Av. Remzi Kazmaz, depremde ortaya çıkan en büyük korkulardan ikincisinin zararların tazmini, delillerin karartılması, yok edilmesi ve faillerin cezalandırılmaması olduğunu söyledi. Kazmaz, “Daha önce Marmara depremine şahit olan, deprem sonrası "gönüllü avukat" olarak görev alarak bütün bu süreci yaşayan ve katkı sunan biri olarak gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle deprem öncesi ve deprem anında alınması gereken tedbirler, yapılması gereken önlemler ve arama kurtarma konusunda maalesef sınıfta kaldık. Şimdi devreye hukuk girdi. Bütün deprem bölgeleri suç mahalli. Cumhuriyet savcıların gözetimi ve denetimi altındadır. Yürütülecek olan soruşturmada esas olacak deliller derhal ivedilikle savcılık denetiminde toplanmaya başlanmalı. Bu süre içerisinde yıkılan bina enkazları kaldırılmadan mutlaka bu enkazlardan ileride soruşturmalara destek olacak deliller alınmalı. Demir, çimento ve kullanılan malzeme türleri gibi. Geçmiş Marmara döneminde bu çalışma ya yapılmadı ya da eksik yapıldı. Haliyle soruşturma da tamamlanamadı ya da eksik yapıldı. Bu durum kovuşturmayı etkiledi. Zaten etkisiz olan cezalarla sanıklar o dönemi, ceza almadan ya da çok küçük cezalarla kapattılar. O zaman yıkılan binaların enkazları inceleme yapılmadan kaldırılmamalı ve çatlak binalar yıkılmamalı. Bu nedenle bölgede savcılıkların emir ve talimatı olmadan enkazlar kaldırılmamalı. Aksi hareketler suç teşkil edecektir. Bu nedenle o bölgede yaşayan vatandaşlar bu konuda hassas davranmalı, enkazları izinsiz kaldıranları engellemeli ve en yakın kolluk veya cumhuriyet savcılığına ihbarda bulunmalıdır” dedi.
Adaletten kaçılmamalı
“Deprem konusunda milletçe çok anlamlı bir dayanışma ve kardeşlik örneği veriyoruz” diyen Kazmaz, “Bu anlamda biz hukukçuların, depremzedelerin izleyeceği hukuki yolları ele aldığımız bu yazılarla onlara yardımcı olacağımızı biliyorum. Marmara depremini yaşadım ve bu konularda uzun süre "gönüllü avukat" olarak çalıştım. Tecrübe ve birikimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Belki kaybedilen canlarımız geri gelmeyecek ama bu konulardaki sorumluların adaletten asla kaçmaması gerekiyor. Bu nedenle bu konudaki sorumlular kimdir ve bu sorumluların adalet karşısındaki durumları nedir? Öncelikle özensiz, tedbirsiz bir şekilde binayı yapan müteahhitin bir depremde binanın yıkılabileceğini ön görmesine karşılık yıkılırsa yıkılsın deyip inşaattan malzeme eksiltmesi onu bu olayda sorumlu yapar. Bir binanın yapım aşamasında önce yönetmelik gereği olması gereken belgelerin eksiksiz bulunması gerekir. Bu belgelerin eksik, hatalı olması veya hiç olmaması, bu binalara oturma ruhsatı verilmesi bütün bu imza sahibi kişiler taksirle öldürme suçunda müşterek faildir ve cezalandırılmalıdır” ifadelerini kullandı.
İmza altına alınmalı
Depremde yıkılan belediye binalarında delillerin kaybolma riskine karşı enkazların dikkatli kaldırılması gerektiğine vurgu yapan Av. Kazmaz, “İmar dosyaları kurtarılmalıdır. Usulsüz ruhsat verenler imzalar ile tespit edilmelidir. İlan listelerindeki açıklamalar, görseller, ilan tarihleri delil olarak saklanmalıdır. Yargılama esnasında sorumluların deprem riskini öğrenemedikleri savunması "depreme dayanıklı" açıklaması ile açtıkları ilanlar ile çürütülecektir. Enkazlardan savcılık tarafından resen seçilerek numune aldırılmalıdır. Enkaz kaldırıldıktan sonra müteahhit ve sorumlular; delil yetersizliğini, kolonların ve betonun güçlü olduğunu, enkaz kaldırıldığı için lehe delil toplayamadıklarını ileri sürmemelidirler. Bu konuda biz gönüllü avukatlara da iş düşmekte. Hepimiz iyi biliyoruz ki soruşturma aşamasında elde edilecek delillerle açılacak olan davaları kazanabiliyoruz. Ama ortada var olan deliller karartılırsa, yok edilip çalınırsa bu aşamada elimizde delil olmadan dava açılamaz. Açılacak davalardan ne tazminat ne de sanıkların ceza almasını sağlayabiliriz. Bu nedenle adaletin bir an önce tecellisi için biz gönüllü avukatlara iş düşmekte ve deprem bölgelerinde yer almalıyız. Bu alanda biraraya gelerek komisyonlar kurmalıyız” önerisinde bulundu.
MÜTEAHHİTLER TEK SUÇLU DEĞİL!
İnşaat mühendislerinin yapılacak binaların yüksekliğine, inşaat alanına kaç tane kolon kullanılmasına, kolon ve kirişlerdeki demirlerin kalınlığına ve sayısına karar verdiğini ifade eden Kazmaz, “Hatalı karar verilmiş, gerekli inceleme ve araştırma yapılmamış ise taksirle öldürme suçu oluşacaktır. Bilinçli olarak malzemeden kısmak için rapor tanzim edilmişse olası kast ile öldürme suçu oluşacaktır. Jeoloji mühendisi zemin etüdü yaparak temelin hangi malzeme ile nasıl inşa edileceğine karar veren kısımda kalır. O nedenle proje aşamasında deprem tehlikesi ve risk değerlendirmesi ona aittir. Zemindeki değişiklikleri o belirler. Zemin kaynaklı sorunları ve çözümleri önerir. Yapı malzemelerinin seçilmesinde bilgi sahibidir. Bu nedenle jeoloji mühendisleri inşaat sektöründe proje alanındaki zemin koşullarını ve deprem tehlikesini inceleyerek proje tasarımının ve yapımının güvenli bir şekilde gerçekleşmesini sağlar. Bu değerlendirmelerde yapılan hatalardan ve eksikliklerden jeoloji mühendisleri sorumludur. Günümüzde sadece müteahhitleri sorumlu tutarak geri kalan diğer sorumluları bu ceza sisteminin dışında bırakmak pek adil değildir. Bu nedenle deliller bütün bu olasılıklar göz önüne alınarak toplanmalı ve sorumlular saptanmalı. Delil toplarken binanın yapı statik raporu, mühendislerin çizdiği projeler, kullanılan beton gibi tüm hususlar Belediye İmar bölümlerinde arşivlerde mevcuttur” bilgisini verdi.
Burak Birerdinç