Konuşmasında işçi direnişlerine, hak gasplarına ve iş cinayetlerine dikkat çeken Baş, ¨Hiç kimse kendisini işçilerin üstünde görmesin. Hiç kimse kendisini yasaların, anayasanın üstünde görmesin, hiç kimse nasıl olsa bizim gücümüz var nasıl olsa paramız var insanları istediğimiz gibi ezeriz, istediğimiz gibi sömürürüz diye düşünmesin. İşçi sınıfı asla bu mücadelede yalnız kalmayacak¨ dedi.
Konuşmasına Türkiye’de yoksulluğun ve krizin her geçen gün derinleştiğini, yaşam koşullarının da ağırlaştığını vurgulayarak başlayan TİP Genel Başkanı Baş, “Seçimlerle birlikte ülkede sözde yeni bir yönetim oluştu ama halk açısından baktığımızda krizin derinleşmesi ve yaşam koşullarının ağırlaşması dışında bir değişiklik olduğunu söylemiyoruz” dedi.
Meclis’e zamları değerlendirmek üzere verilen önergenin AKP grubu tarafından reddedildiğine ve Meclis’in tekrar tatil edildiğine tepki gösteren Baş, “Sokakta yaşayan milyonlar açısından baktığımızda hayat bütün ağırlığıyla devam ediyor. Bir taraftan zamlar, bir taraftan derinleşen ekonomik krizin faturasının emekçi sınıfların omuzlarına daha ağır bir yük olarak bindirilmesi, yoksulluğun ve yaşam şartlarının zorlaşmasını beraberinde getiriyor” diye konuştu.
‘HEP BERABER GÖRECEĞİZ, SGS’YE SENDİKA GİRECEK’
Konuşmasının devamında sendikalaştığı için işten çıkarılan SGS işçilerinin yanında olacağını vurgulayan Baş, SGS yönetimini de uyararak “SGS’ye sendika girecek” mesajını verdi:
“Türkiye özgürleşecekse Türkiye’de milyonlarca insan, insan gibi yaşayacaksa bunun bir numaralı adımı Türkiye’de işçilerin hakkı olanı alması işçilerin insan gibi yaşayabileceği koşulların sağlanmasıdır. Buradan SGS denetim firmasının yöneticilerine, patronlarına da açık bir uyarıda bulunuyoruz. Hiç kimse kendisini işçilerin üstünde görmesin. Hiç kimse kendisini yasaların, anayasanın üstünde görmesin, hiç kimse nasıl olsa bizim gücümüz var nasıl olsa paramız var insanları istediğimiz gibi ezeriz, istediğimiz gibi sömürürüz diye düşünmesin. İşçi sınıfı asla bu mücadelede yalnız kalmayacak ve nihayetinde hep beraber izleyeceğiz, göreceğiz SGS işçileri hakkını alacak, SGS’ye sendika girecek!”
‘MESNETSİZ İFTİRALARLA İÇTEN ÇIKARILDIK’
Basın açıklamasında konuşan SGS işçisi Berkan Cömert ise şu sözleri kaydetti:
“SGS’de 9 yıldır çalışıyordum. Anayasal hak olan sendika için, İbrahim ve Umut ile birlikte içeride bir örgütlenme yaptık, bu örgütlenmenin öncüsüydük. Sendikaya üye olmamızın ardından yaklaşık 1,5 ay sonra bizi işten çıkardılar. İşten çıkarmaları da mesnetsiz iftiralarla oldu, hatta mezhepçilik yaptığımız öne sürüldü. İşten çıkarılırken yazılı bir tutanak bile vermediler. Sadece bizi bir odaya çağırıp fesih bildirimimizi önümüze koyup imzalamamızı istediler. Biz de imzalamadık ve hukuki süreç başlattık.”
‘ALAYCI BİR TAVIRLA KARŞILAŞTIK’
Cömert’in ardından ise SGS işçisi İbrahim Kara söz aldı. Kara şöyle konuştu:
“Yemek ücretlerimiz düşük seviyelerde kaldığı için zam istemiştik. Onlar da bize kasalarının boş olduğunu ve genel müdürü kastederek zincir bir fast food firmasının önünden geçerken çocuk menülerine baktığı zaman çok üzüldüğünü üstten bir üslupla aslında alaycı bir tavırla çok üzüldüğünü belirtti.
Biz de ilerleyen süreçte sendikalaşma hakkımızı kullanmaya karar verdik. Biz bu sürece girdiğimizde şirketin orta ve üst düzey yöneticilerinin hepsinin haberi vardı.
En başta bizleri işten çıkararak sendikal süreci baskılamak istediler. Bu süreç doğrultusunda bizlerin tüm hakkı gasp edildi Kod 46 ile işten çıkarıldık. Biz bu süreçte sıkıntılı durumda olduğumuzu, 2 tane yeni doğmuş çocuğumun olduğunu belirttim. Bunları bildikleri halde savunmamı bile almadan direkt bizi iftirayla işten çıkardılar.
Şu anda çalışan arkadaşlarımız kafalarını dahi kaldıramayacakları şekilde bir baskıya uğradıklarını, bu baskı doğrultusunda da seslerini çıkaramadıklarını anlatıyorlar bize.
Biz iş ahlakına sahip insanlarız. Onların bu ahlaksızlığına karşı hem adli yoldan hem de mücadele ile haklarımızı onlardan alacağımıza inanıyoruz.”
SGS işçisi Umut Sansar ise “Sendikaya kim elini sürdüyse onları da bu şekilde çıkarmaya devam edeceklerini içerideki arkadaşlarımıza söylemişler. Söyleyecek bir şeyim yok, hukuki süreci bekliyoruz” diye konuştu.
‘AŞIRI SICAKLARA İLİŞKİN BAKANLIĞA SORU ÖNERGESİ VERMİŞTİK, YANITINI HALA ALAMADIK’
TİP Genel Başkanı Baş’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar ise şu şekilde:
“Geçtiğimiz haftalarda tam da bugünlerde yaşadığımız bu aşırı sıcaklar nedeniyle meteorolojinin yaptığı uyarılar, beklentiler aklımıza ilk bunu düşürdüğü için tam iki hafta önce Çalışma Bakanlığı’na bir soru önergesi vermiştik. Hala yanıtını alamadık.
Demiştik ki; artan sıcaklar sebebiyle işçilerin hayati risk altında çalışmaya zorlanması burada gerçekleşecek adına kaza dediğiniz cinayetler potansiyel olarak bir tehlike olarak önümüzde duruyor. ‘Çalışma Bakanlığı’nın buna ilişkin bir önlemi var mı?’ ‘Bir hazırlık yapıldı mı?’ diye sormuştuk. Yanıt Çalışma Bakanlığı’ndan gelmedi ama maalesef, üzülerek ifade ediyoruz ki hayat bunun yanıtlarını bize veriyor.
‘BU GÖZ GÖRE GÖRE GELEN BİR CİNAYETTİR’
42 yaşında PTT’de taşeron işçi olarak çalışan Berran Kırmızıgül arkadaşımız dağıtımdayken güneş çarpması sonucu hayatını yitirdi. İşte bu göz göre göre gelen bir cinayettir. Bugün, Mersin’de cam fırınının olduğu şişe cam tesisleri içerisinde 60 derece sıcaklıkta işçi arkadaşlarımız yeterli iklimlendirme sistemi olmadan çalışmak durumunda kalıyorlar. Başka fabrikalardan benzer haberler alıyoruz ama Çalışma Bakanlığı’nın, hükümetin, yetkililerin, işçilerin bu aşırı sıcaklarda çalışmaya devam edebilmeleri için gerekli hiçbir önlemi almadığı işçi hayatını yine yok saydığını görüyoruz.
‘HÜKÜMETİN VURDUMDUYMAZ TAVRINI MUHALEFETİN YÖNETTİĞİ BELEDİYELERDE DE GÖRÜYORUZ’
Bu vesileyle ifade etmek istiyoruz bu hükümetin işçilere yönelik vurdumduymaz tavrının bir benzerini maalesef muhalefetin yönettiği belediyelerde de görüyoruz. İBB’de İSKİ, İGDAŞ ve İSPARK’ın taşeron olarak çalışan işçileri de bu aşırı sıcaklarda sayaç okuma gibi işlerde artan iş yükünü, çalışma sorunlarını şirket yöneticilerine bildirmek duyurmak ifade etmek için seslerini yükselttiler ama bunun sonucunda işçi arkadaşlarımızdan taşkınlık yaptıkları gerekçesiyle savunmaları istendi.
‘TÜRKİYE’DE İŞÇİ ÇOCUKLARININ YAŞAM HAKKI BU KADAR AYAKLAR ALTINA ALINMAMIŞTI’
Yaz aylarında ülkenin dört bir yanında on binlerce mevsimlik işçi, olabilecek en kötü çalışma koşullarında, aşırı sıcağın altında çalışırken bir yandan ırkçı saldırılara maruz kalıyorlar. Çoğu zaman çocuklarının okuma haklarının elinden alınması karşılığında sadece dünyadaki gıda tekellerinin daha zengin olması için çalıştırılıyorlar.
Her yıl bu dönemlerde maalesef işçi ölümlerinde artış oluyor. İSİG meclisinin verilerine göre her yıl işçi ölümlerinin yüzde 12’si mevsimlik tarımda yaşanıyor. Bunların en acılarından bir tanesini maalesef dün öğrendik. Bir kardeşimiz, 4 yaşındaki bir çocuk, Esmanur Solmaz… Urfa’dan gelen ailesi İnegöl’de mevsimlik işçilik yaparken tarlada uyumaya bırakılıyor ve sevgili Esmanur’u uyurken kamyonetin üzerinden geçmesi sonucu kaybediyoruz.
Gerçekten sözün bittiği yerdeyiz Türkiye’de işçilerin, işçi çocuklarının yaşam hakkını bu kadar ayaklar altına alındığı başka bir dönem yaşanmış mıydı bunu bilmiyoruz.
‘KÂRI YÜZDE BİN 135 ARTMIŞ BİR ŞİRKETTE İŞÇİLER SEFALET KOŞULLARINA MAHKÛM EDİLİYOR’
Sınıfa dönük, işçi arkadaşlarımıza dönük saldırılar çok çeşitli biçimlerde ve artarak her geçen gün yoğunlaşarak devam ediyor. Örneğin Koç Holding’e peşkeş çekilen Tüpraş’tan söz etmek istiyoruz bugün.
Tüpraş, 2022 yılında kârını yüzde bin 135 artırmış bir şirket. Kârı yüzde bin 135 artmış bir şirkette işçiler sefalet koşullarına mahkûm ediliyorlar. Üstelik sektördeki grev yasağı nedeniyle işçi arkadaşlarımız en temel haklarından bir tanesini, toplu sözleşme hakkını kullanamıyorlar. İşçiler bu kadar kritik bir sektörde bu kadar büyük kâr yapan bir şirkette Koç ailesini zengin etmek dışında kendileri adına hiçbir haklarından faydalanamıyorlar.
‘DEDAŞ İŞÇİSİ ARKADAŞLARIMIZLA DAYANIŞMA İÇERİSİNDE OLDUĞUMUZU BİR KEZ DAHA İFADE ETMEK İSTİYORUZ’
Halkın temel haklarının sermayeye peşkeş çekilmesinin en önemli örneklerinden bir tanesi olan enerji dağıtımında da Türkiye’nin dört bir yanında benzer hak gasplarına uğruyorlar. Son olarak DEDAŞ’ta Enerji-Sen’e üye binlerce işçi arkadaşımız ücret artışı, yemek yol ödemelerinin artırılması, ücretli izin ve sendikalarının tanınması talebiyle oturma eylemi gerçekleştirdiler. Biz buradan Enerji-Sen’de örgütlenen DEDAŞ işçisi arkadaşlarımızla dayanışma içerisinde olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz ve tüm bu dağıtım şirketlerinin kamulaştırılması, halka hak olması gereken alanların birtakım sermaye gruplarını zengin etmek için üstelik işçileri en ağır biçimde sömürerek sürdürülen bu politikalara son verilmesi gerektiği fikrimizi paylaşıyoruz. Bu işletmelerde çalışan işçi arkadaşlarımız insanca, insana yakışır çalışma koşullarında çalışmalı ve bunun karşılığında haklarını almalılar.
‘BİLİRKİŞİ RAPORLARINDA BİLE KATLİAM OLDUĞU AÇIKÇA ORTADA OLAN AMASRA DAVASI’NA DENETİMDEN SORUMLU BAKANLIK DAHİL EDİLMİYOR’
43 işçinin hayatını kaybettiği Amasra’daki maden kazasını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Bu katliamda 2’nci duruşma gerçekleştirildi. Bilirkişi raporlarında, Sayıştay incelemelerinde bile kaza değil katliam olduğu açıkça ortada olan bu davada, denetimden sorumlu bakanlık davaya dahil edilmiyor. Bir koruma çemberi içerisine alınmış durumda. Dünkü duruşmayı izleyen arkadaşlarımızdan aldığımız bilgiler de bu tabloyu özetler nitelikte.
‘MADEN İŞÇİLERİNİN UNUTULMASINA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ’
Bir madenci yakını, 43 madencinin fotoğrafının basılı olduğu bir tabloyu göstererek ‘Bu tabloyu sanıkların göreceği yere koyun, çocuklarımızın, yakınlarımızın fotoğraflarını görsünler’ diyor ve mahkeme başkanı bir süre sessiz kaldıktan sonra ‘Bu talebi kabul etmemiz mümkün değil’ diyerek duruşma salonunda sanıklarla aile arasına neredeyse bir duvar ördürmüş durumda. Biz bu katliamları önlemekle sorumlu olan hükümete de, tüm yetkili kurumlara da tam da böyle maden işçilerinin gözüyle bakmaya devam edeceğiz ve bu maden işçilerinin unutulmasına, unutturulmasına asla izin vermeyeceğiz. Ne Amasra’da ne Soma’da ne Şirvan’da ne de Zonguldak’ta hiçbir maden işçisi arkadaşımızın unutulmasına ve benzer katliamların bir daha yaşanmasına yol açılmasına da izin vermeme kararlılığı içerisindeyiz.
‘TÜRK TELEKOM İŞÇİLERİNİN MÜCADELESİNİN PARÇASI OLACAĞIZ’
Türk Telekom işçileri uzunca bir süredir sendikal hakları gasp ediliyor. Geçtiğimiz hafta ek zam yapılması ve toplu sözleşme haklarında gecikmeden dolayı bir soru önergesi vermiştik. Türk Telekom’un iki sendikayla ve bakanlıkla görüşüp çalışanlarına ek zam yaptığını duyurmaktan memnuniyet duyuyoruz burada. Ama Türk Telekom işçilerinin gerçek bir toplu sözleşme ile mağduriyetlerinin giderilmesi için uzun sürecek bir mücadelenin de parçası olacağız. Dün Gebze’de Türk Telekom ile iş yapan bir taşeron firmanın çalışanları için eylem gerçekleştirildi. Tüm Türk Telekom taşeron çalışanlarının kadroya geçirilmesi ve ücret taleplerinin yanında olacağız.
‘COLGATE VE CORNİNG KABLODAKİ GREVCİ ARKADAŞLARIMIZI SELAMLIYORUZ’
Aynı şekilde Lastik-İş Sendikası’na üye Colgate, Palmolive ve Corning Kablo iş yerlerinde çalışan işçi arkadaşlarımız grevdeler. Grevci işçi arkadaşlarımızı selamlıyoruz. Balıkesir Bandırma’da Petrol – İş üyesi Eti maden işçileri toplu sözleşme görüşmelerinde verilen düşük zam tekliflerine karşı grev kararı aldılar ve eyleme başladılar fabrikada sadaka değil skala sloganı atan işçiler patronun önerdiği zam miktarı olan 25 kuruşu atarak tepkilerini ifade ettiler.
‘TÜM KAMU EMEKÇİLERİNİN TALEPLERİNİN YANINDAYIZ’
Dün KESK ile bir görüşme gerçekleştirdik. Buradan ziyaretleri için bir kez daha teşekkür ediyoruz. TİS dönemi geldi ve maalesef yine toplu sözleşme adı altında aslında toplu sözleşme olmayan, grev hakkı olmayan ve hükümet eliyle güçlendirilmiş yandaş sendikalarla hükümet arasında bir gösteri şeklinde gerçekleşen sahte toplu sözleşme düzeni nedeniyle düşük ücrete mahkûm edilmek isteniyorlar. Biz buradan KESK’in grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı mücadelesini de desteklediğimizi ve kamu emekçilerinin tüm taleplerinin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Erkan Baş: Hiç kimse kendisini Anayasa’nın üzerinde görmesin, SGS'ye sendika girecek!
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, sendikalaştığı için işten çıkarılan SGS işçileriyle birlikte TİP İstanbul İl Örgütü’nde basın toplantısı düzenledi. Konuşmasında işçi direnişlerine, hak gasplarına ve iş cinayetlerine dikkat çeken Baş, ¨Hiç kimse kendisini işçilerin üstünde görmesin. Hiç kimse kendisini yasaların, anayasanın üstünde görmesin, hiç kimse nasıl olsa bizim gücümüz var nasıl olsa paramız var insanları istediğimiz gibi ezeriz, istediğimiz gibi sömürürüz diye düşünmesin. İşçi sınıfı asla bu mücadelede yalnız kalmayacak¨ dedi.
Konuşmasına Türkiye’de yoksulluğun ve krizin her geçen gün derinleştiğini, yaşam koşullarının da ağırlaştığını vurgulayarak başlayan TİP Genel Başkanı Baş, “Seçimlerle birlikte ülkede sözde yeni bir yönetim oluştu ama halk açısından baktığımızda krizin derinleşmesi ve yaşam koşullarının ağırlaşması dışında bir değişiklik olduğunu söylemiyoruz” dedi.
Meclis’e zamları değerlendirmek üzere verilen önergenin AKP grubu tarafından reddedildiğine ve Meclis’in tekrar tatil edildiğine tepki gösteren Baş, “Sokakta yaşayan milyonlar açısından baktığımızda hayat bütün ağırlığıyla devam ediyor. Bir taraftan zamlar, bir taraftan derinleşen ekonomik krizin faturasının emekçi sınıfların omuzlarına daha ağır bir yük olarak bindirilmesi, yoksulluğun ve yaşam şartlarının zorlaşmasını beraberinde getiriyor” diye konuştu.
‘HEP BERABER GÖRECEĞİZ, SGS’YE SENDİKA GİRECEK’
Konuşmasının devamında sendikalaştığı için işten çıkarılan SGS işçilerinin yanında olacağını vurgulayan Baş, SGS yönetimini de uyararak “SGS’ye sendika girecek” mesajını verdi:
“Türkiye özgürleşecekse Türkiye’de milyonlarca insan, insan gibi yaşayacaksa bunun bir numaralı adımı Türkiye’de işçilerin hakkı olanı alması işçilerin insan gibi yaşayabileceği koşulların sağlanmasıdır. Buradan SGS denetim firmasının yöneticilerine, patronlarına da açık bir uyarıda bulunuyoruz. Hiç kimse kendisini işçilerin üstünde görmesin. Hiç kimse kendisini yasaların, anayasanın üstünde görmesin, hiç kimse nasıl olsa bizim gücümüz var nasıl olsa paramız var insanları istediğimiz gibi ezeriz, istediğimiz gibi sömürürüz diye düşünmesin. İşçi sınıfı asla bu mücadelede yalnız kalmayacak ve nihayetinde hep beraber izleyeceğiz, göreceğiz SGS işçileri hakkını alacak, SGS’ye sendika girecek!”
‘MESNETSİZ İFTİRALARLA İÇTEN ÇIKARILDIK’
Basın açıklamasında konuşan SGS işçisi Berkan Cömert ise şu sözleri kaydetti:
“SGS’de 9 yıldır çalışıyordum. Anayasal hak olan sendika için, İbrahim ve Umut ile birlikte içeride bir örgütlenme yaptık, bu örgütlenmenin öncüsüydük. Sendikaya üye olmamızın ardından yaklaşık 1,5 ay sonra bizi işten çıkardılar. İşten çıkarmaları da mesnetsiz iftiralarla oldu, hatta mezhepçilik yaptığımız öne sürüldü. İşten çıkarılırken yazılı bir tutanak bile vermediler. Sadece bizi bir odaya çağırıp fesih bildirimimizi önümüze koyup imzalamamızı istediler. Biz de imzalamadık ve hukuki süreç başlattık.”
‘ALAYCI BİR TAVIRLA KARŞILAŞTIK’
Cömert’in ardından ise SGS işçisi İbrahim Kara söz aldı. Kara şöyle konuştu:
“Yemek ücretlerimiz düşük seviyelerde kaldığı için zam istemiştik. Onlar da bize kasalarının boş olduğunu ve genel müdürü kastederek zincir bir fast food firmasının önünden geçerken çocuk menülerine baktığı zaman çok üzüldüğünü üstten bir üslupla aslında alaycı bir tavırla çok üzüldüğünü belirtti.
Biz de ilerleyen süreçte sendikalaşma hakkımızı kullanmaya karar verdik. Biz bu sürece girdiğimizde şirketin orta ve üst düzey yöneticilerinin hepsinin haberi vardı.
En başta bizleri işten çıkararak sendikal süreci baskılamak istediler. Bu süreç doğrultusunda bizlerin tüm hakkı gasp edildi Kod 46 ile işten çıkarıldık. Biz bu süreçte sıkıntılı durumda olduğumuzu, 2 tane yeni doğmuş çocuğumun olduğunu belirttim. Bunları bildikleri halde savunmamı bile almadan direkt bizi iftirayla işten çıkardılar.
Şu anda çalışan arkadaşlarımız kafalarını dahi kaldıramayacakları şekilde bir baskıya uğradıklarını, bu baskı doğrultusunda da seslerini çıkaramadıklarını anlatıyorlar bize.
Biz iş ahlakına sahip insanlarız. Onların bu ahlaksızlığına karşı hem adli yoldan hem de mücadele ile haklarımızı onlardan alacağımıza inanıyoruz.”
SGS işçisi Umut Sansar ise “Sendikaya kim elini sürdüyse onları da bu şekilde çıkarmaya devam edeceklerini içerideki arkadaşlarımıza söylemişler. Söyleyecek bir şeyim yok, hukuki süreci bekliyoruz” diye konuştu.
‘AŞIRI SICAKLARA İLİŞKİN BAKANLIĞA SORU ÖNERGESİ VERMİŞTİK, YANITINI HALA ALAMADIK’
TİP Genel Başkanı Baş’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar ise şu şekilde:
“Geçtiğimiz haftalarda tam da bugünlerde yaşadığımız bu aşırı sıcaklar nedeniyle meteorolojinin yaptığı uyarılar, beklentiler aklımıza ilk bunu düşürdüğü için tam iki hafta önce Çalışma Bakanlığı’na bir soru önergesi vermiştik. Hala yanıtını alamadık.
Demiştik ki; artan sıcaklar sebebiyle işçilerin hayati risk altında çalışmaya zorlanması burada gerçekleşecek adına kaza dediğiniz cinayetler potansiyel olarak bir tehlike olarak önümüzde duruyor. ‘Çalışma Bakanlığı’nın buna ilişkin bir önlemi var mı?’ ‘Bir hazırlık yapıldı mı?’ diye sormuştuk. Yanıt Çalışma Bakanlığı’ndan gelmedi ama maalesef, üzülerek ifade ediyoruz ki hayat bunun yanıtlarını bize veriyor.
‘BU GÖZ GÖRE GÖRE GELEN BİR CİNAYETTİR’
42 yaşında PTT’de taşeron işçi olarak çalışan Berran Kırmızıgül arkadaşımız dağıtımdayken güneş çarpması sonucu hayatını yitirdi. İşte bu göz göre göre gelen bir cinayettir. Bugün, Mersin’de cam fırınının olduğu şişe cam tesisleri içerisinde 60 derece sıcaklıkta işçi arkadaşlarımız yeterli iklimlendirme sistemi olmadan çalışmak durumunda kalıyorlar. Başka fabrikalardan benzer haberler alıyoruz ama Çalışma Bakanlığı’nın, hükümetin, yetkililerin, işçilerin bu aşırı sıcaklarda çalışmaya devam edebilmeleri için gerekli hiçbir önlemi almadığı işçi hayatını yine yok saydığını görüyoruz.
‘HÜKÜMETİN VURDUMDUYMAZ TAVRINI MUHALEFETİN YÖNETTİĞİ BELEDİYELERDE DE GÖRÜYORUZ’
Bu vesileyle ifade etmek istiyoruz bu hükümetin işçilere yönelik vurdumduymaz tavrının bir benzerini maalesef muhalefetin yönettiği belediyelerde de görüyoruz. İBB’de İSKİ, İGDAŞ ve İSPARK’ın taşeron olarak çalışan işçileri de bu aşırı sıcaklarda sayaç okuma gibi işlerde artan iş yükünü, çalışma sorunlarını şirket yöneticilerine bildirmek duyurmak ifade etmek için seslerini yükselttiler ama bunun sonucunda işçi arkadaşlarımızdan taşkınlık yaptıkları gerekçesiyle savunmaları istendi.
