İmamoğlu, “Bir kamu yöneticisi için en güzel, en onurlu görevlerden biri hesap vermektir” dedi. Kamuda şeffaflık ve hesap verebilirlik kalmazsa çürümenin başlayacağına dikkat çeken İmamoğlu, bu nedenle “ısrarla ve sık sık” hesap vereceklerinin altını çizdi. 31 Mart’tan 23 Haziran’a kadar geçen süreçte ülkeye yaşatılanların unutulmaması gerektiğine vurgu yapan İmamoğlu, “Ama asıl unutulmaması gereken, bu kirli oyunlar değildir. Asıl unutulmaması gereken, 16 milyon İstanbullunun bu oyunlara verdiği cevaptır. Asıl unutulmaması gereken, demokrasi ve özgürlükler konusunda İstanbul’un ortaya koyduğu irade ve karardır. Asıl unutulmaması gereken, oy çuvallarının üstünde haftalarca uykusuz nöbet tutan, başta Millet İttifakı; CHP ve İyi Parti üyeleri olmak üzere, her partiden binlerce cesur ve demokrasi aşığı seçmenin, fedakarlığı ve azmidir” diye konuştu.
İstanbulluların her iki seçim sürecinde de dünyaya ilham olacak muhteşem bir irade sergilediğini dile getiren İmamoğlu, “İstanbul’da yeni bir başlangıca karar verdiğinizi ilan ettiniz. Birlikte ve kardeşçe yaşamayı, umudu ve özgürlüğü seçtiniz. Hepinize sonsuz derecede minnettarım. Sizlere bir kez daha söz veriyorum ki, ne o tarihi kararınızı unutturacağız, ne de umutlarınızı boşa çıkaracağız” ifadelerini kullandı. İmamoğlu, İstanbul’da kent yaşamının; “eşitlik”, “dayanışma”, “üretim” ve “özgürlük” kavramları üzerinden şekilleneceğini aktardı.
"31 Mart'ı neden iptal ettiniz?"
İmamoğlu, yeni yönetim olarak devraldıkları mali tabloyu hatırlattı ve şunları söyledi:
“Kasamızda personelimizin maaşlarını ödeyecek paramız dahi mevcut değildi. Vadesi geçmiş yaklaşık 6 milyar liralık bir borçla ve bizden önceki yönetimin yaptığı bütçeden kaynaklanan 7,9 milyar liralık bir büyük bütçe açığı ile İBB’yi teslim aldık. Toplamda 14 milyarlık acil çözüme muhtaç bir kara delikle İBB yönetimini devraldık. Üstelik bize ödenmesi gereken 1 milyar liranın üstündeki nakit Maliye Bakanlığı payı, tarihte görülmemiş bir şekilde, göreve gelmemizden 15 gün önce, bizden önceki yönetime avans olarak kullandırılmıştı. Madem kazanacağımızı biliyordunuz, 31 Mart’ı neden iptal ettiniz. İstirak şirketlerimizin çoğu ise vergi borçlarını ödeyemez duruma düşürülmüştü.”
Tüm bu tabloya rağmen şikayet etmeden yollarına devam ettiklerini kaydeden İmamoğlu, büyük hasarı onarmak üzere çalışmalara başladıklarını vurguladı. Hızlı bir mali disiplin ve etkili bütçe yönetimi uygulamasına geçtiklerini aktaran İmamoğlu, “İsraf düzenine son verdik. Örneğin bir avuç dernek ve vakıfa sağlanmış olan, toplamda 700 milyonu bulan israfa son verdik. Hemen her birimimizde, hemen her iştirak ve bağlı şirketimizde büyük tasarruflar yaptık. Bu sayede yeniden hem hizmet yapan, projeleri ayağa kaldıran, hem de borçlarını ödemeye başlayan bir yapıyı mümkün kılabildik. Bu sayede koronavirüs salgını başladığında, koşullara uyum sağlamakta zorlanmadık” dedi.
“Pandemi sürecine rağmen başarılı bir yıl geçirdik"
Yaşanan tüm olumsuzluklara, her türlü engellemelere ve tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecine rağmen başarılı bir ilk yıl geçirdiklerinin altını çizen İmamoğlu, slaylarla eşliğinde gerçekleştirdiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Gelirlerimiz; planlı bütçemizden 5 milyar, bir önceki yıl aynı dönemden ise 1.5 milyar lira daha düşük noktaya geriledi. Aldığımız tasarruf tedbirleri ve etkin bütçe yönetimiyle giderlerimizi yöneterek, neredeyse denk bütçe seviyesine geldik. Bu tabloda bizi zorlayan, en önemli faktör, bizden önceki yönetimlerin İBB’ye yüklemiş olduğu borçlar ve kredi geri ödemeleridir. İkinci önemli faktör iktidar blokunun uygulamaları ve yaklaşımlarıdır. Örneğin, kredi taleplerimiz konusunda kamu bankalarının engellenmesi. Örneğin, Ulaştırma Bakanlığı’na devredilen Başakşehir gibi metrolara ilişkin ödemelerin, maliye payımızdan kaynağında, peşin peşin ve aylık 50 milyonluk dilimlerle kesilmesi. Bizim kredi almamız engellenmese; bu hat için toplamda 300 milyon liranın bizden kesilmese, biz, Başakşehir hattını, 20 yıllık vade ile ve çok daha ucuza yapabiliriz. Bir taraftan bizim ucuza ve çok uzun vadeli dış kredi kullanmamız engelleniyor, diğer taraftan da bizim naktimize el konurak bizim adımıza güya metro inşaatı yapılıyor.”
“Enteresan uygulamalarla karşılaştık"
İBB’nin Maliye payının kaynağından yapılan kesinti uygulamalarının “enteresan noktalara” ulaştığına vurgu yapan İmamoğlu, verdiği bir başka örnekte de şu ifadeleri kullandı:
“Biliyorsunuz; her bölgede olduğu gibi bizim bölgemizde de bir kalkınma ajansı var. İstanbul Kalkınma Ajansı adlı bu kuruluşa, yasa ile belediyemizin de bir aidat ödemesi gerekiyor. İşe bakın ki, bizden önceki yönetimler aidatları ödememiş, kimsenin de sesi çıkmamış. Ama yönetim bize geçince ve hiçbir yasal dayanağı olmadığı halde, Kalkınma Ajansı ve Türkiye Belediyeler Birliği’ne (TBB) ait 123 milyon liralık aidat, Maliye tarafından kaynağında kesilerek ilgili kurumlara aktarılabiliyor. Üstelik yürüyen davalar söz konusu iken. Bunlar tuhaf işler. Hakkaniyete ve devlet ciddiyetine uymayan işler. Bir örnek daha vereyim. Bizden önceki 1 yıl içinde, İBB mülkiyetindeki 2,77 milyar liralık taşınmazın satışı yapılarak ek finansman kaynağı sağlanmış. Sıra bize gelince 1,4 milyar TL tutarındaki taşınmaz satışına ilişkin Meclis onayı, Eylül 2019’dan itibaren bekletiliyor.”
“Projeleri tamamlayıp halkımızın hizmetine sunacağız”
Koronavirüs salgını başlangıcından bugüne kadar aldıkları önlemleri detaylarıyla sıralayan İmamoğlu, süreç boyunca hizmetlerini aksatmadıklarına dikkat çekti. Kentin uzun yıllara yayılan altyapı sorununu çözmek için krizi fırsata çevirdiklerini, birçok noktada çalışamalara başladıklarını ifade eden İmamoğlu, yeşil alanlarla ilgili de şunları söyledi:
“İstanbullulara ayrıca; Haramidere Vadisi, Nakkaşdere Vadisi, Tavukçudere Vadisi, Çırpıcı Vadisi, Ayvalıdere Vadisi, Kavaklıdere Vadisi, İdealtepe Vadisi, Çamaşırcıdere Vadisi, Tugay Vadisi ve Tuzla Vadisi de dahil olmak üzere yeni yaşam vadileri için de çalışmalara başladığımızı müjdelemek isterim. Bütün bu tamamlanmış, devam eden ve başlayacak olan vadi, park ve kent içi orman projelerimiz, İstanbul’daki aktif yeşil alan oranını artırmakla kalmayacak, vatandaşlarımızın nefes almalarına, ailecek yeşile doymalarına da yardım edecek. Bu projeleri tamamlayarak, peyderpey halkımızın hizmetine ve kullanımına açacağız. Benim hayatımın en mutlu günü, tüm bu vadilerin tamamlandığı ve çimlerinde çocukların özgürce oynadığı, gençlerin, annelerin ve büyüklerimizin yeşile olan hasretini giderdiğimiz o günler olacak. İnanın ki, o günler öyle çok da uzakta değil”
“Meydanlar için yarışmalar Ağustos'ta sonuçlanacak"
Kentin sembolü olan meydanlara özel önem verdiklerini belirten İmamoğlu, “Yeni kurduğumuz İstanbul Planlama Ajansı; 20 ilçede, 25 kentsel tasarımı tamamladı. Bunlardan Mecidiyeköy Meydanı, Kartal Meydan, Bağcılar Meydan, Bayrampaşa Yenidoğan ve Küçükçekmece Cennet Mahallesi meydanları uygulama projesi aşamasına geldi. Taksim Meydanı, Haliç kıyıları, Bakırköy Cumhuriyet Meydanı, Salacak Burnu ve kent mobilyaları alanında ise ulusal ve uluslararası tasarım yarışmaları düzenlendi. Tüm bu yarışmalar Ağustos ayında sonuçlanmış olacak. Böylelikle şehrimizin kimliğine değer katan kentsel alanları yeniden inşa edecek ve halkımızın kullanımına açmış olacağız” dedi.
“Kira öder gibi ev sahibi olmayı sağlayacağız”
“Sosyal konut” anlayışının kökten değiştirecek projelere başladıklarını aktaran İmamoğlu, “kira öder gibi ev sahibi olmak” uygulamasını hayata geçirmek için çalışmalara başladıklarını vurguladı. İmamoğlu, “Çünkü biz inanıyoruz ki, bu şehirde iyi yaşamak herkesin hakkıdır. Bu maksatla başlattığımız bin 450 civarında bağımsız bölüm ve dükkandan oluşan Kiptaş Silivri Konutları’na tam 30 kat başvuru geldi. Benzerlerinde asla görülmeyen bu yüksek başvuru oranı, hem projenin fianansal ve mimari açıdan doğruluğunu hem de yönetimimize olan güvenin bir kanıtı. Bundan sonra da benzeri projelerimizle halkımızın ev sahibi olmasını sağlayacağız” diye konuştu.
Deprem, mülteci meselesi ve Kanal İstanbul
İstanbul için en önemli 3 tehditi; “deprem”, “mülteci meselesi” ve “Kanal İstanbul” olarak sıralayan İmamoğlu, “Birileri ve onların yakın çevresi para kazanacak diye bu kadim şehrin doğal çevresinin, yaşam alanlarının ve su havzalarının yok edilmesine izin veremeyiz, vermeyeceğiz” dedi. Bu konulardaki sıkıntıları ve çözüm yollarını da konuşmasında detaylı olarak yer verdi. İstanbul’da halkın yönetime demokratik katılımını esas prensip olarak kabul ettiklerini vurgulayan İmamoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İstanbul’da yaşayanlar, İstanbul'u ilgilendiren tüm önemli kararlarda söz sahibi olsunlar istiyoruz. O yüzden işbaşı yaptığımız ilk günden başlayarak yerel demokratik mekanizmalar kurmaya başladık. İstanbul Kent Konseyi’ni, İstanbul Turizm Platformu’nu, İstanbul Deprem Platformu’nu, İstanbul Kültür Sanat Platformu’nu kurduk ve bu alanlarda onlarca çalıştay düzenledik. O çalıştaylardan çıkan iradeleri uygulamaya başladık. İstanbul Gönüllüleri’nin kent gönüllülerine dönüşmesini sağladık ve kentsel dayanışma konusunda çok sayıda uygulamaya başladık. Çünkü biz biliyoruz ki, bir kentte ve ülkede demokrasi varsa, orada umut olur, kalkınma olur.”
