Türkiye İşçi Partisi (TİP) 31 Mart yerel seçimlerinde Hatay Büyükşehir Belediye başkan adayı olarak gösterdiği Gökhan Zan'ı adaylıktan çekmişti. Gerekçe olarak da "Gökhan Zan’ın partimizin asla tasvip etmeyeceği ilişkilere girdiğine dair iddialar tarafımıza ulaşmıştır." ifadeleri gösterilmişti.
TİP'in kararı üzerine açıklama yapan Gökhan Zan, adaylıktan çekilmesi için tehdit ve şantaja maruz kaldığını söylemiş ve sahte kayıtlarla kendisine kumpas kurulduğunu iddia etmişti. Zan konuyla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu ifade etmişti. Zan’la, onun adına AKP'liler ile pazarlık yaptığı yönünde bir telefon görüşmesi yapan ve bu görüşmeyi kaydeden Turgay Kocakaya da tutuklanmıştı.
Sözcü TV'de açıklamalarda bulunan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık, Zan ile ses kaydıyla ilgili yaptığı görüşmeyi anlattı.
Gökhan Zan'ın şantaj konusunda suç duyurusunda bulunmak istemediğini belirten Şık, "Zan, 'Konuşma var ama ekleme yapılmış' dedi. Futbol yorumculuğu görüşmesinin hakkı olduğunu söyledi. Zan, biz adaylığını çektikten sonra savcıya gitti. Ses kaydının gerçekliğiyle ilgili rapor var. Başkasını aday gösterseydik yine eleştirilirdik. Lütfü Savaş'tan para aldığımızı söylemek, kötü niyet" dedi.
Şık'ın açıklamalarından satır başları:
12 Şubat'ta adaylığını açıkladık. Ben kendisiyle 10 Şubat'ta tanıştım. Dürüst olayım kendisini de sevdim...
7 Mart günü Antakya adayımız Ecevit Alkan bana 'Gökhan'ın başı belada olabilir farkında mısınız? diye sordu.' Turgay Kocakaya'nın tweetinin fotoğrafını gösterdi. Aynı Gün Gökhan'a sordum. 'Bana seçim çalışmaları için sponsorluk vaat etti. Onunla ilgili bir takım konuşmalar yaptık. Ve fakat konuşmaları manipüle etmiş, kırpmış, deep fake yoluyla sahte bir kayıt üretmiş. Bana şantaj yapıyor" dedi.
Gökhan Zan'dan bir para istendiği konusuna ben kaniyim açıkçası.
Gökhan o süreçte 'Benden gram şüpheniz varsa hemen adaylıktan çekilebilirim' dedi. Ben kendisine inandım. 'Kendinden şüphen var mı?' diye sordum. 'Hayır' dedi. O zaman 'benim de yok' dedim.
"Gökhan'ı Hatay'a çağırdım..."
Şantaj, tehdit, haberleşmenin gizliliğini ihlalden suç duyurusunda bulunabiliriz dedik. Bunu kabul etti ancak ilginç bir şekilde Gökhan Zan bize şunu sordu: "Biz suç duyurusunda bulunduğumuzda, mahkemede bu konuşmalar vesaire konuşulur mu?" Biz "Tabii ki gelir" deyince "O zaman sadece haberleşmenin gizliliğini ihlalden suç duyurusu yapalım" yanıtı verdi. 9 Mart'ta suç duyurusunda bulunduk ama şantaj ve tehdit kısmını kendisi istemedi...
Daha sonra bana Lütfü Savaş'a yakın olduğunu düşündüğüm aracılar ses kaydını getirdi. 13 Mart gecesi 5 kişinin olduğu ortamda o kaydı dinledim. Telefondan dinledim. İnanmadım Gökhan'a ait olduğuna. Ertesi gün kulaklıkla defalarca dinledim. Ve maalesef Gökhan'a ait olduğunu anladım.
Durumu partiyle paylaştım. Gökhan'ı Hatay'a çağırdım... Ertesi gün 3 parti yetkilisiyle toplantı yaptık. Kaydı reddetti, deep fake dedi. Ben de 'Kayıt gerçek, ancak kesilip biçildiğini' söyledim...
''SPOR YORUMCULUĞUNU İSTEDİM' DEDİ'
Spor yorumculuğu meselesini sorduk. 'Evet onu istedim' dedi. Futbol yorumculuğunun hakkı olduğuna inanarak söylüyor bunu. 'siyasete girdim meslek kariyerimi yaktım. bu benim hakkım. Tabii ki isteyeceğim' diyor. Bunu safça söylüyor. Nerede siyaset yaptığını, neyle mücadele ettiğini bile anlayamayan bir çizgiden söylüyor. Bunu duyunca ben çok şaşırdım bunu duyunca...
Adli bilişim ve siber güvenlik uzmanından rapor istedik kayıtla ilgili. 27 sayfalık rapor geldi. Sonuç bölümünden okuyorum: "Videonun kesintisiz devam ettiği, arka seslerde devamlılık olduğu, herhangi bir atlama olmadığı, sesin hızında beklenmeyen değişiklik veya frekansta dalgalanmalar olmadığı, tespit edilmiştir.
"Maalesef Gökhan Zan'ın iddia ettiği gibi değil"
Benim anladığım, burada kirli ilişkilere girmeye çalışan bir ikili var. Ve bunda başarısız olunmuş anladığım kadarıyla. Her taraf denenmiş, son kertede de para kazanmayı gözüne kestirmiş olan, diğer kişiye şantaj yapmaya başlamış. Ve iş buraya kadar gelmiş... İşin tam göbeğinde yer alan biri olarak söylüyorum; Maalesef Gökhan Zan'ın iddia ettiği gibi değil ortadaki durum. Bunun için de çok üzgünüm."