1960’ların sonlarında Mao, emperyalizmi nitelemek için “kâğıttan kaplan” deyimini kullanmıştı. Sol siyasi çevrelerde emperyalizme meydan okumanın etkin bir sloganı haline gelen kâğıttan kaplan nitelemesi bir hayli yaygınlık kazanmıştı.
***
1980’lerden itibaren dünyadaki köklü değişimler, bu sloganik ifadeyi unutturdu. Kaldı ki, bu tespitin gerçeklikle bir ilgisi yoktu ve tamamen bir gaz verme aracıydı.
***
Fakat kâğıttan kaplan sözü bir yapının, kişiliğin, tavrın dış görünüşü ile içeriği/özü arasındaki karşıtlığı/uyumsuzluğu ifade etmesi açısından derin bir anlamı içermektedir. Dolayısıyla bu durumlar için her zaman kullanılabilir.
***
Yandaş medya, havuz medyası, sahibinin sesi; adına ne denirse densin sonuçta nesnel habercilik yerine tümüyle Erdoğan propagandasını yapan ve iktidarın hizmetinde olan medyanın başta köşe yazarlarının, program sunucularının, habercilerinin birer kâğıttan kaplan olduklarını biliyorduk da şu son günlerde cilalarının bir hayli döküldüğünü de gördük.
***
Bunların hemen tümü bir gazete köşesi yazmak için bile yeterli bir bilgi donanımına sahip değiller. Bu bir iddia değil, yazdıkları ortada! Zaten iktidarın bir kolu olarak görev üstlenmiş olan hemen her meslekten insanların, mesleki bilgi ve etiğe ihtiyacı olmaz. Bütün yapmaları gereken görev, bir yandan iktidarı ve muktedirlerini allayıp pullamak, bir yandan da muhalefeti suçlamak, iftira atmak üzerine kuruludur. Bu görev ancak yalanla, çarpıtmayla, toplumu manipüle etmeyle, suçlamayla, iftirayla yerine getirebilir. Yandaş medyacılar yalnız kâğıttan kaplan değil, aynı zamanda birer “Azap askeri” konumundalar! Şimdilik bu görev ifası tam gaz devam ediyor.
***
Televizyondaki açık oturum vb. programlara belli kişiler davet ediliyor, gerçeği araştırıcı sorular yerine eften püften sorular soruluyor, konuklarda aynı geminin yolcuları oldukları için bir yığın lafazanlık yapılarak iktidar iyi, muhalefet kötü tadında programlar yapılıyor. Eh, ne ala!
***
Bunların kâğıttan kaplan olduklarını biliyorduk da…
31 Mart yerel seçimleri nedeniyle Ekrem İmamoğlu’nu provoke ederek dumura uğratmak, perişan etmek için konuk alan medya mensuplarının kendilerinin dumura uğrayıp perişan olduklarını gördük. Bunlardan biri 19 Mart 2019 tarihinde Ülke Tv’de Turgay Güler’in İmamoğlu ile yaptığı programdı ki, evlere şenlik! Öyle ki, AKP camiası bile Güler’in bu programının İmamoğlu’na yaradığını ifade ettiler.
***
Eskiden hiç değilse farklı düşünen konukların, farklı siyasi parti yetkililerinin bir araya getirildiği, tarafların her bir görüşü, iddiası üzerine karşılıklı tartışmaların, açıklamaların yapıldığı programlar olurdu. Elbette bunlar da doyurucu olmazdı ama hiç yoktan iyiydi. 15 yıldır medyada böyle bir durum yok.
Bir Ahmet Hakan Klasiği
Örneğin Ahmet Hakan’ın dünkü “Tarafsız Bölge” programında gönül isterdi ki İmamoğlu’nun Trabzonlu olması üzerinden Pontoslu anıştırması yapan Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’da olsun ya da onunla telefon bağlantısı kurulsun. Ahmet Hakan iktidarın bir azap askeri gibi davranarak kem sözün sahibi Göksu’yu ‘öyle demedi de şöyle dedi’ gibi tevil yoluyla savunmaya kalktı. İmamoğlu’da gerekli cevabı çekincesizce verince “araştırmacı gazeteci”, “tarafsız gazeteci” vasıflarından kendine elbise diken Hakan’ın çırılçıplak ortada kaldığı görüldü. Demek ki neymiş; iktidarın propagandasına soyunan medya mensuplarının karşısına onlara cevap verecek biri çıktığında iskambil kâğıdından inşa edilen şatolar gibi yıkılıyor, kaplan gücünde olmayıp kâğıttan kaplan oldukları ortaya çıkıyor. Gerçekten emperyalizm kâğıttan kaplan değildi ama yandaş medya mensupları kâğıttan kaplanlar. İktidarın gücünü arkasına alıp tehditler savuranlar, bilgisizler, görgüsüzler, cahiller, yalancılar, iftiracılar…
***
İktidarın azap askeri Ahmet Hakan, İmamoğlu İBB’nin nasıl soyulduğunu rakamlarla açıklamaya başlayınca, programın bitmesine daha yarım saat varken neden kesti? Soygunun, sermaye aktarımının nasıl işlediği gerçeklerinin ortaya çıkmasından alabildiğine rahatsız olan iktidar buna izin vermedi! İktidarın İstanbul’u neden bırakmak istemediğinin en önemli nedeni, İBB’den sağladığı kaynaklardır. Zurnanın zırt dediği yer burası. İktidarın yumuşak karnı burası. Bunun en iyi bilenlerden biri de Ahmet Hakan’dır. Bunun için “Arada bir zülfü yare dokunduk / Tam yerine rast geldi manzara koyduk” sözleri gereğince İmamoğlu zülfü yare dokunduğunda Hakan, bırak manzara koymayı, programı bitirdi.
***
Demek ki neymiş; öyle ikişer satırlık yazıları bize köşe yazısı ve gazetecilik diye yutturmaya kalkan Ahmet Hakan, karşısına gerçekleri ifade etmekten çekinmeyen biri çıktığında darma duman oluyormuş!
***
Haydi göreyim sizi yandaş medya programcıları, çağırın İmamoğlu’nu programlarınıza da görelim sizleri. Yandaş medya mensupları “Köpeksiz köyde değneksiz gezmek” sözü gibi, alışmışlar kendilerine karşı çıkacak kimsenin olmadığına da esip gürlüyorlar. Yalanlarını bize tarih ve siyaset diye yutturmaya çalışıyorlar.
***
Yalnız medyada değil kurumlarda, toplumsal yaşamda bir çürümedir gidiyor. Buna dur diyebilmenin bir eşiği de 23 Haziran İBB seçimidir. Bu seçim, 31 Mart’ta gasp edilmiş hakkın tekrar geri alınması mücadelesidir!
Okunma Süresi: 4 dk
TEM'de korkutan kaza: Otomobiller kontrolden çıktı, 2 yaralı
#Gündem / 24 Kasım 2024
Silivri'de düzenlenen operasyonda 100 kg metamfetamin ele geçirildi
#İstanbul Haberleri / 24 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *