Zihinlerimizin büzüldüğü ve sıkıştığı, benliğe önem veren, uyumsuz ve dengesiz bir dünyada yaşıyoruz. Gerçekten, güzel ve iyi olandan koparılmış, sakatlanmış ve bir anlamda zehirlenmiş bireylerden oluşan bir toplum olma yolunda epey mesafe aldık.
Giderek farklılıklarımızı büyüterek yaşıyoruz. Ayrışma politikaları üzerine bina ettiğimiz düşüncelerimiz, ötekini düşman görme, yaşam alanlarını daraltarak, aslında kendimize yeni çelik kafesler örüyoruz. Kibir üzerine kurulu bu düşünce ve davranışlarımızla, gerçeklerin altını oymuş olacak, güzel ve iyi olanı göçertmiş olacağımızın farkında değiliz! Zehirli ve bir o kadar da tehlikeli zihinsel kuşatma sürecini yoğunlukla yaşıyoruz.
Bulunduğumuz coğrafyada yaşananların ve ülke olarak içinde bulunduğumuz durumun farkında olduğumuzu varsayarak, bir yıkıma, olumsuz bir duruma uğrama potansiyeli ile karşı karşıya olduğumuzu görmek gerekir. Çevremizdeki savaşların yarattığı, yıktığı, katliamların gerçekleştirildiği bu coğrafyada, yaşanan olumsuzlukların bize yansımlarını görmemek,siyasi körlük olacaktır. Çünkü projenin uygulanabilirliği veya laboratuvarı bu coğrafyadır. Zaten sonuçlarını fiili olarak yaşıyoruz. Milyonlarca insanın, vatanında, yurdunda edilerek yollara düşürülmesi, ülkemizde milyonlarcasının barındırılması, Ortadoğu'da yaratılan vekalet savaşlarının bir toplamıydı. Hali hazırda bu risk kalkmış olmamakla beraber, başka bir şekil ve boyutta devam edebilir.
Özellikle savaşın rantını yiyen bölgedeki işbirlikçi yönetimler ve bunların efendileri olan emperyalist devletlerin savaş çığırtkanlığı devam ediyor.Ülkemizin üstünde bulunduğu coğrafyanın önemini de göz önünde tutarsak,ülkemizin yakasından düşmeyecekleri kesindir. Hatta yapay sorunlar yaratarak bu kuşatmayı daha da daraltma, çaresiz bırakma ve belli ödünler koparmak için büyük çaba gösterdikleri de unutulmamalıdır. Bu anlamda, Kudüs'ün Siyonist İsrail devletinin başkenti olarak göstermeleri,ABD'de devam eden soruşturmalar, Türkiye'nin Rusya ve İran'a yaklaşması ile ilgili olduğunu görmezden gelemeyiz.
Avrupa ülkeleriyle yaşanan kriz, söylenilenler, atışmalar, karşılıklı tehditlerin içerde yarattığı psikolojik durum, bütün olumsuzluklarıyla ortada duruyor.Bu iç siyasette ek enerji sağlama gibi görünse de, dünyada giderek yalnızlaştığımızın bir kanıtıdır. Olgunlaşmamış bir dış siyaset, bizi yanlış adreslere götürdüğü ve yalnızlaştırdığı kanısındayım. İçerde de siyasetin dili hep, hırçın, öfkeli ve şiddet içeren bir içeriğe sahip ola gelmiştir. Hatalarını kabul etme erdemliliğini bu ülkede hiçbir siyasi erk, parti veya kişi göstermemiştir, göstermeleri de olası değil. Çünkü böylesi bir gelenekten yoksunuz.
Ülke gündemimizin Kudüs ve ABD'deki mahkemelere kilitlendiği düşünülse de, aslında erken seçim ve buna bağlı olarak kendini gösteren söylem dilinin üst perdeye varması, siyasilerin birbirilerini düşman-hain-teröristlikle suçlamaları alışık olduğumuz bir durumdur. Sorunlar yumağı durumuna gelen ülkede “ben yaptım oldu” mantığıyla hareket edilirse, yarın daha ciddi, önlenemez durumlar kaçınılmaz olarak karşımıza çıkacaktır. Uyuşuk rahatlığımızın bozulacağını unutmamalıyız. Yaşanacakların altında kalacak olanlar, biz sıradan vatandaşlar olacağız.
Çizmiş olduğumuz tabloda, toplumu umutsuz, mutsuz ve her anlamda yıkıma uğramış gibi göstersek de, bir farkındalık yaratmak, gelebilecek tehdit ve tehlikelere karşı hazırlıklı olmak açısında bir öngörüdür.
Okunma Süresi: 3 dk
Victor Osimhen'in En Sevdiği Yemek tavuk döner çıktı! Adını Zor Hatırladı
#Spor / 23 Kasım 2024
Bir Lamborghini'yi Durdurmak İçin Kaç Parça Bant Gerekir? Lamborghini Parçalayan Adam!
#Genel / 23 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *