Gülerce, bugünkü yazısında Fatih Portakal'a verilen cezanın yetmeyeceğini ve Fox TV'nin lisansının iptal edilmesi gerektiğini belirtti.
İşte o yazı:
Fatih Portakal, FOX TV’de gazeteciliği tetikçilik olarak kullanan bir etki ajanıdır.
Haber sunuyormuş gibi yapıp psikolojik harbin bütün usullerini kullanmakta ve düşmanın beşinci kolunun yapacağı her melaneti işlemektedir.
Kendisine bugüne kadar müsamaha, evet müsamaha gösterilmesi milletimizi derinden üzmüş ve yaralamıştır. İnsanımız; bu şahsın gazetecilik kisvesi altında aklımızla alay eden, sinirlerimizi geren üslup, duruş ve kin/nefret söyleminden “yeter ama” diyecek kadar bizar olmuştur.
RTÜK’ün dünkü kararı milletimizin hissiyatını bir nebze yatıştırsa da, yargının konuyu görmezden gelmesi düşünülemez.
Çünkü kararın gerekçesinde, Fatih Portakal’ın, salgın hastalığa ilişkin pek çok tedbir alınmasına rağmen, devlet yöneticilerini haksızca hedef aldığına, toplumu kin ve düşmanlığa sevk ettiğine hükmedilmiştir. Portakal’ın ifadelerinin, halkın birlik ve beraberliğinin sağlanmasına zarar verici nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Toplumu kin ve düşmanlığa sevk etmek suçtur. Bunun medya eliyle yapılması daha büyük bir suçtur.
Biliyoruz, bugün CHP başta muhalefetin alayı, Fatih Portakal’ı savunacaktır. Gazeteciliğin baskı altına alındığı dillendirilecektir.
Biz bu cephenin 15 Temmuz ihanetinden beri aynı nakaratı söylediğini biliyoruz…
Başta Almanya, Avrupa’da hükümetler ve Batı medyası; Gezi olaylarından sonra düğmeye bastılar, “Türkiye diktatörlüğe kayıyor, Erdoğan tek adam oldu” diye tepinip duruyorlar. CHP, HDP, İP, SP ve şimdi de yeni kurulanlar, malum medya ile birlikte muhalefet değil, Erdoğan üzerinden Türkiye düşmanlığı yapıyorlar.
Bundan böyle Portakal’a da asla müsamaha gösterilmemelidir
Kanununa göre RTÜK, FOX TV’nin aynı ihlali tekrarlaması halinde yayın lisansının iptaline karar verilebiliyor.
Evet, bu ABD menşeli kanalın lisansı iptal edilmelidir.
Bakınız aşağıdaki değerlendirmeyi, bu haftaki Kabine toplantısından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı:
Salgın önlemlerini bahane eden kimi medya kuruluşları, haberleri ve köşe yazarlarıyla, hep yaptıkları gibi kendi ülkelerine karşı adeta savaş açtığını görüyoruz.
Ülkemizin bu kritik dönemindeki mücadelesine katkı sağlamak yerine hepsi de yalan veya yanlış bilgilerle sürekli kin kusmak, virüsten daha tehlikeli bir hastalığın işaretidir. Şeffaflığı bozmaya çalışanların amacı, özellikle de bu amacın, gerçeği aramak değil, bozgunculuk yapmaktır. Her gün karanlık ve kirli zihniyetlerinin ürünü yayınlarla milletimizin kafasını bulandırmaya, gönlünü karartmaya çalışan bu tür hezeyanlara, emin olunuz, başka ülkelerde bir gün bile izin vermezler.
Bir dönem kendilerini ülkenin tek sahibi sanan ve hala aynı kibirli tavırla hareket eden bu hastalıklı zihniyetin sahiplerine diyorum ki: 'Düşün artık milletin yakasından. Her darbenin, her vesayetin arkasında siz vardınız. Her kaosun, her kargaşanın arkasında siz vardınız.
Milletin değerlerine, mukaddesatına, onuruna yapılan her saldırının tetikçisi sizdiniz. Yıllardır yaptığınız işin adı gazetecilik değil, şeamet tellallığıdır.'
Ama artık bu devir sona erdi. Ülkemiz sadece koronavirüsten değil, aynı zamanda bu medya ve siyaset virüslerinden de inşallah kurtulacaktır.
Milletin moralini bozmak için gece gündüz çalışanlar, terör örgütleriyle, medyasıyla, siyasi teşekkülleriyle kendi fitne ve nefret çukurlarında boğulup gideceklerdir.
Sayın Cumhurbaşkanı'ndaki bu kararlılığı görmeyenler bir kez daha düşünsünler…