Zor bir meslek olan gazetecilik mesleğinin diğer bir zor yönü olan çatışma ve savaşları haberleştirme mücadelelerini ve gazetecilere yönelik sıkılan kurşunların uçuştuğunu izlediğimiz şu günlerde adı savaş mı yoksa çatışma mı veya operasyon mu diye tartıştığımız şu günlerde adı ne olursa olsun kanın aktığı Suriye sınırı ve ötesinde gazetecilerinde bir savaş içinde olduğunu da görmekteyiz.
Havuz medyası denen gazetecilerin yoğunlukta olduğu bölgede yapılan çekimlerin gazetecilikten öte savaş yanlısı ve çatışmanın içindeki askermiş gibi bir tutumum sergilendiğini görürken, karşı tarafında yani yabancı basın denen gazetecilerinde onlardan aşağı kalmayıp, tarafsız olması gereken meseleyi adeta karşı güçler savaşı haline çevirdiklerini de izlemekteyiz.
Ama daha önce yazdığım ve 'Gazetecileri Öldürmeyin Efendiler' başlığını koyduğum yazımı görünce şu an bölgede yaşanan savaş, pardon geçte olsa bir önceki yazımda dikkat çektiğim dediğimize gelen ve Azerbaycan'a giderken 'Savaş değil, operasyon' diyen Başkan Erdoğan'ın da gazetecilerin ne kadar değerli olduğunu anladığı, gazeteciliğin önemini anlatan yazımı bir kez daha yayınlıyorum ki şu an içeri de tutuklu bulunan ve sahada olan gazetecilere ve savaş mı, çatışma mı denen şu son günlerde ki Suriye sınırında ki gelişmeleri haberleştirmek isteyen ana kurşunlara hedef edilmek istenen gazetecilere neden sahip çıkılması gerektiğini biriler anlar belki diyerek..
Gazetecileri öldürmeyin efendiler!
ABD Başkanının ‘Ben olmazsam iki hafta sarayda oturamazsın’ diyerek aşağıladığı Arabistan Kralının emrinde bulunan Büyükelçiliğe giden gazetecinin ortadan kaybolması ardından Bulgaristan’da yolsuzlukları araştıran gazetecinin hunharca öldürüldüğünün haberlerini alıyoruz.Dövülerek öldürülen Metin Göktepe’nin adına verilen ödülü alan bir gazeteci olarak ‘Gazetecileri öldürmeyin efendiler’ başlıklı yeni bir yazıyı bana bir daha yazdıran bu iki önemli son gelişmeye baktığınızda dünyada olduğu gibi ülkede bu mesleği yapanların ne kadar riskli bir iş ile uğraştığını da bir kez daha üzülerek anlıyor ve kahroluyorum.Çünkü ülkenin idarecilerinin ortaya koydukları politikalarının yanlışlığına dikkat çeken, kendilerini eleştiren ve toplumun gözü, kulağı ve sesi olan gazetecilerin haber ve yorumları ile geldikleri yerlerde gazetecilere düşman kesildiği bir dünyada yaşadığımızı da hatırlıyorum.Yazıma başlamadan önce açtığım facebook sayfamda 7 yıl önce attığım manşeti yeniden tazeleyen iki gazetecinin öldürülmesi olayını, ‘Arayanlar oradaydı, kaybedenler yoktu’ olarak değil de, ‘Ölenler burada, öldürenler yoktu’ şeklinde değiştirmeme neden olan Arabistan Başkonsolosluğundaki gazetecinin kayboluşu ile Bulgaristan'daki Avrupa Fonlarını araştıran gazetecinin hunharca öldürülmesi gazeteciliğin içinde bulunduğu, karşı karşıya kaldığı tehlikeleri de anlatmıyor değildi.Öldüremediklerini de hapse, sürgüne gönderen bir anlayışın devam ettiği dünyada demokrasinin 4. Kuvveti olarak lanse edilen ama her iktidarın birinci düşmanı halinde olan basını oluşturan gazetecilerin bu kahreden olaylarla karşı karşıya gelmelerine rağmen görevlerini en iyi şekilde yerine getirme çabası maalesef zor bir durum.Hele ki ülkemizde son yıllardaki tutuklu gazeteci sayısının yanında baskılar dolayısıyla gazetecilik yapamaz hale sokulması ise bir başka önemli bir durumdur.'Gazeteci ise tehlikedir, gazeteci ise imkanlarını kıs, gazeteci ise içeri at, gazeteci ise kağıda, ekmeğe muhtaç et!!' politikasının yürürlükte olduğu bir süreçte bir ülkemizde diğeri ülkemize komşu olan diğer bir ülke yaşanan bu iki olay bu ülkede ve dünyada gazeteciliğin yani muhalif gazeteci olmanın bedelinin ne olduğunu siz değil son iki gazetecinin saf dışı edilmesi ile anlayabiliriz.Kendilerinden olmayanın gazeteci değil, terörist, ajan olarak ilan edildiği bir ülkede gazetecilerin tutuklanmasını, öldürülmesini ve ayakta kalma mücadelesi verenleri kağıtsızlıkla, açlıkla terbiye edilmesini de yazmak Suudi ve Bulgar gazetecisinin yaptığı gazetecilik kadar tehlikeli ve korkunç bir duygu...
Çünkü; ‘Basın Milletin Müşterek Sesidir, Basın Hürdür, Sansür Edilemez’ sözlerinin, ‘Adalet Mülkün Temelidir’ sözü kadar değersiz kaldığı bir dönemde bu iki olayın perde arkasına baktığınız da, gazeteci düşmanı, basın özgürlüğünü reddeden bir anlayışın sadece bizde değil, tüm geri kalmış, sözde gelişen ülkelerde aynı acı bir durum olduğunu da görmüş olursunuz..Neyse çok uzatıp bizde başımıza iş açmadan son bir şey diyerek yazımızı bitirelim.Belki anlayan olur diyerek; ‘Gazetecileri öldürmeyin efendiler’
Okunma Süresi: 4 dk
Bayrampaşa Metro Durakları: Nerede, Nasıl Gidilir, m4 Güzergahı Nereye gider, Var mı?
#Yaşam / 24 Kasım 2024
Arda Güler ilk 11’de başlıyor! Real Madrid - Leganes Maçı Saat Kaçta, Hangi Kanalda?
#Spor / 24 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *