AK Parti tarafından, 8 Nisan 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan "Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi", 15 Nisan 2020 tarihinde 290 oyla kabul edilerek kanunlaştı.
Kanunun en tartışmalı maddesi ise özellikle Şehir Üniversite’sini ve diğer vakıf üniversiteleri doğrudan etkileyecek olan 13’üncü madde. Düzenlemeye göre; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun Ek 11’nci maddesinde yapılacak değişiklikle; geçici olarak faaliyeti durdurulan vakıf üniversitesi YÖK’ün kararıyla kapatılabilecek.
"Kurucuları arasında Ahmet Davutoğlu’da var"
Kurucuları arasında Ahmet Davutoğlu’nun da olduğu Bilim ve Sanat Vakfı’na ve öncesinde de vakfın kurucusu olduğu İstanbul Şehir Üniversitesi’ne kayyum atanmıştı. Maddeye göre vakıf mütevelli heyeti, üniversite üzerindeki tüm yetki ve haklarını kaybediyor ve tümüyle YÖK’e devredilerek Şehir Üniversitesi’nin kapanmasının önü açılıyor.
DEVA'dan tepki geldi
Söz konusu düzenlemeye bir tepki de Ali Babacan'ın genel başkanlığını yaptığı Demokrasi ve Atılım Partisi'nden geldi.
Açıklamada, "Söz konusu düzenleme ile nokta atışı yapılarak, vakıf üniversitesinin nasıl kapatılacağı, kurucu vakfa ne olacağı, sahip oldukları mülklere nasıl sahip çıkılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Kanunlar nesnel olur; kişiye ya da bir kuruma özel kanun yapılmaz. Ancak siyasi irade Şehir Üniversitesinin faaliyet iznini iptal edeceğini çok önceleri açıkça ortaya koymuş, siyasi hesaplaşmasına hukuku araçsallaştırarak kanun olarak meclise sunmuştur" denilerek şu ifadelere yer verildi:
"Birçok keyfi uygulamaya yasal meşruiyet sağlayacaktır"
"Bu kanun ile yürütme, AYM kararlarında, “YÖK’ün, üniversiteleri denetlemeye ilişkin kuralları hem üniversiteler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmalıdır. Ayrıca keyfi uygulamalara karşı koruyucu önlemler içermesi de gereklidir. Aksine bir düzenleme, merkezi idarenin üniversitelerin bilimsel özerkliğine keyfi şekilde müdahalede bulunmasına imkân tanır ki, bunun Anayasa'nın 130. maddesiyle bağdaşması mümkün değildir.” şeklinde ortaya konulan çerçevenin aksine tüm vakıf üniversitelerini kontrolü altına almayı amaçlamaktadır. Açılan bu yol Şehir Üniversitesi dışında da birçok keyfi uygulamaya yasal meşruiyet sağlayacaktır.
DEVA Partisi olarak öncelikle Kanunun; üniversitelerin bilimsel özerkliğine ve öğretim üyelerinin akademik özgürlüklerine öncelik veren, onları koruyan, anayasal bir hak olan bilimsel özgürlüğe sahip çıkan bir yaklaşımla hem devlet hem de vakıf üniversitelerinin dünya sıralamalarında olmaları için gerekli teşvikin yapıldığı bir düzenleme olmasını isterdik. Bu kanun, tüm öğretim görevlilerini otoriteye tabi hale getirerek keyfi olarak cezalandırma ve esasında özerk olan vakıf üniversitelerinin alanlarını daha da sınırlandırarak gerekli görüldüğü an faaliyetlerini sona erdirerek el koyabilme imkanı verilmiştir.
DEVA Partisi olarak üniversitelerin gelişiminin önünde en büyük engel olan Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) kapatılmasını ve yükseköğretim sisteminin, kurumsal özerklik, akademik özgürlük ve performansa dayalılık ilkeleri çerçevesinde yeniden düzenlenmesi gerektiğini vurgulamak isteriz."