Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara
Damga Gündem CHP'nin Adayı Demirtaş mı?

CHP'nin Adayı Demirtaş mı?

Bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, başbakanlığı elinde alınan Davutoğlu benzeri bir açıklama yapmadan ve en önemlisi demokrasi, insan hakları, ekonomi konuları başta olmak üzere sosyal ve siyaset hayatta olması gerekenler konusunda önemli mesajlar verdikten sonra 'Aday değilim' deyip, evine kapanırken, gözler yeniden CHP'nin göztereceği başkan adayına döndü.

Okunma Süresi: 5 dk

Bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, başbakanlığı elinde alınan Davutoğlu benzeri bir açıklama yapmadan ve en önemlisi demokrasi, insan hakları, ekonomi konuları başta olmak üzere sosyal ve siyaset hayatta olması gerekenler konusunda önemli mesajlar verdikten sonra 'Aday değilim' deyip, evine kapanırken, gözler yeniden CHP'nin göztereceği başkan adayına döndü.
Bu gelişme ardından toplumun tüm kesimleri tarafında olduğu gibi bizimde merakla beklediği CHP'nin adayının kim? olacağı konusunda herkes kendince tahminler yürüttüğü şu günlerde bizler de telefon mesaisi ile ulaşmaya çalıştığımız herkesten aynı sorunun cevabını ararken, son olarak Ankara'da ulaştığımız bir siyasinin iddiası çok önemli bir o kadar da heycan vericiydi.
Çünkü, bu ülkede seçilmiş bir başbakanın bir telefonla görevden alındığı, parti ayırmadan onca milletvekili gibi belediye başkanın görevlerinden el çektirilip, gazeteciler, aydınlar gibi tutuklandığı, yerlerine kayyumlar atandığı ve son olarak bir partiyi kurtarmak adına diğer bir partiden 15 milletvekilne parti değiştirilebildiğini, dün, 'barış süreci' adı altında dost olanın bir anda hain, parelel olabildiğini bilmekteyiz.
Yani kısacası; Olur mu, olur denen bir ülkede     yaşıyoruz.İşte bunları ve daha sayamadıklarımız bilen biri olarak Anakar'da ki dostumuzun iddiası karşısında heycanlansakta 'Yok be, olamaz' da     diyemedik..
Çünkü dokunulmazlıkların kaldırılmasına katkı sunmanın vicdan azaplığını çeken bir partinin yani Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz'nda aday olduğunu açıkladığı başkanlık için hala arayışta olduğu ve bu arayışın Öztürk Yılmaz'ın Edirne'de ki cezaevini ziyaretle başladığını belirten dostumuz CHP'nin adayını açıkladığında yer yerinde oynamasada seçimlere doğru giden siyaset meydanının sarsılacağını iddia ediyordu.
'CHP'nin Cumhur-Başkan adayının en geç perşembe günü açıklayacak ve Cumhuriyet Halk Partisinin adayı da Demirtaştır' diyen Ankara'da ki dostumuz bu iddiasını ortaya atarken, bir de dip not ekleyin diyordu.
O dip notu da aynen şöyle;'Ben bir rüya gördüm, o rüya da CHP Demirtaş'ı aday etmiş ve bu kez kendisi sahada olmasa da ismi, resimleri, sesi Erdoğan'ı yine başkan ettirmemişti. Ve kendisi de cezaevinde cumhurbaşkanı olarak çıkıp, Türkiye'nin olduğu gibi dünya siyasi tarihini alt üst etmişti' diyordu.
Bizi heycanlandıran ve 'Olmaz mı?' yada 'Niye olmasın ki?' veya 'Ya rüya doğru çıkarsa?' ne olur sizce?
Vallah bilmem ama bana çokta mantıklı gelen bu rüyanın gerçekleşmesi halinde, hem CHP'nin solculuğunu, demokratlığını orata koyu,p 15 Miletvekli ile İYİ bir şey yaparken bu önemli adımı ardından atacağı yeni bir adımla en mükkemmeli olan yani Demirtaş'ı aday göstermesi ile adeta bir devrim yaparak, Türkün, Kürdün, Ermenin, Müsevinin, Dincinin, Dinsizin, Alevinin, Sunninin, Sağcının, Solcunun bir araya gelebileceğini ortaya koyar diye düşünüyorum.
Sizce bu rüya gerçekleşir mi?
Bilmem ama 'Neredeeee?' diye iç çekenler,bir o kadar da dua edenlerin olduğunu his eder gibiyim..
Satılık basın, paragöz gazeteci!
Seçimlerin yeniden gündeme gelmesiyle bu aralar bir hayli akıllara gelen, omuzlarda taşınan biz gazetecilerin yaptıkları haberleri beğenmeyip, gazetecilerin para karşılığında haber yaptıklarını, paragöz olduklarını ve 'Satılık Basın' diyerek gazetecilere yönelik alçakça bir tanım yapıldığını, biz gazeteciler gibi zaman zaman sizlerde görüyorsunuzdur.
Ve belkide zaman zaman sizlerde aynı şeyleri düşünüyorsunuzdur..
Ama bizlere ve meslektaşlarıma bu tür alçakça tanımlar yapanların öncelikle gazetecilerden kuyruk acıları olduğunu herkes iyi bilmelidir.
Çünkü bu tür tanımları yapan alçakların çoğunu yine biz gazeteciler iyi tanır ve biliriz..
Ama ben bu alçakların kimler olduğunu sıralayıp, yazmaktansa bu alçakların başını çektiği gazeteci düşmanlarına bir kaç soru soracağım..
1- Siz gazeteciyi suçlarken nasıl geçindiğini hiç düşündünüz mü?
2- Alçakça bir suikast sonucu öldürülürken ayakkabısının altını delik olduğu ortaya çıkan Hrant Dink başta olmak üzere yerel gazetecilerin başını çektiği gazeteci tayfasının yüzde kaçının sizin gibi villada, lüks arabalarda, barlarda, ihale salonlarında, siyasette olduğunu söyleyebilir misiniz?
3- Gazeteciyi 'Satılık Basın' diyerek suçlayan siz bugün dahil gazete bayisine gidip, bir gazete alıyor musunuz? Ve bu ülkede bir milyonu at yarışı, bir milyonu magazin, bir milyonu spor olmak üzere neden 3 milyon 700 bin gazete satıldığını hiç düşündünüz mü?
4- Her hangi bir haksızlığa uğradığınızda ancak aklınıza gelen gazetecinin yazdığı haber ve yorumları dolaysıyla mahkeme kapılarında dolaşırken, hapishanelere atılırken hanginiz gazetecinin arkasından gittiniz?
5 Sanal ortamı fırsat bilip, 'Gazeteci'de kim?' diyerek es geçtiğiniz gazeteciyi seçimden seçime hatırlayan hatta aday sıralamasına girmek için akıllara getirdiğiniz seçmen gazeteciler unutulmuyor mu?
Kısacası bugünlerde bir hayli hatırı sayılır olan gazetecilere yönelik alçakça tanımlar yapanlar size soruyorum;
Tek sermayesi düşünce olan gazetecileri, 'Satılık Basın, Paragöz Gazeteci!' diyerek suçlarken hiç mi vicdanınız sızlamaz?
Neyse anlayan anlamış, 'alçaklar gerekli cevabı yine bir gazeteciden almıştır diyerek, bu ülkede gazetecinin de içinde bulunduğu birini suçlamak için ucuz yolların artık terk edilmesini ve gazetecilerin demokrasinin olmazsa olmazları olduğunu bilmek ve hatırlatmak en güzelidir derim..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *