Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Şiddetli yağmur
4°
Ara
Damga Gündem Bir ileri, iki geri adımlar atmaktansa...

Bir ileri, iki geri adımlar atmaktansa...

23 Haziran'a çok kısa bir zamanın kaldığı şu günlerde Konya'da bir ülkenin milli marşının ıslıklanması ardından havalanın da yaşanan ve futbolcularımızın uğradığı muamele yani

Okunma Süresi: 3 dk

23 Haziran'a çok kısa bir zamanın kaldığı şu günlerde Konya'da bir ülkenin milli marşının ıslıklanması ardından havalanın da yaşanan ve futbolcularımızın uğradığı muamele yani
Konya’da ki Fransa maçında rakip         üzerinde bir ülkenin milli marşına karşı ortaya konan 'vatan-millet-sakarya' edebiyatlı saçma ıslıklar ve sonrasında futbolcularımıza yapılan saygısızlık hepimizi demesek de duyarlı kesimi ciddi ciddi üzdü. 
Nasıl üzülmeyelim ki, Önce Fransızların, Edith Piaf orijinli Ulusal Marşı “La Marseillaise” dakikalarca ıslıklandı, yuhalandı Konya seyircisi tarafından. Malum gazetelerle malum TV’ler konuyu pas geçse de aynı zamanda iyi bir futbolsever olan     Fransız Başkonsolosu Bertand Burchwalter, “Üzgünüm” demekle yetindi Twitter’da. Elbette cin şişede durmayacaktı, Fransız aşırı sağcı lider Marine Le Pen, açtı ağzını yumdu gözünü. Ne yazıktır ki, Türkiye’den tek bir yetkili, Fransızlardan özür     dilemedi. 
Sonra; Gecenin bir yarısı işin kokusu ortaya çıkacaktı. İzlandalılar, 6.5 saat uçan millileri 2 saat civarında hava limanında     tutacaklar, bazı oyuncularımız tabir         yerindeyse iç çamaşırına kadar aranacaklardı. Bu da yetmemiş olsa gerek, dışarıda bekleyen bir iki ergen de gazeteci kılığına bürünüp önce Burak’a, ardından Emre     Belözoğlu’na, “Türk kafası” markası ile     İzlanda’da satılan lavabo fırçasını mikrofon gibi uzatacaktı. 
Peki bir anda gündemi değiştiren bu olay ve buna benzer alakasız, gereksiz olaylar yüzünden olan kime oluyor diye baktığımız da karşımıza İBB seçimleri başta olmak üzere siyasal, ekonomik, sosyal sıkıntılar içinde olan ülkenin bu kezde spor'da da zorda kaldığını üzülerek görmekteyiz.
Yani cebimize bir şey girmeden hep         çıktığını gözlemlediğimiz bir ülkenin içişleri bakanının yerine de geçip, F-35 Ambargosu koyan ABD'ye kafa tutması gibi alakasız ileri dolaysıyla ülkenin olduğu gibi         bizlerinde başını ağırtan çok şey art arda     gelmeye devam ediyor.
Halbuki; ABD'ye Fransa'ya, İzlanda'ya cevap vermesi gereken Türkiye Dışişleri     Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu idi ve oda 31 Mart seçimlerinde 'Kürdistan diye bir yer yok, isteyen oraya gitsin' denildiği Irak Kürt Bölgesel Yönetimi‘nin (İKBY) Kürdistan denen yerin yeni Başkanı Neçirvan Barzani için Erbil’de düzenlenen yemin törenine     katılmıştı.
Ve bunlar yaşanırken iki önemli gelişme sanki basit bir şeymiş gibi normal haber adı altında kamuoyuna duyuruluyordu.
Birincisi gelişen onca teknoloji ve medyaya rağmen iki siyasetçinin karşı karşıya gelip, yukarıda yazdığımız sorunların da içinde olduğu sıkıntıları karşılıklı tartışmadığı ülkemde, İBB'nin adayları canlı         yayında karşı karşıya gelecekler haberi..
Yani 31 Mart seçimlerinde mesajı geçte olsa alan iktidardakiler kamuoyunun demokrasi adına yaptığı ikinci baskısı olan,     siyasilerin karşı, karşıya gelerek nezaket     kuralları içinde bir birleri ile tartışıp,         yapacaklarını canlı yayınlarda anlatmasını isteği onca ayak diretmelere karşın kabul edilmek zorunda kalınmış ve bir zamanlar Akşam gazetesinde birlikte çalıştığım gazeteci meslektaşım İsmail Küçükkaya moderatörlüğünde yayın heyecanı başlamıştı.
Bu önemli adımın ve kazanımın hemen ardından gelen ikinci haber de güzel bir     haberdi.
Oda 31 Mart seçimlerinde devletin yani bizim verdiğimiz vergiler ile sağlanan         imkanlar ile cumhurbaşkanlığı forsu ile     mahallemahalle mitingler yapan Başkan Eredoğan'ın ortağı Bahçeli'nin hala otağ     kuramadığı 23 Haziran öncesi İstanbul'da miting yapmayacağı haberi idi.
Yani buradan anlaşılan şu ki 7 Haziran'dan başlayıp, 31 Mart'ta devam eden     iktidara geri attırma direnci bu iki haberle birlikte daha da dirençli hale geldiğidir...
Demokrasi adına kazanım olan bu direncin iktidar tarafından daha iyi anlaşılması halinde başta kendisine olmak üzere ülkenin hayrına olacağı kesin olmakla birlikte         olması gereken güzel şeylerdir.
İşte bu nedenle özür dilemenin yerine yanlışlara rağmen yaşananlara kafa tutarak yani bir adım ileri iki adım geri adım atarak işleri zora sokmak kimseye hayır         getirmeyeceği de bilinmelidir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *