Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in yeni asgari ücret açıklandıktan sonra “Ben bütün sendikalarla görüştüm. Bana ‘Siz, 8 bin liranın ne kadar üzerinde asgari ücret verirseniz biz o kadar zor durumda kalırız’ dediler” sözlerinin ardından başlayan tartışmalar sürüyor. İstanbul Tuzla’da tekstil, metal, deri ve gıda iş kollarında çalışan işçiler “Bu tablo bize sendikaları değiştirmemiz gerektiğini söylüyor. Bunu biz yapabiliriz” dedi. Bakanın sözlerinin ardından açıklama yapan DİSK, başkanı bu sendikaları açıklamaya çağırırken, Hak-İş ise bu ifadeleri kullanmadıklarını açıkladı. Türk-İş’ten ise konuyla ilişkin bir açıklama gelmedi. Bakan Bilgin son yaptığı açıklamada ise “Ben görmedim o insanları. Küçük sendikalar yaptığımız araştırma kapsamında istediler. Benimle görüşen sendikacıların ne Türk-İş, ne Hak-İş, ne de DİSK. Hiçbirinden böyle bir talep gelmedi” dedi.
İnsanca yaşam istemiyorlar
Türk-İş’e bağlı TEKSİF üyesi bir tekstil işçisi, “Sermayenin de sendikaların da hükümetin de işçinin insanca yaşamasını istemediğini bir kez daha gördük. Türk-İş’in 9 bin lira demesi de zaten işçinin yanında olmadığının göstergesiydi. Ben bu konfederasyona bağlı sendikaya üyeyim. Sendikamdan, konfederasyonumdan genel grev çağrısı yapması beklerdim. Gerekirse işçiyi sokağa dökmeliydi. Sendikalar gerçekten bunu demiş mi, emin olamıyorum ama kim dediyse açıklanmalı. Bu tabloda sendikaların ne hale geldiğini de acı bir şekilde görmüş oluyoruz” dedi.
Güven sarsılıyor
Evrensel'den Hilal Tok'un haberine göre; sendikasız Gıda İşçisi Murat da “Bunlar numara mıdır, oyun mudur bilmiyorum. Zaten güvenimiz kalmadı. Her asgari ücret döneminde benzer şeyler yaşanıyor. Muhalefetin muhalefet olmadığı, sendikanın sendika olmadığı bir dönem. Böyle bir düzende yaşamak zorumuza gidiyor. Böyle bir asgari ücret açıklandıysa sendikalar zaten elinden geleni yapmamış demektir. Hükümetin sözüne de çok güven olmaz ama sendikaların da bu süreçte üzerine düşeni yapmadığı çok açık” ifadelerini kullandı.
Sendikacıları indirmek gerek
Tablonun işçiyi sendikalaşma eğiliminden de uzaklaştırma hedefi olduğunu ifade eden Murat şöyle devam etti: “Her pazar çalışıyoruz, ek iş, fazla mesai yapıyoruz, böyle bir tabloda zaten örgütlenemiyoruz. Bir de böyle açıklamalarla sendikalara güven sarsılıyor. Hükümetin de işine geliyor bu. Ama şunu da görmek lazım, sendika başkanı yiyorsa onun yememesi için de uğraşırsın, onu da indirirsin. Ama biz yok, hep hazır olsun istiyoruz. Sendika gelsin kendisi her şeyi yapsın diye bakıyoruz.”
Ciddi bir teklif vermek lazım
Deri İşçisi Murat da “Vedat Bilgin bir boşlukla mı yoksa bir planla mı bu açıklamayı yaptı bilemiyorum ama böyle bir açıklama sendikaları zora soktu. Özellikle Türk-İş ve Hak-İş’i... Ama iyi oldu, özellikle bazı sendikaların tamamen bürokratik işlevlerinin olduğunu bakan ağzıyla duyduk” dedi.
Bakanın yeni asgari ücretin işçiler tarafından olumlu karşılandığı sözlerine itiraz eden Murat, “Bizim ücretimiz asgari ücretin altında kaldı. Sendikasız, örgütsüz yerlerde durum daha kötü. Asgari ücretli çoğu işçinin yan hakları yok. Bizim bunun karşısında yapacağımız iş, sendikalaşmayı artırmak ve sendikaları da baskı altına almak. İşçilerin örgütlü oldukları sendikalara ve konfederasyonlara bir tepki göstermesi lazım ki sendikacılar kendilerine çeki düzen versin. Bu duruma sessiz kalmamalıyız” diye konuştu.
İşçiler değişmeye başlamalı
Tuzla’dan bir metal işçisi de şunları söyledi: “Zaten Türk-İş’in baştaki tutumu yanlıştı, o masada işçinin yanında tutum almadı. Sonrasında bakandan sendikalara dair böyle bir söz duyduk. Benim için şaşırtıcı olmadı. Bundan sonrası önemli ama. Şimdi gelen zamlarla asgari ücret eriyecek, sürekli fazla mesailerle bu açığı kapatmaya çalışacağız yine. Yaptıkları işçiden çok işverene yarayacak. Biz tabandan örgütlenerek, sendikalarımıza sahip çıkarak değiştirebiliriz sendikaları. Çünkü şu an işçiler örgütlendikçe koltukları tehlikeye girecek, biliyorlar ve bunun önünü açmak istemiyorlar. Bu yüzden işçinin yanındaki mücadeleci sendikalara ve işçilere daha çok iş düşüyor” dedi.
Hangi sendika başkası ise gitsin
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan krizin ve zamların faturasının bütün emekçilerin sırtına yıkıldığı bir durumda asgari ücretin artık genel ücret haline getirildiğini, toplu iş sözleşmelerinin asgari ücretin çok az üzerinde bağıtlandığını, toplu sözleşmenin olduğu bazı işyerlerinde ücretlerin asgari ücretin altında kaldığını söyledi. Aslan, “Bu açıdan bakınca Çalışma Bakanı Vedat Bilgin’in söylediklerinin bir karşılığı var, muhtemelen Bakandan bu yönlü istekler olmuştur. Yaşanan bu durum sendikalar açısından kabul edilemez. Bakan kim kendisinden böyle isteklerde bulunmuş ise bunu mutlaka açıklamalı, kamuoyu ile paylaşmalı. Bakandan bu istekte bulunan sendikacılar o koltuklarda oturmamalı, mutlaka istifa etmeliler” dedi.
1 taşla 2 kuş vurdular
Türk-İş’in asgari ücret görüşmelerindeki tutumunu da eleştiren Aslan şunları söyledi: “Birileri Bakandan talep etmiş, birileri mücadele etmeyerek bu sonuca çanak tutmuş. Sendikal bürokrasi bütünüyle sermaye ve iktidarla iç içe geçmiş ve iş birlikçi bir çizgide tutumunu sürdürüyor. Bu durum TİS süreçlerinden işçi ve emekçilere dönük saldırı yasalarına kadar böyle...” Ayrıca iktidarın bir taşla iki kuş vurduğunu ifade eden Aslan, “Hem ‘Biz işçileri düşünüyoruz, bakın iyi zam verdik’ diyor hem de ‘Zaten biz vereceğimizi veriyoruz, sendikalara ne gerek var. Bunlar sizi temsil edemiyor’ mesajı veriyor. Sendikasızlaştırmayı teşvik eden ve onun yolunu açan söylemlerde bulunuyor. Bakan sendikaların tüm zaaflarını biliyor ve oralardan yararlanarak işçileri yedeklemeye çalışıyor” dedi.
İşçiler sürece dahil edilmeli
Aslan bu anlayışın değişmesi için işçilere şu çağrıyı yaptı: “Asgari ücret milyonlarca işçi ve emekçinin sorunu. Bütün sendikaların tutumunu ortaklaştırması, Türk-İş’in bütün sendikaları ve taraflarla ortaklaşmadan, diğer sendikaların da masada temsil edilmeden, asgari ücretin tarafı kişilerin temsilcileri masada olmadan müzakere etmemesi ve masaya oturmaması gerekiyor. Sadece masada pazarlıkla olacak bir süreç değil, sahada milyonları harekete geçirecek bir çalışma, işçileri mücadeleye katacak bir çalışma gerekiyor. İşçilerin ise sendikal bürokrasinin tutumuna karşı uyanık olma ve kendilerinin taraf olacağı mekanizmalar yaratarak sürece dahil olmaları gerekiyor. Grev hakkı dahil birçok eylem biçiminin kullanılması gerekiyor.”