‘TÜRKİYE’DE İŞÇİ ÇOCUKLARININ YAŞAM HAKKI BU KADAR AYAKLAR ALTINA ALINMAMIŞTI’
Yaz aylarında ülkenin dört bir yanında on binlerce mevsimlik işçi, olabilecek en kötü çalışma koşullarında, aşırı sıcağın altında çalışırken bir yandan ırkçı saldırılara maruz kalıyorlar. Çoğu zaman çocuklarının okuma haklarının elinden alınması karşılığında sadece dünyadaki gıda tekellerinin daha zengin olması için çalıştırılıyorlar.
Her yıl bu dönemlerde maalesef işçi ölümlerinde artış oluyor. İSİG meclisinin verilerine göre her yıl işçi ölümlerinin yüzde 12’si mevsimlik tarımda yaşanıyor. Bunların en acılarından bir tanesini maalesef dün öğrendik. Bir kardeşimiz, 4 yaşındaki bir çocuk, Esmanur Solmaz… Urfa’dan gelen ailesi İnegöl’de mevsimlik işçilik yaparken tarlada uyumaya bırakılıyor ve sevgili Esmanur’u uyurken kamyonetin üzerinden geçmesi sonucu kaybediyoruz.
Gerçekten sözün bittiği yerdeyiz Türkiye’de işçilerin, işçi çocuklarının yaşam hakkını bu kadar ayaklar altına alındığı başka bir dönem yaşanmış mıydı bunu bilmiyoruz.
‘KÂRI YÜZDE BİN 135 ARTMIŞ BİR ŞİRKETTE İŞÇİLER SEFALET KOŞULLARINA MAHKÛM EDİLİYOR’
Sınıfa dönük, işçi arkadaşlarımıza dönük saldırılar çok çeşitli biçimlerde ve artarak her geçen gün yoğunlaşarak devam ediyor. Örneğin Koç Holding’e peşkeş çekilen Tüpraş’tan söz etmek istiyoruz bugün.
Tüpraş, 2022 yılında kârını yüzde bin 135 artırmış bir şirket. Kârı yüzde bin 135 artmış bir şirkette işçiler sefalet koşullarına mahkûm ediliyorlar. Üstelik sektördeki grev yasağı nedeniyle işçi arkadaşlarımız en temel haklarından bir tanesini, toplu sözleşme hakkını kullanamıyorlar. İşçiler bu kadar kritik bir sektörde bu kadar büyük kâr yapan bir şirkette Koç ailesini zengin etmek dışında kendileri adına hiçbir haklarından faydalanamıyorlar.
‘DEDAŞ İŞÇİSİ ARKADAŞLARIMIZLA DAYANIŞMA İÇERİSİNDE OLDUĞUMUZU BİR KEZ DAHA İFADE ETMEK İSTİYORUZ’
Halkın temel haklarının sermayeye peşkeş çekilmesinin en önemli örneklerinden bir tanesi olan enerji dağıtımında da Türkiye’nin dört bir yanında benzer hak gasplarına uğruyorlar. Son olarak DEDAŞ’ta Enerji-Sen’e üye binlerce işçi arkadaşımız ücret artışı, yemek yol ödemelerinin artırılması, ücretli izin ve sendikalarının tanınması talebiyle oturma eylemi gerçekleştirdiler. Biz buradan Enerji-Sen’de örgütlenen DEDAŞ işçisi arkadaşlarımızla dayanışma içerisinde olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz ve tüm bu dağıtım şirketlerinin kamulaştırılması, halka hak olması gereken alanların birtakım sermaye gruplarını zengin etmek için üstelik işçileri en ağır biçimde sömürerek sürdürülen bu politikalara son verilmesi gerektiği fikrimizi paylaşıyoruz. Bu işletmelerde çalışan işçi arkadaşlarımız insanca, insana yakışır çalışma koşullarında çalışmalı ve bunun karşılığında haklarını almalılar.
‘BİLİRKİŞİ RAPORLARINDA BİLE KATLİAM OLDUĞU AÇIKÇA ORTADA OLAN AMASRA DAVASI’NA DENETİMDEN SORUMLU BAKANLIK DAHİL EDİLMİYOR’
43 işçinin hayatını kaybettiği Amasra’daki maden kazasını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Bu katliamda 2’nci duruşma gerçekleştirildi. Bilirkişi raporlarında, Sayıştay incelemelerinde bile kaza değil katliam olduğu açıkça ortada olan bu davada, denetimden sorumlu bakanlık davaya dahil edilmiyor. Bir koruma çemberi içerisine alınmış durumda. Dünkü duruşmayı izleyen arkadaşlarımızdan aldığımız bilgiler de bu tabloyu özetler nitelikte.
‘MADEN İŞÇİLERİNİN UNUTULMASINA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ’
Bir madenci yakını, 43 madencinin fotoğrafının basılı olduğu bir tabloyu göstererek ‘Bu tabloyu sanıkların göreceği yere koyun, çocuklarımızın, yakınlarımızın fotoğraflarını görsünler’ diyor ve mahkeme başkanı bir süre sessiz kaldıktan sonra ‘Bu talebi kabul etmemiz mümkün değil’ diyerek duruşma salonunda sanıklarla aile arasına neredeyse bir duvar ördürmüş durumda. Biz bu katliamları önlemekle sorumlu olan hükümete de, tüm yetkili kurumlara da tam da böyle maden işçilerinin gözüyle bakmaya devam edeceğiz ve bu maden işçilerinin unutulmasına, unutturulmasına asla izin vermeyeceğiz. Ne Amasra’da ne Soma’da ne Şirvan’da ne de Zonguldak’ta hiçbir maden işçisi arkadaşımızın unutulmasına ve benzer katliamların bir daha yaşanmasına yol açılmasına da izin vermeme kararlılığı içerisindeyiz.
‘TÜRK TELEKOM İŞÇİLERİNİN MÜCADELESİNİN PARÇASI OLACAĞIZ’
Türk Telekom işçileri uzunca bir süredir sendikal hakları gasp ediliyor. Geçtiğimiz hafta ek zam yapılması ve toplu sözleşme haklarında gecikmeden dolayı bir soru önergesi vermiştik. Türk Telekom’un iki sendikayla ve bakanlıkla görüşüp çalışanlarına ek zam yaptığını duyurmaktan memnuniyet duyuyoruz burada. Ama Türk Telekom işçilerinin gerçek bir toplu sözleşme ile mağduriyetlerinin giderilmesi için uzun sürecek bir mücadelenin de parçası olacağız. Dün Gebze’de Türk Telekom ile iş yapan bir taşeron firmanın çalışanları için eylem gerçekleştirildi. Tüm Türk Telekom taşeron çalışanlarının kadroya geçirilmesi ve ücret taleplerinin yanında olacağız.
‘COLGATE VE CORNİNG KABLODAKİ GREVCİ ARKADAŞLARIMIZI SELAMLIYORUZ’
Aynı şekilde Lastik-İş Sendikası’na üye Colgate, Palmolive ve Corning Kablo iş yerlerinde çalışan işçi arkadaşlarımız grevdeler. Grevci işçi arkadaşlarımızı selamlıyoruz. Balıkesir Bandırma’da Petrol – İş üyesi Eti maden işçileri toplu sözleşme görüşmelerinde verilen düşük zam tekliflerine karşı grev kararı aldılar ve eyleme başladılar fabrikada sadaka değil skala sloganı atan işçiler patronun önerdiği zam miktarı olan 25 kuruşu atarak tepkilerini ifade ettiler.
‘TÜM KAMU EMEKÇİLERİNİN TALEPLERİNİN YANINDAYIZ’
Dün KESK ile bir görüşme gerçekleştirdik. Buradan ziyaretleri için bir kez daha teşekkür ediyoruz. TİS dönemi geldi ve maalesef yine toplu sözleşme adı altında aslında toplu sözleşme olmayan, grev hakkı olmayan ve hükümet eliyle güçlendirilmiş yandaş sendikalarla hükümet arasında bir gösteri şeklinde gerçekleşen sahte toplu sözleşme düzeni nedeniyle düşük ücrete mahkûm edilmek isteniyorlar. Biz buradan KESK’in grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı mücadelesini de desteklediğimizi ve kamu emekçilerinin tüm taleplerinin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.