Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuştu.
Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, Şanlıurfa ve Adıyaman'daki selde hayatını kaybedenlere rahmet diledi. Erdoğan, deprem bölgesiyle ilgili "4 ilde eğitimi 27 Mart'ta başlatmak için çalışıyoruz" açıklamasında bulundu.
14 Mayıs’taki seçim öncesi muhalefeti hedef alan Erdoğan, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve yardımcılarının Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun gösterilmesi üzerine konuştu. Erdoğan, “Bu toplantılarda öyle bir kavga çıktı ki demokrasi tarihimizde eşi benzeri yok. Bu rezil kavganın ardından CHP’nin iki belediye başkanını katarak zar zor kabul edildi. Bay bay Kemal birilerinin arkasına saklanmak yerine bizimle er meydanında yarışacak cesareti gösterdi” dedi.
Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan kısımlar şöyle:
"Sel felaketinde yaşamını yitirenler vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Afet üstü afet yaşayan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Rabbim beterinden korusun. Felaket bölgesi neredeyse 600’e yakın müstakil deprem büyüklüğündeki artçıyla sarsılmayı sürdürdü. Depreme ağır kış şartlarında yakalandık. Buna rağmen devlet ve millet olarak felaket haberini alır almaz yıkımın ve kışın zorluklarını aşarak deprem bölgesine koştuk.
Bakanlarımız felaketten birkaç saat sonra depremin vurduğu şehirlerimize ulaşarak çalışmaları koordine etmeye başladı. Bölgedeki idari kapasiteyi destekledik.
AFAD’dan madencilerimize kadar ülkemizdeki tüm arama- kurtarma ekiplerini, 90 ülkeden gelen arama- kurtarma ekiplerini, belediyelerimizi, askerlerimizi, polislerimizi, jandarmalarımızı, sağlıkçılarımızı, STK’larımızı, gönüllülerimizi bölgeye yönlendirdik.
Ancak yıkım öylesine büyüktü ki her binaya tek arama-kurtarma personeli göndersek hepsine yetişmek mümkün değildi. Türkiye bu depremde dünyada bugüne kadar görülen en büyük arama-kurtarma ekibini bir araya getirmiştir. Buna rağmen yıkıntılar altında kalan vatandaşlarımız ve yakınları serzenişlerinde sonuna kadar haklıdır. Acılarını yürekten paylaşıyor, kollarımızı ve kalbimizi kendilerine açıyoruz."
DEPREMZEDELER NASIL OY KULLANACAK?
"Bir hususun altını çizmek isterim. Geçtiğimiz günlerde deprem bölgesinde yaşarken, başka illere taşınan ve nüfus kayıtlarını oraya aldıran vatandaşlarımız için bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınladık. Adres kayıtlarını gittikleri yerlere aldıran vatandaşlarımızın depremle ilgili haklarında kayba uğramayacaklarını güvence altına aldık. Oy kullanabilmeleri için ikamet kayıtlarını oraya aldırmaları gerekiyor.
Yıkılan şehirlerimizi 1 yıl içinde ayağa kaldırma sözümüz var. 1 yıl için de 391 bin konut, toplamda da 650 bin konut yaparak hak sahiplerine teslim etmeyi planlıyoruz. Van, Bingöl, Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde, Bartın, Kastamonu, Giresun sel felaketlerinde bu konutları sahiplerine veren bir iktidarız.
Zemini sağlam yerlerde kuracağız yerleşim yerlerinin yanında tarihi ve kültürel dokuyu koruma altına alacak şekilde planlama yapıyoruz. Şu anda kazmalar vuruldu, inşaatlar başladı. TOKİ'nin kurumsal birikimi ve inşaat sektörünün kapasitesi konutları yapmaya fazlasıyla yeterli.
20 yılda hizmete sunduğumuz 1 milyon 180 bin toplu konut ve 3,3 milyon kentsel dönüşüm projesi sözümüzü tutacağımızın teminatıdır. Biz kentsel dönüşümden bahsediyoruz, ama siz kendinizi rantsal dönüşüm olarak tanımlıyorsunuz o ayrı konu."
MUHALEFETİ HEDEF ALDI
Biz kendimizi asla ortada dolaşıp sadece konuşan, ezberlerini, kinleri tekrarlayan deprem turistleriyle kıyaslayamayız. İlk günden beri gündemimiz deprem yaralarının sarılması olacak diyoruz. Birileri bu sözü yanlış anlamış. Biz Hatay'ıyla, Kahramanmaraş'ıyla, Malatya'sıyla deprem bölgesine insanlarımızla dertleşmeye, çalışmaları takibe, gereken talimatları vermeye gideriz. Bundan sonra da il ve ilçeleri ziyaret edecek, yapılan her işi yerinde göreceğiz.
Deprem bölgesine seçim kampanyası başlatmaya gidenler insanlarımızla aramızdaki muhabbeti anlayamaz. Siyasi utanmazlığı, siyasi arsızlığı bir kenara bıraktık diyelim. Gittiği yerde depremin ilk saatlerinden beri orada çalışan bakanlarımıza, valilerimize, kamu görevlilerimize iftira atmasına ne diyeceğiz? Yarısı yalan, yarısı yanlış bir konuşma depremde canı yanan hangi kardeşimizin yüreğini ferahlatır? Bu zatın söylediği yalanlar, kurumların açıklamalarıyla, mahkeme kararlarıyla defalarca yüzüne vuruldu.
Manada çok geride bir kişilik var. Bu kişilik sebebiyle bu arzu edilen muhalefeti göremiyoruz. Depremin sorumlusu kim diye sorabilecek bir kişiye ne desek boş. Böyle birisinin derdi ne bu ülkedir, ne bu millettir... Biz 1 yılda şehirlerimizi ayağa kaldırmanın peşindeyiz, onun derdi 3-5 firma veya flama. Tek başına bu tablo bile kimin nerede durduğunu, kimin ufku ve çapını göstermeye yeterlidir. Bunların kendilerini kaptırdıkları ihtiras rüzgarları bakımından biz utandık. Bakalım ilerleyen günlerde daha neler görecek, ne tür kepazeliklere şahit olacağız.
Altı parti bir araya gelip güya seçim ittifakı kurdular. Amaç neydi, seçim ittifakının gereği olarak Cumhurbaşkanı adayını belirlemek ve milletvekili listelerinde çerçeve çizmek. Cumhurbaşkanı adayı dediğiniz kişi millete karşı söyleyecek sözü olan kişidir. Ben bir tane Başkan Yardımcısı atadığımda 'nasıl yönetilecek' demişti. Altılı masanın etrafında toplananlara bir şeyler dağıtılacak. Yeteri sayıda başkan yardımcısı olması lazım. Zannediyor ki benim milletim gafil. Gereğinin cevabını 14 Mayıs'ta verir.
Altılı koalisyon aylar boyunca Cumhurbaşkanı adayını belirleyemeden toplanır dağılırken, 'Yıpranmasın diye açıklamıyoruz' dediler. Bu toplantılarda öyle bir kavga çıktı ki demokrasi tarihimizde eşi benzeri yok. Nedeni ve nasılı bizi ilgilendirmeyen bu rezil kavganın ardından CHP'nin iki büyükşehir belediye başkanını da işin içine katarak zar zor adaylarını ilan ettiler.
Biliyorsunuz EYT kanunu da çıkardık. Her ne kadar siyaseten gerek yok ise, bu kanun kendisine teşvik olur diye umuyorum."