Davutoğlu, Bilkent Otel’de düzenlenen tanıtım toplantısıyla son halini alan belgenin ayrıntılarını paylaştı.
Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Toplumsal güç üç temel unsurun birikimi üzerinde tezahür eder: Bilgi, servet ve iktidar. Siyasi ahlak da güç yozlaşmasına dayalı yolsuzluklar da bu unsurların iç ilişkileri ile ortaya çıkar. İster bilgi ister servet ister iktidar gücü olsun önceden yönetilen güç zamanla kendisini yöneteni de yönetmeye başlar.
Lord Acton’un sınana sınana doğruluğu test edilmiş “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar” deyişi bu gerçeğe işaret eder. Otoriterleşme ile desteklenen güç yozlaşması kişisel ve münferit yozlaşmanın sistemik bir nitelik kazanmasına yol açar. Sistemik yolsuzluk sistemin kendisinin yapısal bir güç yozlaşmasına zemin haline gelmiş olmasının ürünüdür.
Otoriter yolsuzluk düzeninde iktidarı elinde bulunduran siyaset, serveti elinde bulunduran iş dünyası ve bilgiyi şekillendiren sivil toplum (konvansiyonel ve sosyal medya, üniversite, STKlar) arasında şeffaf olmayan ve denetlenemeyen bir ilişkiler ağı ortaya çıkar. Bu ilişkiler ağı içinde siyasi iktidar kendisiyle çıkar ilişkisine girmiş dar bir iş çevresine ekonomi-politik rant düzeni sağlarken, aynı iş çevresi iktidarı elinde bulunduranların siyaset üzerinden zenginleşmesine kaynak sağlar. Her iki tarafın da karşılıklı olarak memnun olduğu bu ilişkiler ağının toplumsal bedelini ise geniş halk kesimleri yoksullaşarak öder.
Öte yandan siyasi iktidarın otoriter eğilimlerinin pekişmesi bilgi/kanaat üreten medya ve sivil toplum yapılarının özelde iş dünyası genelde toplum ve kamuoyu üzerinde baskı aracı olarak kullanılmasına, serveti elinde bulunduran dar bir çevrenin gücünü pekiştirmesi ise medya ve sivil toplum yapılarının siyaset üzerinde baskı aracı olarak kullanmasına yol açar.
Güç yozlaşmasına dayalı böylesi bir sistematik yolsuzluk düzenini engelleyebilecek üç temel unsur vardır: sağlam bir ahlaki zemin, güçlü ve yerleşik teamüllere dayanan sosyo-kültürel iklim ve sistem içinde gücün bir başka güçle dengelenmesi ve denetlenmesini sağlayan anayasal/yasal düzen.
Yaşanılan tecrübeler göstermiştir ki şahsi ahlak unsuru gerekli olmakla birlikte yeterli değildir. Şahsi ahlak zaruri ama subjektiftir ve insanoğlu melekleşemeyeceği için toplumsal geçerliliği olan bir teminat olarak görülemez. Sosyo-kültürel iklim ve kurallar manzumesine dayalı anayasal sistem desteği olmaksızın şahsi ahlakın yaşaması da belirleyici olması da mümkün değildir. Çöl ikliminde gül ağacı varlığını sürdüremez.
Demokratik toplumlarda en temel kural olan güçler ayrılığı ilkesi ise gücün objektif hukuk normlarına dayalı denetimi açısından yegane teminattır. Aslında sağlıklı işlediğinde güçler ayrılığı ilkesi insanoğlunu kendi nefsine ve dürtülerine karşı da koruyan bir ilkedir. Siyasi erki elinde bulunduran iktidar, servet birikimine sahip iş dünyası ve bilgi/kanaat üreten medya ve sivil toplum yapıları arasındaki hukuk denetimine açık şeffaf ilişkiler ağı yolsuzluklara karşı önleyici/cezalandırıcı bir demokratik hukuk düzeninin altyapısını oluşturur.
Şeffaflığa dayalı kapsayıcı demokratik hukuk düzeninde kamuyu temsil eden siyasi iktidar iş dünyasına hukuk teminatı ve kuralları belli serbest rekabet şartları oluştururken, iş dünyası kamuya vergi, üretim ve istihdam temin eder. Öte yandan siyasi iktidar bilgi/kanaat üreten medya ve sivil toplum yapılarına anayasal teminat altındaki düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü sağlar; sivil toplum yapıları ise yapıcı ve katılımcı katkı ile ortak kamu kültürünün gelişmesine destek olur. İş dünyası- sivil toplum ilişkileri ise şeffaf sermaye-reklam ilişkileri ve ortak kamu yararı çizgisinde gelişir.
Hangi alanı alırsanız yolsuzlukların kökünden engellenmesi kamu adına yapılan her türlü işlemin kamu denetimine açık olmasını sağlayacak şeffaflık ilkesi ile sağlanabilir. Kamu ihalelerinde rekabetin sağlanarak kamu kaynaklarının istismar edilmesinin engellenmesi de, kayıt-dışı ekonominin kayıt altına alınması da, imar usulsüzlükleri ile şehirlerimizin dokusunun bozulmasının önüne geçilmesi de, hukuk alanında adil yargı süreçlerinin işlemesini teminat altına almak da, medyada gerçeklere dayalı özgür haberciliğin yapılabilmesi de, sosyal medyada trol çetelerine karşı insanların hukukunu ve onurunu koruyabilmek de şeffaflık ilkesi ile teminat altına alınabilir. İnsanların özel hayatları ve devlet mahremiyetini gerektiren alanlar dışında şeffaflık tümüyle uygulandığında yolsuzluklar engellenir ve toplum vicdanı rahat eder.
Şeffaflığa dayalı böylesi kapsayıcı bir demokratik hukuk devleti düzeni sadece ahlaki bir gereklilik değildir. Aynı zamanda ekonomik refahın da altyapısını oluşturur. Ekonominin sağlıklı işlemesi ve kalkınma perspektifi ile bütüncül bir vizyonun parçası haline gelmesi böylesi bir kamu düzenin varlığına bağlıdır. Antik toplumlardan küresel toplumlara kadar hukuk düzeni ekonomik faaliyetlerin varoluş şartıdır. Kamu düzeninin sürdürülebilirliği ve öngörülebilirliği ise ancak ve ancak herkes için aynı ölçüde geçerlilik taşıyan hukuk normlarının varlığı ve bu normlara dayalı bir adalet sisteminin işlemesi ile teminat altına alınabilir.
Kişilere göre değişen hukuk normlarının olduğu, en temel haklardan olan mülkiyet hakkının teminat altına alınmadığı, ahde vefa ve sözleşme hukukunun gözardı edildiği toplumlarda ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması, hukuk düzeni olan başka ülkelere yönelmesi ya da hukuk dışı alana kayması kaçınılmazdır.
Ekonomik kaynakların belli ellerde toplandığı oligarşik yapılanmalar hukukun objektif uygulama ilke ve prosedürlerinin kaybolduğu veya keyfi şekilde uygulandığı zeminlerde ortaya çıkar. Yolsuzlukları ortaya çıkaran toplumsal iklim de böylesi bir hukuk anlayışının yaygınlaşması ile oluşur. Hukuk düzenine olan güven ise ancak ve ancak kamu denetimine açık şeffaflık ilkesi ile sağlanabilir.
Hukuki normların, bürokratik prosedürlerin ve ekonomik faaliyetlerin şeffaf bir iklimde yapılabilmesi ekonomik çekim alanı oluşturmak yanında kaynakların verimlilik ilkesine göre en etkin şekilde dağıtılmasını da mümkün kılar. Hukukun üstünlüğüne ve evrensel özgürlükçü demokrasiye dayanan ve özel mülkiyet hakkının ve girişim özgürlüğünü teminat altına alan bir anayasal düzen bu bağlamda güçlü ekonominin ön şartı olarak görülmelidir.
KAMU MALİYESİ VE PARA POLİTİKASI
Kerim Rota:
Daha adil bir gelir paylaşımının sağlanması için vergi ve harcama politikalarını kamuda tasarrufu merkeze alarak yeniden gözden geçireceğiz.
Sosyal barışın ve istikrarın sağlanması için temel sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlerden bütün vatandaşlarımızın eşit koşullarda yararlanabilmesini sağlayacak, yoksullukla mücadeleyi önceleyen harcamaların kamu bütçesi içindeki payını artıracağız.
Kamu yatırımlarında yolsuzlukla mücadeleyi, şeffaflığı ve hesap verebilirliği merkeze alan hukuki altyapıyı kuracağız.
Belli sektörleri odağa alan, 'hedefe yönelik yatırımlara’ öncelik vereceğiz. Yatırım kararlarında, ilgili sektörlerdeki ihtiyaçları, sosyal faydayı, finansman kapasitesini ve verimliliği esas alacağız.
İktisadî faaliyetin canlı, büyümenin güçlü ve olumlu olduğu dönemlerde dengeleyici maliye politikaları, şartların olumsuz olduğu dönemlerde ise destekleyici maliye politikaları uygulayacağız. Bu amaçla yeni bir 'Kamu Maliyesi Strateji Belgesini’ hazırlayacak ve tüm unsurları çok iyi belirlenmiş ‘Uyarlanabilir Mali Kural’ uygulamasına geçeceğiz.
Kamu borç stokunun seviyesinin ve kompozisyonun sağlıklı olmasını ve güçlü nakit rezervi tutulmasını sağlayacağız. Herhangi bir nedenle alınan geçici mali genişleme önlemlerinin, kalıcı hale gelmesine müsaade etmeyeceğiz.
Ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı destekleyecek, adil, sade, tarafsız, şeffaf ve hesap verebilir bir vergi sistemi oluşturacağız.
Etkinliği artırılacak vergi idaresi sayesinde hem hane halkı hem de iş dünyası üzerindeki vergi yüklerini kademeli olarak hafifletecek, ülke içerisinde farklı kurumsal uygulamalar nedeniyle bireysel ve kurumsal yanlış yönelime sebep olan mevzuat uygulamalarını sonlandıracak, istihdam ve üretim dostu bir vergi politikası takip edeceğiz.
Vergi yükünü ekonomimizde sermaye birikimini, uluslararası rekabeti, ekonomik büyümeyi ve ekonominin üretken kapasitesini, işgücüne katılımını engellemeyecek düzeyde tutacağız.
Vergi mevzuatının vatandaşlarımız ve şirketlerimizce rahatlıkla anlaşılabilir olması sağlanacak, aynı durumda olan her bir gerçek ve tüzel kişi aynı şekilde vergilendirilecektir.
Vergiler iktisadî birimlerin ve işletmelerin sağlıklı karar almasını engellemeyecek, vergi mükelleflerimiz, vergilerden ve nasıl uygulandıklarından haberdar olacaklardır.
Vergi tahsilâtının maliyetini hem kamu hem de vergi mükellefi için en aza çekmek amacıyla vergi idaresinin etkinliğini arttıracak ve toplam yükü arttırmadan verginin tabana yayılmasını sağlayacağız.
Vergi idaresinin dağınık ve verimsiz yapısı güncelleyecek, veri güvenliği ve vergi mükelleflerinin mahremiyetlerini önceleyeceğiz.
Her bir vatandaşımıza ödeyebileceği kadar, yani ekonomik gücü kadar bir vergi uygulayacak ve vergi tutarı, vergi tarihi ve nasıl ödeneceği gibi hususların vatandaşlarımız ve şirketlerimiz için açık ve belirli olmasını sağlayacağız.
