İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Dijital dünyadan söz ediyoruz. Geçtiğimiz yıla baktığımızda dünyanın en değerli 5 şirketinin tamamının, ilk 10 şirketin 7'sinin dijital teknoloji hizmet şirketleri olduğunu görüyoruz. Savunma Sanayiindeki millilik oranını yüzde 65 seviyesine çıkardık. Türkiye uzay ajansı ile uzay çalışmalarında yeni bir aşamaya geçtik.
Araştırma, geliştirme merkezlerimizin sayısı şu an itibari ile 1000'i geçti. Teknopark sayımız 81'i buldu. Gençlerimizin bilim ve teknolojiye olan ilgilerinin her geçen yıl arttığını görüyoruz.
Geçtiğimiz yüz yılın belirleyicisi, üretim gücü ve buradan elde edilen katma değerdi. Bugün ise, sahip olunan veri ve bunları işleme kabiliyeti olarak ifade ediliyor. Bugün artık, kendi ürettiğimizi verinin ülkemizin kontrolünde olması da başlı başına bir milli güvenlik meselesidir. Elektronik devlet ve siber güvenlik koordinasyonunu aynı çatı altında toplayacak önemli bir adım attık.
Tüm bu işlerin kararlılıkla ve etkin bir şekilde yönetilmesi için dijital dönüşüm ofisimizi açtık. Amacımız, asıl olarak bu veriyi işleyerek anlamlı ve kullanımlı hale gelecek adımların atılmasını sağlamaktır.
Yapay zeka, her alanda dünyanın geleceğine damga vuracak yepyeni bir devrimdir. Bu değişim sürecini, kontrollü bir şekilde yürütmemiz gerekiyor. Bilgi ve teknolojinini sunduğu imkanları milletimizin hedefleriyle harmanlayarak tüm kurumlarımızı bu büyük değişime hazırlamalıyız.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarımızda kullandığımız yöntemleri geçtiğimiz operasyonlarla karşılaştırmak mümkün değildir. Ülkemizi her alanda olduğu gibi bilim ve teknoloji alanında da geleceğe hazırlamak için gerekli adımları karalılıkla atıyoruz. Bu durumda işbirliği önemlidir.
Biz asla Batı dünyasının mültecilere kapılarını kapatmasınai her gün Akdeniz'de karanlık sularında onların ölümünü seyretmesine yol açan zihniyetiyle hareket etmedik, edemeyiz. Önümüzde bizden daha zengin nice ülke bulunduğu halde, insani yardımlarda dünyada bir numarayız. Dünyanın en büyüğü, en zengini denilenlerden önde geliyoruz.
Suriye'de yürüttüğümüz askeri operasyonların bir amacıi kendi sınırlarımızı güvenlik altına almaksa diğer amacımız da oradaki insanların da huzurunu sağlamaktır. Attığımız adımlar bunun için. Yoksa bizim Suriye'de işgal gibi bir derdimiz yok. Biz buraya, 20 milyon karelik topraklardan kaybede kaybede 780 bin kilometre kareye geldik. Biz sıradan bir kabile devleti değildiki şu anda da değiliz. Biz anlı şanlı bir Türkiye Cumhuriyeti devletiyiz. Ve burada, topraklarımızda en ufak bir parselasyona müsaade etmeyiz.
Cumhuriyet dönemi boyunca yerli ve milli anlayışla güvenliğimiz adına attığımız her adımda, çarpıcı bir gerçekle yüzleştik. siyasi, ekonomik, askeri bir güce sahip değilseniz, kimsenin gözünüzün yaşına bakmayacğaını bilmelisiniz. Ege'de, Kıbrıs'ta yaşanan olaylarda bu gerçeği gördük. Karabağ2ın işgalinde, Bosna'da yaılan katliamda bu gerçeği gördük. Avrupa'da vatandaşlarımıza yönelik ırkçı saldırılarda bu gerçeği görüyoruz, gördük. Terör örgütleriyle mücadelemizin önünü kesilmeye çalışılarak, bu gerçeği gördük.
