Murat Ağırel, Yeniçağ gazetesinde yayımlanan yazısında şunları kaleme aldı:
Tüm iddianameyi defalarca okudum. Adeta hatmettim. İddianameyi hazırlayanlar tamamı niyet okuyarak herhangi bir delil sunmadan "case officer" kelimesini baz alarak MİT personelini ifşa ettiğimi iddia etmiş. Tahliye edilmeme sebebi olarak ise delilleri karartma, kaçma şüphesi görülmüş. Elbet mahkemede bunları çürüteceğim. Ben "case officer" kelimesinin ne olduğunu bilmiyordum. Sorduğum kişi saha elemanı yani meslek memuru olduğunu söylemişti. Ancak bu süreçte artık her şeye şüphe ile bakmaya başladım. Söylememin bir sakınca olup olmadığını bilmiyorum. Ne tuhaf değil mi?
Suçsuz olduğumu, yapmadığım bir şey ispatlamak zorundayım. Elbet bu süreç bitecek ve suçsuzluğum ortaya çıkacak buna tüm kalbim ile inanıyorum, 24 Haziran'ı iple çekiyorum. Umarım yapılan hatanın farkına varılır ve yeniden kara kızımın, eşimin, oğlumun, ailemin yanına dönebilirim.
İddianameye baktığımda hakkımda hiçbir delil sunulmadığını görüyorum. Sundukları tek delil Sputnik'te kitabım hakkında Ahu ile yaptığım radyo röportajı. Dezenformasyon çalışması olarak da 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin verdiği tartışmalı kararı göstermişler. Ne bir telefon kaydı, ne sanıklar ile aramızda bir telefon konuşması, bir yazışma hiçbir şey yok. HTS kayıtlarını daha görmedim. Orada da bir şey yok. Bırakın bir ayı 12 ay geriye gitseler yine bir sonuç çıkaramazlar. Olmayan bir şey ortaya çıkmaz çünkü.
Ne olmuştu?
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Libya'da "birkaç tane asker"in şehit düştüğünü açıklamasının ardından, bölgede hayatını kaybeden devlet görevlilerine ilişkin haber ve iddialar kamuoyuna yansımaya başladı.
Gelişmeleri haberleştiren Yeniçağ, daha sonra haberini yayından kaldırmış, Odatv ise 'Sessiz, sedasız ve törensiz defnedilen Libya şehidi MİT mensubunun cenaze görüntülerine Odatv ulaştı' başlıklı bir haber yayımlamıştı. Odatv, haber nedeniyle 'MİT mensubu ve ailesinin bilgilerini ifşa etmek, aile üyelerinin güvenliğini riske atmak' iddiasıyla suçlandı.
İyi Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, yaşanan gelişmeler sonası TBMM'de düzenlediği basın toplantısında "Libya'da limanda bombalanmaya çalışılan bir geminin yanındaki deponun vurularak patlaması sırasında 2 şehit verdik. Saray rejiminin izlediği hatalı politikaların bedelini sahada çarpışanlarımız ödemeye devam etmektedir. Libya'daki iç savaşa katılmanızın Türk halkı tarafından kabul edilmediğini görerek, şehit haberlerinin gelmesine halkın tepki vereceğini düşünerek mi bazı haberleri gizliyorsunuz? Yaptığınız hiçbir şeyin makul bir izahı yok" diye konuşmuştu.
Haber sonrası Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve muhabir Hülya Kılınç "İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek" suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Terkoğlu ve Kılınç, dün (5 Mart 2020 Perşembe) sevk edildikleri Sulh Ceza Hâkimliği'nce tutuklanmışlardı.
Terkoğlu ve Kılınç'ın tutuklanmasının ardından Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivanda soruşturmaya dahil edilmiş, bugün (6 Mart 2020 Cuma) Çağlayan Adliyesi'nde ifade vermişti. Pehlivan, akşam saatlerinde tutuklama talebiyle sevk edildiği nöbetçi İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği'nce tutuklandı.
Pehlivan'ın tutuklanmasının ardından, aynı soruşturmaya dahil edilen Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik, Sorumlu Müdür Aydın Keser ve Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel de tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Gazeteciler, nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği tarafından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
6 Mart'ta serbest bırakılan Çelik ve Keser 8 Mart'ta tekrar gözaltına alındı. Ağırel ise ifadeye çağrıldı. Gazeteciler devam eden süreçte MİT Kanunu'na muhalefet gerekçesiyle tutuklandı.
16 Nisan'da İyi Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ hakkında da 'Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu' çerçevesinde dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle fezleke düzenlenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderildi.