Gezi Parkı prtoestolarına ilişkin görülen dava bugün Silivri'de devam edecek. Karar verilmesi beklenen günde sanıklar arasındaki tek tutuklu olan Osman Kavala'nın yanısıra Mehmet Ali Alabora ve Can Dündar gibi önemli isimler ve 13 sanık daha yer alıyor. Peki toplamda bulunan 16 sanık hangi suçlamalarla yargılanıyor ve istenen cezalar ne? BBC Türkçe'nin 9 soruda derlediği dosya haberimizde
Gezi Parkı davasında sanıklar kimler?
2013 yılındaki Gezi Parkı protestolarıyla ilgili olarak soruşturma açılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ali Kahveci, soruşturma sonucu 16 kişi hakkında iddianame hazırladı. 657 sayfalık iddianame 4 Mart 2019'da İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İlk duruşma 24 Haziran 2019'da başladı.
Sanıklardan Anadolu Kültür A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala yaklaşık 28 aydır tutuklu.
16 Kasım 2018'de gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Bernard van Leer Vakfı Türkiye Temsilcisi Yiğit Aksakoğlu, 221 gün sonra tahliye edilmişti.
Davanın diğer sanıkları ise şöyle:
- Ayşe Mücella Yapıcı (Mimar)
- Ayşe Pınar Alabora (Oyuncu)
- Can Dündar (Gazeteci-yazar)
- Çiğdem Mater Utku (Sinemacı ve gazeteci)
- Gökçe Yılmaz (Açık Toplum Vakfı Türkiye Temsilcisi)
- Handan Meltem Arıkan (Yazar)
- Hanzade Hikmet Germiyanoğlu (Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Koordinatörü)
- İnanç Ekmekçi
- Ali Hakan Altınay (Anadolu Kültür A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi)
- Memet Ali Alabora (Oyuncu)
- Mine Özerden (Sinemacı, yönetmen yardımcısı ve reklamcı)
- Şerafettin Can Atalay (Avukat)
- Tayfun Kahraman (Eski TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi akademisyen)
- Yiğit Ali Ekmekçi (Anadolu Kültür A.Ş Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Terakki Vakfı Okulları Yönetim Kurulu Üyesi)
- Yurt dışındaki sanıklardan Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Memet Ali Alabora, Gökçe Yılmaz Handan, Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu hakkında yakalama kararı bulunuyor.
Sanıklara yöneltilen suçlamalar neler?
İddianamede Gezi Parkı protestoları "bir darbe kalkışması" olarak tanımlıyor. 16 sanık temelde, "protestoları örgütlemek ve finanse etmekle" suçlanıyor.
Sanıklara yöneltilen suçlamalardan bazıları şöyle:
- "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme"
- "Mala zarar verme"
- "Nitelikli mala zarar verme"
- "Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi"
- "İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme"
- "Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet"
- "Nitelikli yağma"
- "Nitelikli yaralama"
- "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet"
Sanıklar hakkında hangi cezalar isteniyor?
Davada 16 sanığın ayrı ayrı 606 yıldan 2 bin 970 yıla kadar hapisleri isteniyor. Sanıklar için istenen toplam ceza 47 bin 520 yıl.
Davada müştekiler (şikayetçiler) kimler?
İddianamede 746 müşteki yer alıyor. Müştekilerin başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve 61. hükümetin bakanları var. 61. hükümetin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dı. Dönemin Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ ve Emrullah İşler; dönemin Ulaştırma, Denizclik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler ve dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da müştekiler arasında. Son olarak Gezi eylemleri sırasında darp edilerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz'a ölümcül tekmeyi attığı gerekçesiyle 10 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılan polis Mevlüt Saldoğan'ın davaya müdahil olma talebi "zarar gördüğü" gerekçesiyle Aralık ayındaki duruşmada kabul edildi. Kararın ardından Ali İsmail Korkmaz'ın abisi Gürkan Korkmaz, Mevlüt Saldoğan'ın kardeşine ölümcül tekmeyi attığını ve mahkemede sanığın kendisini "Vurduğum kişi Ali İsmail Korkmaz değildi. Ben devletimi savundum" şeklinde savunduğunu hatırlatmış ve şunları söylemişti: "Mevlüt Saldoğan'ın Ali İsmail'i öldüren tekmeleri sonucu ayağı inciniyor, çünkü o kadar sert vurmuş ve hastaneye gidip rapor almış. Şimdi de o aldığı rapora istinaden 'Gezi sürecinde ben de eylemlerden mağdur oldum' deyip müşteki olmuş. Mahkeme de maalesef bu adamın katılım talebini kabul etmiş. "Oysa Mevlüt Saldoğan eyleminden ötürü ceza almış ve cezası da Yargıtay tarafından onanmıştı. Böyle bir kişinin çıkıp yargılamaya katılması ne akla, mantığa ne de adalete sığar."
Önceki duruşmalarda neler yaşandı?
24 Haziran 2019'daki ilk duruşmada Kavala'nın avukatı Prof. Dr. Köksal Bayraktar ve Aksakoğlu'nun avukatı Turgut Kazan, Kavala'nın tutuklanmasından 16 ay sonra açıklanan 660 sayfalık iddianamede 312. maddeyi ihlal eden bir suç olmadığını ve zaten 'Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)' suçundan ihraç edilmiş veya ceza almış kişilerce hazırlandığını vurguladılar. Gezi davasının iki gün süren ilk celsesi Osman Kavala'nın tutukluğunun devam etmesi ve Yiğit Aksakoğlu'nun tahliye edilmesi ara kararıyla sona erdi. Bir avukatın sorusuyla oy çokluğuyla verildiği öğrenilen kararın gerekçesi açıklanmadı. 18 Temmuz'daki duruşmada mahkeme Başkanı Mahmut Başbuğ, Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına oy çokluğuyla karar verildiğini açıkladı. Dava boyunca ilk defa söz alan Pınar Alabora ve Memet Ali Alabora'nın avukatı müvekkillerinin can güvenliği sebebiyle yurtdışında olduğunu belirtti. İfadelerinin istinabe yoluyla alınmasını talep etti. Alabora çiftinin ifadesinin istinabe yoluyla ifadesinin alınması talebi reddedildi. 24 Aralık'taki duruşmada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Osman Kavala hakkında, tutukluluğunun insan hakları ihlali olduğu gerekçesiyle derhal salıverilme kararı vermesi nedeniyle Kavala'nın serbest bırakabileceğine dair bir beklenti vardı. Fakat Kavala tahliye edilmedi. Mahkeme hükmüne gerekçe olarak, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 'derhal serbest bırakılmalı' kararının kesinleşmemesini", "suçun vasfını ve katalog suçlardan olmasını" ve "tutuklamanın ölçülü olmasını" gösterildi.
Osman Kavala, karar sonrası bir açıklama yayımladı.
28 Ocak'taki duruşmada avukatlar dosyada 'ihbarcı' olarak yer alan eski asker ve TKP'nin eski üyesi Murat Papuç'un dinlenmesiyle ilgili usul hatası yapıldığını belirterek mahkeme heyetinin reddini istedi. Mahkeme bu talebi reddederken müdafii avukatlar salonu terk etti. Avukatlara alkışlarla destek veren izleyiciler salondan çıkartıldı.
TKP "Murat Papuç'un ifadesi olarak dosyaya konulmuş olan bölüm tek kelimeyle zırvadır. Esasen 2015 yılında TKP üyeliği sonlandırılan Papuç'un sağlıklı bir ruh durumunda olmadığı, artık bir politik kişilik olarak hareket etmediği bilinen bir şeydir" açıklamasında bulunmuştu.
Duruşma sonunda Kavala tahliye edilmedi, bunun gerekçesi olarak da "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleşmediğinin bildirilmiş olması" gösterildi.
AİHM ne karar verdi?
AİHM 10 Aralık 2019'da Kavala'nın tutukluluğa itirazını öncelikli olarak görüştü ve Türkiye'nin birden fazla hak ihlali tespit etti.
AİHM Kavala'nın özgürlüğünün haksız yere kısıtlandığını, esas amacın onu susturmak olduğunu belirtti.
Mahkeme ortada makul şüphe olmadığına, Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırma suçlaması için bahane edilen eylemlerin bir insan hakları savunucusunun normal eylemleri olduğuna hükmetti.
AİHM yargının etkin bir şekilde işlemediğini, OHAL nedeniyle artan iş yükünün kabul edilebilir bir gerekçe olmadığını kararlaştırdı.
Mahkeme Türkiye'nin Kavala'nın serbest bırakılması için gerekli olan her şeyi yapması ve Kavala'yı derhal serbest bırakması gerektiğine hükmetti.
AİHM kararı neden uygulanmadı?
Bu karar, Türk yargısı tarafından "henüz kesinleşmediği" için uygulanmadı.
Karar, verildiği tarihten üç ay sonra kesinleşiyor.
Kararın açıklandığı 10 Aralık'tan sonra üç aylık süre 10 Şubat'ta doldu.
Bugünkü duruşma, üç aylık sürenin dolmasından sonraki ilk duruşma olacak.
Bazı yorumculara göre mahkeme bu yüzden bugünkü duruşmada karar açıklamayı planlıyor. Aksi takdirde Kavala'nın serbest bırakılması gerekecek.
Daha önce eski HDP lideri Selahattin Demirtaş'ın yargılandığı davada da benzer bir seyir olmuştu. AİHM'in serbest bırakma kararının ardından Demirtaş hakkında hüküm verilmiş, böylece Demirtaş'ın yasal statüsü tutukludan hükümlüye dönüştüğü için AİHM'in kararını uygulama zorunluluğu kalmamıştı.
Soruşturmada Gülen yapılanmasının rolü var mı?
Soruşturma kapsamındaki dinleme iznini Gülen yapılanmasından yargılanan firari savcı Muammer Akkaş'ın vermiş olması, fezlekeyi Gülen yapılanması üyeliğinden tutuklanan Kaçakçılık ve Organize Şube Müdürü Nazmi Ardıç'ın hazırlamış olması, analiz raporunu ise Gülen yapılanmasından tutuklanan bir diğer Kaçakçılık ve Organize Şube Müdürü Mehmet Yeşilkaya'nın hazırlamış olması kamuoyunda tartışma yarattı.
Bu tartışmaların ardından hazırlanan iddianamede şu ifadeler yer aldı:
"Cumhuriyet Başsavcılığımızın soruşturma safahatı sonunda ve özellikle 2016 yılı sonrasında soruşturmaya konu tüm delillerin ve özellikle de tapelerin tamamının yeniden kıymetlendirilmesinin yaptırıldığı, bu nedenle de iddia edildiğinin aksine dosyanın dış etkilerden ve bahsi geçen örgüt militanlarının dosya üzerindeki tüm etkilerinin ortadan kaldırıldığı hususunun da izahı zaruret arz etmiştir."
Bu açıklamada yer alan "yeniden kıymetlendirme" ifadesi tartışmaları büyüttü.
Sanıklardan Avukat Can Atalay ve Tayfun Kahraman'ın avukatı Özgür Karaduman savunmasında, "Fethullahçı çetenin hazırladığı tutanak ve tapelerin 'yeniden kıymetlendirilmesi'yle hazırlanan bir iddianamenin savunmasını yapıyoruz" dedi.
Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman'ın avukatı Fikret İlkiz ise "İddianamenin son kısmında delillerin yeniden kıymetlendirildiği yazıyor. Kim yaptı bu kıymetlendirmeyi? Ceza Muhakemesi Kanunu açısından 'kıymetlendirme' nedir? Yeniden kıymetlendirme hangi Ceza Muhakemesi Kanununda var? Hukuksuz ve yasadışı dinlemelerle oluşturulan, toplanan delillerin izahını yapmamak için bu açıklama yapılmış. Bu yüzden biz bu iddianamenin dilini anlamadık ama genel felsefî duruşunu anladık" ifadelerini kullandı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise davanın ilk duruşmasının görüldüğü 25 Haziran 2019'da yaptığı konuşmada "Önceden FETÖ'cü bürokratların hazırladığı iddianameler vardı, beraat verildi. Aradan bir süre geçti, 'demokratik hakkınızı niye kullanıyorsunuz' diye intikam almak için aynı iddianameleri 'yeniden kıymetlendirme' diye kullanmaya başladılar" diye konuştu.
Sivil toplum kuruluşları dava için ne diyor?
18 Şubat'taki duruşma öncesi bir açıklama yapan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği "Gezi Parkı'nı savunmak yaşamı savunmaktır, özgürlüğü, adaleti savunmaktır. Yasal haklarımızı kullanıp ağaçlara sarılarak Gezi Parkı hepimizin derken; aslında özgürlüğe, demokrasiye sarılıyorduk. Ve şimdi intikam duygusuyla sürdürülen bu davada yargılanan yol arkadaşlarımıza, Mücella Yapıcı'ya sarılıyor ve bu hukuksuzluğa dur diyoruz" ifadelerini kullandı.
TMMOB "Gezi gibi bir halk hareketinde azmettirici, finansör aranması abesken, asıl yargılanması gereken insanların ölümüne, yaralanmasına, gözünü kaybetmesine sebep olan kolluk güçleri ve onlara emri veren bürokratlardır. Demokrasiye inanan herkesi bu davaya karşı durmaya çağırıyoruz" açıklamasında bulundu.
Uluslararası Af Örgütü ise "Bu davanın sonucu dünyanın geri kalanına insan haklarına saygının Türkiye'nin adalet sisteminde yeri olup olmadığını gösterecektir" dedi.
Örgüt, "Osman Kavala, Mücella Yapıcı ve Yiğit Aksakoğlu'nun hükümeti devirmeyi planladıkları iddiasını destekleyecek tek bir delil sunmak bir yana, herhangi bir suça bulaştıklarına dair tek bir delil ortaya koyamayan savcılık onları şartlı tahliye imkânı olmadan ömür boyu hapse mahkûm etmeye çalışıyor. Diğer altı kişi de parmaklıklar ardında 15 ila 20 yıl arasında geçirme tehdidiyle karşı karşıya" ifadelerini kullandı.