte merkez sağa yerleşeceğimizi düşünüyorum” dedi.
Z kuşağına istediğini vermeliyiz
Z kuşağı konusunda net uyarılarda bulunan Yaşar, “DEVA Partisi gençlere hitap eden bir parti. Nedeni de şu ki; Z kuşağı kavgacı bir kuşak değil. Z kuşağı sadece hayat standardının yerine gelmesi için mücadele eden bunun için çaba gösteren bir kuşak. Siz onlara istediklerini vermezseniz yani bu gençlerin yaşam standartlarını koruyamazsak, Z kuşağı ülkenin başına felaket olur. Çünkü üretmeyi, çalışmayı ve yokluğu bilmiyorlar. Eğer istedikleri şartlar sağlanmazsa, Z kuşağı felaket olur. O yüzden bizim kuşak gerekli çalışmaları yapar, hayat standartlarını sağlar ise bu nesil dünyanın 1 numaralı nesli olur. Çünkü inanın çok zeki bir nesil. Erasmus'tan faydalanarak Avrupa'ya gelip giden öğrencilerimiz oluyor ki oradaki farkı görebiliyoruz. Hemen her şeyi gençler için inşa etmeliyiz. Onlar için çalışmalıyız. Zaten hayattan alacağımız zaman dilimi çok az. Bunu anlamlı kılabilmek için ülkemiz için çalışmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Mülteci politikası yanlış
Mülteci politikasının yanlış olduğuna da dikkat çeken Mehmet Yaşar, “Mültecileri eğitim konusuna kendi sistemimize dahil ederek hem onlara hem kendi çocuklarımıza zarar verdik. Mülteciler ne eğitimin içine dahil edilmeli ne kentlere dahil edilmeliydi. İç dokuyu bozmamak gerekiyordu. Mülteciler için tampon bölgeler kurulmalı, onlar orada yer almalıydı. Yani ben sahile indiğimde mültecilerin kültürsüz bir şekilde donlarıyla denize girmelerini görmemeliyim. Bunun olmaması lazımdı. Tampon bölge kurulsa, bu insanlar buralara yerleştirilse onları da korumuş olabilirdik. Mülteci meselesi derin bir mesele bu insanları istediğiniz gibi kötü niyetli de kullanabilirsiniz” dedi.
Ağır bilançonun sebebi eğitimsizlik
Türkiye'nin 11 şehrini vuran ve 50 bin insanın ölümüne sebep olan depreme dair konuşan Mehmet Yaşar, “Ben Gaziantep'liyim. O bölgede standartlara uygun bina yapım kültürü yoktu. Çünkü deprem görmemişti. En son 500 yıl önce olmuştu, şimdi tekrar canlandı. İnsanlar bilinçsiz bir şekilde bina yaptı. Devlet iyi, sistem iyi ama kaçak çok. Gayrı resmi işle yapılan bütün binalar çöktü. Standart var devlet sana kötü bina yap demiyor ama insanımızın eğitimsizliği, kolay yoldan para kazanma hırsı bu kadar ağır bir bilançoya sahip oldu” ifadelerini kullandı.
Uzaktan eğitimi ciddiye alan yok
Uzaktan eğitim konusunda ve KYK yurtlarının boşaltılması konusunda da eleştirilerde bulunan Mehmet Yaşar, “İktidar eğitimi yönetemedi. Pandemide başladı bu iş hala devam ediyor. Öğrenciler okula gitmek istemiyorlar. Tamamen yanlış bir eğitim politikası güdüldü. Eğitim sekteye uğramamalıydı. Pandemine ilkokul bire başlayan bir çocuk pandemi bitince üçüncü sınıfa geldi. Bu çok kötü bir şey. Bizim gibi bir toplumda uzaktan eğitim olmaz. Biz o standarda gelmedik. Biz daha çok kavgayı, dövüşü, duyguyu benimseyen bir toplumuz. Öyle bilgisayar başında bir eğitimi kimse ciddiye almaz, almıyor da zaten. Şimdi KYK yurdunda kalan adama buraya depremzede gelecek çık diyorsun, adamın memleketindeki evi de yıkılmış bu ne olacak? Yani bir sürü yanlış var. Sosyal projelerimiz de çok yanlış var. Kendi elimizdeki değerleri yukarı çıkarmak yerine sürekli ah vah eden bir toplumuz. Depremin ardından orada yaşayan insanların sorunlarının giderilmesi için ne tür bir kapsamlı çalışma yapıldı, çok çok zayıf” dedi.
İstanbul boşaltılmalı
İstanbul'un olası bir depreme karşı boşaltılması gerektiğine dikkat çeken ve kentsel dönüşüm konusunun büyük bir aldatmaca olduğunu anlatan Mehmet Yaşar, “Bu ortamda olası bir İstanbul depremini düşünmek bile istemiyorum. Çok korkunç bir manzara çıkar. Ben size çok uç bir şey söyleyeyim. Uçağa binip İstanbul'un üzerinde gidince görüyorsunuz ki İstanbul'un olası bir depremde ne girişi ne çıkışı olur. Ölenler ayrı yaşayanlar ve kalanlar çok büyük acılar yaşar. Şu belli ki İstanbul'un boşaltılması lazım. Özellikle gençlerimizi, devletimizin Türkiye'nin çeşitli yerlerine göndermesi lazım. Acilen tarım ve hayvancılığın desteklenmesi lazım. Gerekirse ev ve toprak verilip insanlar yönlendirilmeli. Kentsel dönüşüm bence kandırmaca. Nereden başlayacaksınız kentsel dönüşüme? Bağcılar'dan mı, Esenler'den mi? Sultanbeyli'den mi? Kentsel dönüşüm vs İstanbul çapında en az 50 yıl sürer. Öyle bir zaman dilimimiz var mı? Yok. 2000'de Beylikdüzü'nde oturmaya başladım. O yıllarda insanlar Gürpınar'dan pek ev almazdı, kaymak var diye. Albatros öyleydi. Ambarlı öyleydi. Yani sadece söylentilerle bile kayma olduğu biliniyordu. Yani biz bile bile kayma bölgeleri, riskli bölgeleri imara açtık. Bu parti meselesi değil bunu hepsi yapıyor ve bence bu çok fazla” ifadelerini kullandı.