“İstanbul'un tarihine sahip çıkıyoruz"
“İstanbul'un kimliğini oluşturan 55 tarihi çeşmeyi restore edip içilebilir suya kavuşturuyoruz” diyen İmamoğlu, “Tarihi mezarlıkları şehrimize yeniden kazındırıyoruz. Keza yıllardır harabe halde duran Gazhane binalarının restorasyonunu tamamladık, sonbaharda İstanbul’un kültür varlıklarına katıyor ve halkımızın kullanımına açıyoruz. Biz, bu çabalarla aziz İstanbul’un tarihine sahip çıkarken, diğer tarafta iş başına gelmemizden sonra İstanbul’un kimliğinin ana unsuru olan tarihi yapılarla ilgili iktidar blokundan gelen çabaları da izliyorsunuz. Galata Kulesi, Haydarpaşa Garı, Sirkeci Garı gibi İstanbulun incisi konumunda olan yapıların İstanbul’un belediyesinden koparılma çabalarını görüyorsunuz. Örneğin Galata Kulesi’nin, tutarlı bir tarihsel belge sunulmadan, hiç bir tarihçinin onaylamadığı bir usulle İBB’nin elinden alınması gibi devlet anlayışına uymayan partizan uygulamalarla karşı karşıyayız. Haydarpaşa ve Sirkeci garları sürecinde, imtiyaz bile istemeden, önceki dönemlerde olduğu gibi bila bedel tahsis edilmesini bile talep etmeden, kiralama ihalesine girmemize rağmen hukuksuzca ihale dışında bırakıldık. Her üç konuda da yargıda açtığımız davalardan olumlu sonuç bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
İBB Saraçhane Binası'nı kütüphane olarak halkımıza kazandıracağız"
İBB’nin Saraçhane binasını Türkiye’nin en zengin kütüphanelerinden biri yapacakları sözünü verdiklerini hatırlarlatan İmamoğlu, “Ne yaptılar biliyor musunuz? Biz seçimi kazandıktan sonra, apar topar Saraçhane binamız için “1’nci grup anıt eser” statüsü ilan ettiler. Yani hizmet binamızı, Süleymaniye Camii ve Ayasofya Camii gibi tarihi eserler mertebesine aldılar.
Oysa ki aynı kurul, bu kararla çivi çakılamayacak statüye getirilen binamızda bizden önceki yönetim hiçbir izin almadan bütün orjinal kısımları tahrip ederken sessiz kalabilmişti. Düşünebiliyor musunuz, biz kütüphane yapıp halkımıza kazandıracağız diye çalışırken birden bire Ayasofya statüsüne alınıyor ve elimiz kolumuz bağlanmaya çalışılıyor. Hiç şüpheniz olmasın, söz verdiğimiz gibi kendi hizmet binamızı kütüphane olarak halkımıza kazandıracağız” bilgilerini paylaştı.