KAMU KAYNAKLARININ KULLANIMI
Serkan Özcan:
İSRAF: KAMU GÜCÜNÜN ÖZEL ÇIKARLAR İÇİN KÖTÜ KULLANILMASI
Kamuda israf, gereksiz harcama ve gösterişe asla izin verilmeyecek, büyük harcamalar gerektiren bina, makam ve mevki harcamaları, açılış karşılama ve uğurlama törenleri gibi uygulamalara son vereceğiz.
Güvenlik seviyesi üst düzeydeki istisnai bazı görevler hariç olmak üzere, Müsteşar ve Kurum Başkanları dahil makam aracı ve makama tahsisli lojman uygulamalarına son vereceğiz.
Kaynaklarımız verilen kamu kaynaklı üretim ve hizmetin kalitesini ve teknolojisini yükseltecek, istihdamı ve rekabeti arttıracak ve kamu hizmetine ulaşımı kolaylaştıracak alanlara yönlendireceğiz.
Aynı işlerin farklı bakanlıklar ve kurumlar tarafından yapılmasını engelleyeceğiz. Birden fazla Bakanlığı ilgilendiren konuların koordinasyon ve sonuçlandırılması görevini tek Bakanlığa vererek, vatandaşlarımızın ve işletmelerimizin farklı Bakanlıklarla muhatap olmalarına son vereceğiz.
Emek ve kaynak israfına yol açan bütün kurumsal yapılarda ciddi bir dönüşüm ve sadeleştirmeyi hayata geçireceğiz.
RÜŞVET: YOLSUZLUĞUN NİHAİ MUAMELESİ
Mal bildiriminde bulunma yükümlülüğüne sahip kesimler genişletilerek başta tüm siyasi partilerin genel merkez yöneticileri, il başkanları ve ilçe başkanları ile tüm sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri için mal bildiriminde bulunma zorunluluğunu getireceğiz.
Mal bildiriminin 5 yıllık yenileme süresi 2 yıla düşürülerek, her dönem mal bildirimleri mukayeseli olarak incelenecek ve kaynağı açıklanamayan gelir artışları için her türlü müeyyide tavizsiz bir şekilde uygulayacağız.
Örtülü bir rüşvet uygulamasına dönüşme riski barındıran hediyeleşme kesin bir düzene kavuşturulacaktır.
Bu çerçevede, kamu görevlilerinin sembolik değer barındıranlar dışında hediye kabulleri yasaklanacaktır.
Uluslararası devlet temsillerinde alınan ve takdim edilen hediyeler 100 doları aşmayacaktır. Herhangi bir gerekçe ile bu değeri aşan hediyeler görev süresi dolduğunda hazineye intikal edecektir.
BÜTÇE DIŞI FONLAR VE VARLIK FONU: DENETİM-DIŞI KAMU KAYNAK KULLANIMI
Yukarıda sayılan gerekçelerle, başta Türkiye Varlık Fonu olmak üzere bütçe dışı nitelik kazanmış olan tüm uygulamaları sonlandıracağız.
İTİBAR YOLSUZLUĞU: KAMU KAYNAKLARINI ŞAHSİ İTİBARA ARACI KILMA
Partimizce kamuya ait kaynaklar ile inşa ve imar edilecek hiçbir bina, tesis ve komplekse görevi ne olursa olsun hayatta olan siyasilerin ve bürokratların adı verilmeyerek, bu tür itibar yolsuzluklarına son vereceğiz.
DÜZENLEYİCİ VE DENETLEYİCİ KURUMLAR
Kamu İhale, Enerji Piyasası Düzenleme, Bilgi Teknolojileri ve İletişim, Rekabet, Sermaye Piyasası vb. tüm kurum ve kurulların gerçek anlamda bağımsız olmalarını sağlayarak, tarafsız, rekabetçi, etkin ve güvenilir piyasa oluşumunun önündeki engelleri kaldıracağız. Kurullarda özel sektörü temsilen de üye bulunmasını temin edeceğiz.
Kurum ve kurullara yapılacak atamalar ile denetimlerinde TBMM’nin daha belirleyici ve etkin olmasını sağlayacağız.
Çıkar çatışmalarının ve etik sorunların oluşmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz.
YEREL YÖNETİMLER VE ŞEHİRCİLİK: YENİ BİR UMRAN ZİHNİYETİ
Şehir karar mekanizmalarına sivil toplumun aktif katılımını arttıracak modeller kullanılacak, yerel yönetimlerde karar alma ve uygulama süreçleri katılımcı ve tamamen şeffaf hale getirilecek, şehirde yaşayan insanların genelini etkileyecek büyük ölçekli projeler halkoylamasına sunulacaktır.
Ülke, bölge, alt bölge, şehir ve mahalle ölçeğinde planlama esasları yeniden belirlenecek, en büyük ölçekten en küçük ölçeğe kadar dinamik şehir ve bölge bilgi sistemlerine entegre bir planlama yaklaşımı belirleyerek, imar planı değişiklikleri parsel bazlı olmaktan çıkarılarak bölge bazlı hale getireceğiz.
Partimiz olgun bir demokratik ve rasyonel yaklaşım çerçevesinde yerel ve merkezi yönetim arasında bir çatışma değil, hizmetlerde tamamlayıcılık ve kararlarda yönetim bütünlüğünün mümkün olduğuna inanmaktadır. Vatandaşlarımızın kamu hizmetlerini denetleyebilmesinin en kısa ve etkin yolu hizmetlerin yerel boyutunun artmasından geçmektedir. Merkezi yönetimden aktarılan kaynakları gözden geçirerek mali yerelleşme alanlarını tespit edeceğiz.
Yerel yönetimlerin mali ve idari kapasitelerinin artırılmasını sağlayacağız.
Yerel ihtiyaçlar, kamu hizmetinin kalitesi ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde idarelerin rollerini yeniden tanımlayacağız.
Ayrıca yerel yönetimlerin mali tablolarının ve performanslarının ayrı ayrı ve konsolide olarak kamuoyu ile paylaşılmasını sağlayacağız.
Yerel yönetimlerin çevre ile ilgili hususlarda çok hassas, katılımcı ve vizyon sahibi olmalarını sağlayacağız. Başta imar planları olmak üzere, çevreyi ve şehirlerimizi ilgilendiren başlıklarda sahici bir katılımcılık sağlanacak, merkezi yönetimden alınan kapasite ve kaynak eşgüdüm içerisinde hayata geçireceğiz.
Somut ve somut olmayan kültürel mirasın tespiti, korunması ve günümüz kentleşmesi ile etkileşime geçecek şekilde yeniden işlevlendirilmesi ve hayatiyet kazanmasını öncelikli olarak ele alacağız. Şehirlerimizin kültürel mirasını kentsel gelişme ile doğrudan irtibatlandıracak ve koruyarak kullanma anlayışını yaygınlaştıracak politikalar geliştireceğiz.
Çevreyi ve doğal kaynakları koruma ve geliştirme odaklı, çevresel korumayı tüm politikaların merkezine alan, çevre bilincini önceleyen, sahip olduğumuz ekolojik ve biyolojik çeşitliliği koruyup geliştirmeyi hedefleyen bir anlayış ve yaklaşımı esas alacağız.
Çevresel etki (ÇED) değerlendirme raporlarının hazırlanma süreçleri ile ÇED raporu gereken ve gerekmeyen yatırım konuları yeniden belirlenerek, ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleri ile doğal çeşitliliğin korunması ve yaşanabilir bir çevre hedefi arasında uyumsuzluğa müsaade etmeyeceğiz.