Türkiye'nin Suriye operasyonu beş günlük Barış antlaşmasıyla ötelenirken şimdide bunun Barış antlaşması değil ateşkes antlaşması olduğu tartışılıyor.
Zaten Suriye topraklarında olan Türkiye'nin bu son operasyonunun savaş değil "Barış Pınarı" hareketi olduğu üzerinden tartışmaların sürdüğü bir sırada şimdide beş günlük antlaşmanın Ateşkes mi Barış antlaşması mı olduğunu tartışanların aslında kendileriyle savaş içinde oldukları da gözden kaçıyor.
Aslında kendileriyle çatışma içinde oldukları söylenebilecek bu durumun diğer ilginç bir yönü de kiminle barış, kiminle operasyon, kiminle savaş içinde olduğu da halen anlaşılamamış bir durumdur..
Çünkü kiminin adına savaş, kiminin adına operasyon, kiminin ise adına çatışma dediği Suriye 'ye yönelik gelişme tartışıla dursun biz Barışın Savaştan daha değerli olduğunu bir kez daha haykıralım..
Evet, aslında kendileriyle tartışma içinde olanların yönettiği şu dünyada bu iç çatışmaların genel bir savaşa döndüğü de ve Barışı gölgelediği de diğer bir gerçektir..
Ve bunu bilmesi gereken toplumun savaşı isteyenlerden daha çok barışı haykırmaları gerekmektedir.
Bu haykırmayı yaparken de hiç bir siyasi görüşe bakmaksızın Barış diyenin kim olduğuna, ne düşündüğüne bakmaksızın daha çok haykırmalıdır..
Ve Suriye'de olduğu gibi tüm dünya da barışın gerçek anlamda yerleşmesi ve savaşı def etmesi için herkes gel barışalım demelidir.
Demelidir ki; kan yerine su, suyun can verdiği bedenlerin toprak olmasın demeliyiz..
**
**Arabistan Engellemişken..
Barın 5 günlükte olsa gerçekleştiği Suriye'ye Türkiye girdi diye itiraz eden ülkelerin başını çeken Arabistan'ın dini görevlerini yerine getirmek için kutsal kentle Mekke ve Medine'ye gitmek ve dini vecibelerini yerine getirmek isteyen Türkiye'de ki hacı adaylarına yasak getirmeye karar aldığı yönünde ki haberleri okunca Hac vazifesi için çırpınanlarla ilgili ele aldığım bir yazımı hatırladım
Ve o yazıda anlatmaya çalıştığım gibi Hac görevi için sadece Arabistan'a gitmeye gerek olmadığını anlatmaya çalıştığımı da..
İşte o yazım ve Hac'a gitmeye hazırlananlara anlatmak istedikleri..
**Hacca Gitmek..
Dinimizin emirleri arasında olan Hac Görevlerini yerine getirmek için yola çıkanlar ve şu an hepimizin bana da nasip et dediği o kutsal topraklarda bulunan insanların bu kutsal görevleri yerine getirme hazır içinde olduklarını yakınlarının sanal ortamlarında görmekteyiz.
Kiminin kendi alın teri ile biriktirdiği, kimin devletin, belediyenin imkânları ile kiminin ise müftülüklerde kendini kasap, ya da görevli olarak gözeterek gittiği o kutsal topraklara çok isteyipte gidemeyenlerin de hac görevlerini küçük bir insanlık yaparak yerine getireceklerine inananlardanım.
Yani hac kadar önemli olan yetime yardım, gençlere katkı, toplumuna yönelik hayırlı bir iş yapması da hac kadar önemli olduğuna inanmamaktayım.
Okul Aile Birliği başkanlığını üstlenmek, bir fidanın kırılmaması için mahallesinin yeşil alanını korumak, komşunun sıkıntısını kalben his edip ne yapabilirim diye düşünmek kadar güzel olan hac görevinin sadece haça gitmekle bitmeyeceğini de bilmek gerekir derim.
Namusluca gazetecilik yapan, devletin hesaplarının teslim edildiği maliyede sade bir memur olanın bile hacca gidemiyorsa da o kutsal topraklar kadar kutsal olan namusluca görevleri yapabileceğini beklediğimiz şu dünyada ununu elemiş, eleğini asmış denilenlerin, ‘Ah imkânım olsa da birde hacca gideyim’ demektense yakınında ki okula, derneğe, sporla uğraşanlara yapacağı bir katkıyla da bu görevlerine benzer bir görev yapabileceklerini de unutmamak gerekir.
Gecede bin liradan fazla para harcayıp, eğlenerek hayatı yaşayanların bir kuruş yardım yapmaya gelince cimri kesilip, sonrada Allah beni af eder belki diyerek, gecelerde, tatillerde harcadıkalrını bu kez biriktirip, maddi imkânlarını da kullanarak hac yoluna düşenlerin ama nasip olmayanların dönüp köylerinin yıkılan mezarlıklarını villasını verdikleri peyzajcılara yaptırmada hac kadar değerli değil mi?
Ya da ‘Uyuşturuya Hayır Kampanyası’ ile antrenmanlarına başlayan Serhat Ardahan Spor gibi Amatör liglerde cep harçlıkları ile oradan buradan gelen küçük yardımlarla yeşil sahalara kalmak isteyen gençleri sigaradan, alkolden, esrardan uzak tutmak için harcamak hac kadar kutsal değil mi?
Bilmem ama şu an hac da olanların dahil onların yakınlarını da duasına ihtiyaç duyan onca insanın olduğu şu dünyada hem haça gitmek hem de hac kadar kutsal olan görevleri yapmak vicdanı rahatlan en önemli duygu ve hazdır diye biliyorum..
Çünkü bu fani dünya da Karıncaları ezmemek için gezen ile onları küçük görenlerin yarışının öbür dünyada sorgulanacağını da bilmek ve ona göre adım atmak gerektiği de unutulmamalıdır.
Yoksa kıbleyi gösteren seccadeyi satarak, üflenmiş teşbihi okumakla hacca gidilmez..