"Cumhurbaşkanlığı Çadırı'nı kaldırmak zorunda kaldılar"
Kent meydanları ile ilgili olarak yapmakta oldukları projeleri halkın dikkatine sunmak için “İstanbul Meydanlarına Kavuşuyor” adıyla kampanya başlattıklarını hatırlatan İmamoğlu, şu örneği verdi:
“Taksim meydanında ‘Kavuşma Durağı’ adında bir tanıtım alanı kurmak istemiştik. Daha bizim tanıtım alanımız bitip halkın kullanıma sunulmadan ve suç duyurusuyla apar topar kaldırıldı. Oysa ki, hemen yanı başında aylardır kimsenin en ufak bir işlem yapmadığı Cumhurbaşkanlığı İletişim Çadırı, orada öylece duruyordu. Kavuşma Durağını kaldırınca, o devasa boş çadırı da mecburen kaldırdılar. Konu Ekrem İmamoğlu ve İBB olunca, hemen harekete geçen koruma kurulları, bakanlıklar, devlet kurumları, siyasetçiler; nunlar, 23 Haziran’a gidilen yolda şahit olduğumuz organize işlerin yeni versiyonları.”
"Tek pusulamız var: Halkımızın yanında olmak"
İmamoğlu, şu uyarılarda bulundu:
“23 Haziran’ın anlamını tam olarak kavrayamanlara tekrar hatırlatmak isterim: Artık ne İstanbul ne de Türkiye, 23 Haziran öncesindeki İstanbul ve Türkiye değildir, Bu millet, ne yaptığınızın farkında. İstanbulun iradesini yok saymanın, İstanbulluya fatura ödetmenin bedeli ağır olur. İşbaşına geldiğimizde, devraldığımız koşullar hakkında hiç şikayette bulunmadık; işimize odaklandık. Devri sabık yaratmak istemedik. Bu demek değil ki; bizden önceki dönemde yapılan anormallikleri, yanlışları, tuhaflıkları görmezden geleceğiz. Bizden önceki 5 + 5 yılı incelemek üzere iç incelemelerimiz en titiz şekliyle sürüyor. Hiç acele etmiyoruz. Gerekli durumlarda, gerekli hukuki işlemleri başlatacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. 16 milyonun hakkını savunacağız. Belediye kadrolarında da, belediye ve iştiraklerinin iş ve işlemlerinde de, taksi plakalarıyla ilgili kararda da tek pusulamız var; halkımızın yanında olmak. Hiç kimse unutmasın, hiç kimse görmezden gelmesin.”
“Çözüm üstüne çözüm üreteceğiz"
İmamoğlu, yaklaşık 1,5 saat süren konuşmasının sonunda sözlerini şöyle tamamladı:
“Sevgili İstanbullular; özetlemeye çalıştığım gibi, birinci yılımızda karşılaştığımız her türlü probleme, engellemeye ve koronavirüs salgınına rağmen çok başarılı işler yaptık. Ne yaptıksa; sizlerin iradesi doğrultusunda ve sizlerle birlikte yaptık. Bugün burada çok mutluyum. Çünkü birlikte başardık. Yola çıkarken söz verdiğimiz gibi liyakat ve şaffaflığa dayalı prensiplerle iş başı yaptırdığımız genç ve dinamik kadromuzla adil, yeşil ve yaratıcı İstanbul hedefimiz için emin adımlarla yürüyoruz. İBB’nin yönetim ekibine ve 83 bin çalışanına birinci yıldaki başarı için teşekkür ediyorum. Ama hepsinden önümüzdeki yıl ve daha sonrası için daha çok çalışma ve daha çok fedakarlık bekliyorum. Çok daha fazla çalışıp, çok daha fazla başarılı olacağız. Çünkü biz başarmaya mahkumuz. Çünkü biz, küçük bir çıkar grubu için değil, 16 milyon için çalışıyoruz. Farkımız burada. Ellerinde medya gücüyle ne tür yalanlara başvurursa vursunlar, devlet anlayışına sığmayan ne tür tuhaf iş yaparlarsa yapsınlar, yolumuza devam edeceğiz. Bu aziz şehrin sorunlarına ve sizlerin ihtiyaçlarına eşitlik, dayanışma, üretim, özgürlük doğrultusunda çözüm üstüne çözüm üreteceğiz. İlk yılımızda çok başarılı olduk. Çok daha başarılı olacağız. Enerjimiz yüksek. Yolumuz uzun. Birlikte başarmaya devam edeceğiz.”