2011 yılından bu yana Türkiye’ye kaçan-göçen Suriyeli sayısı, 2 milyon 750 bin. Kayıt dışı yaşayanlarla bu sayı 3 milyonu aşıyor. Yani 8 yılda kalabalığımız 3 milyon arttı.
Savaşın çirkin yüzünü, Vietnam’da korku dolu gözlerle kaçan çocukların fotoğrafı simgeler. Suriye’den kaçan çocuklar da aynı korkuyu yaşadılar. Sadece çocuklar değil; anneler, yaşlılar ve hatta tanım uygun olmasa da savaş çağındaki delikanlılar ve yetişkinler de aynı korkuyla kaçtılar ülkelerinden.
İnsanlar ateşin ortasındayken seyretmekten keyif almak insana yakışan bir davranış değildir. Elbette böylesi bir çıkmaz içerisindekilere hem kapı hem de kucak açmak asil bir davranıştır. İktidarda başka bir düşünce olsaydı, emin olabilirsin o da aynısını yapardı. Ama bugünkü iktidar gibi esnek ötesi davranır mıydı; orası tartışılır.
Bir gün bütün Suriyelilerin güvenli bir şekilde evlerine döneceklerinden dem vurulurken, bugün Türkiye’ye yapışıp kalmaları için zemin oluşturuluyor. Türk vatandaşlığına geçme koşulları Suriyeliler için esnetilecek ve senin benim gibi bütün haklardan yararlanma olanağı sağlanacak. Bir arkadaşım, 35 yıldır Amerikalı bir kadınla evli ve Türkiye’de yaşıyorlar. Çocukları bizde askerlik yaptı ama, kadın hiçbir esneklik göremedi. Hala günü geldiğinde oturma iznini uzatmak için emniyet yabancılar şubesine gitmek zorunda kalıyor.
Şimdi, gelelim zurnanın ‘zırt’ deliğine…
Türk Vatandaşı kimliği kazanacak olan Suriyeliler, asker ve polis de olabilecek. Bizim yüzbinlerce gencimiz iş kapılarında sürünürken, yaz bunu bi kenara; bunların ordu ve emniyete girişleri çok kolay olacak. Salacaklar toplumsal olaylarda halkın üstüne, kağıt üzerinde aynı olsa bile kendi milletinden olmayan bizimkilere artık Allah ne verdiyse…
Hani bunlar bir gün güvenli bir şekilde dönecekti Suriye’ye… Tam tersine, dedik ya Türkiye’de tutulmalarının güvenli zemini oluşturuluyor. Özgür Suriye Ordusu denen zırva neredeyse bizim ordumuzla bir tutularak Kuvayı Millicilere eş tutuldu ya; bizim asker ve polis arasına yerleştirilecek olanlar da halka karşı Kurtuluş Savaşı karşıtları gibi kullanılacak, göreceksin. Ne de olsa yürüyerek gidebileceği ülkesindeki savaşa katılamayacak kadar korkak ve hainler.
Gelelim CHP’yi bu işin neresine yerleştireceğimize…
CHP yönetimi, kısmen de olsa Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu hala açıklanan adayların peşine düşmüş, yıllardır girdikleri çıkmazda debeleniyorlar. Yerel seçime 40 gün kalana kadar adayların tamamını netleştiremediler. Ya, bir ismi aylarca belirleyemeyen CHP yönetimi, şimdi yüzlerce meclis üyesini bir günde mi ayıklayacak dersin…
Bi kendinize gelin artık ve bırakın adaylarınız bulundukları yerlerde örgütleriyle kendileri versin mücadelesini. Ok sizden çıktı artık. Bırakın da adaylarınız çıksın meydana, seçim kazanma mücadelesi versin.
Yönetim olarak odaklanmanız gereken süreç; 1 Nisan sonrası olmalı.
Türkiye’deki CHP’li belediye sayısında eksilme görülürse, içerde yaşanacak curcuna ve başkaldırıya tabandan gelecek destek de eklenirse ne yapacağınızı düşündünüz mü hiç… Her zamanki gibi ‘kavga başlasın gardı ondan sonra alırız’ mı diyorsunuz…
Ya da yanlışlıkla şimdiki sayılarda biraz da fark atacak şekilde artış sağlarsanız iktidarın var olan aşırı muhalefet karşıtlığının hangi boyuta çıkacağı hiç mi aklınıza gelmiyor…
Belediye başkanı atamakta hem yeterli olmuyor hem de gecikiyorsun. Adayların çalışacakları isimlere müdahale ediyorsun, kayıkçı kavgasıyla milyonlarca insanı oyalıyorsun. Sen de bunlarla oyalanıyorsun. Ama vakit, oyalanma ya da oynama vakti değil. 31 Mart seçimlerinden daha önemli konular var. Bırakın artık nabza göre şerbet vererek koltukların geleceğini belirlemeyi de ülkenin geleceğini düşünün; vatan kaçağı Suriyelilerin asker ya da polis olmalarının kolaylaştırılması hayra alamet değil:
Bir kez olsun vaktinde hareket edin!