Karaca "Bağımsız izleme ve denetim mekanizmaları çalıştırılmadığı için; ne alanda çalışan çocuk hakları örgütleri ne de bizler; COVİD-19 Salgını gerekçesiyle "kapalı kurumlar"da neler yaşandığını, salgından çocukların nasıl etkilendiğini, hangi ihlallerin meydana geldiğini ne yazık ki öğrenemiyoruz. Kapalı kurumlarda çocukların yaşadığı ihlallerden haberdar olamıyor, sorunların çözümüne katkı sunamıyoruz" dedi.
Karaca tespit ettikleri hak ihlallerini de şöyle sıraladı:
Tutuklandıkları anda yeterli bilgi verilmediği,
Tutukluluk süresince eğitimden yararlanamadıkları,
Su ve beslenmenin yetersiz olduğu,
Eğitim desteği alabilecekleri televizyonun kendileri tarafından alınması gerekliliği,
Okur yazar olmayan çocukların bulunduğu,
Zorunlu eğitime rağmen kanunla ihtilafa düşmeden önce eğitim sistemine hiç dahil olmamış çocukların olduğu,
Ülke çapında sınavlara katılım hakkında yeterli bilgilerinin olmadığı ve/veya katılım imkanının olmadığı,
Ailelerinin yaşadığı yerden farklı bir şehirde infazın yapılması nedeniyle sahip olunan yasal görüş haklarının bile kullanılamadığı,
Bazı kurumlarda çocuk doktorunun ve psikiyatrın bulunmadığı,
Hükümlü olmalarına rağmen eğitim evine nakil yapılmama durumu ya da disiplin yaptırımı olarak kapalıya geri gönderilme durumunun ceza olarak kullanıldığı,
Görüşlerin ayda 1 açık olanlarının tamamen kaldırıldığı, sayılarının kurumdan kuruma değiştiği, en fazla ayda 2 kapalı görüşe olanak sağlayan kurum olduğu,
Telefon hakkının arttırıldığı, telefon hakları en fazla haftada 2 kere 10’ar dakika şeklinde olduğu ancak telefon görüşmelerinin ücretli olması nedeniyle kullanılamadığı,
Giysi yardımı konusunda Kızılay ile geçerli protokollere rağmen Kızılay’ın bu ihtiyacı gidermediği, giysi yardımlarını Kurumların inisiyatifi ile "çözülebildiği oranda" çözüldüğü