Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara
Damga Gündem Basın özgür mü, sansür yok mu?

Basın özgür mü, sansür yok mu?

Bir arkadaşım aradı. Federasyon, Serhat Ardahan Spor derken asıl işin, sevdiğimiz yönün olan gazeteciliği çok aksattın diyordu..

Okunma Süresi: 4 dk

Bir arkadaşım aradı. Federasyon, Serhat Ardahan Spor derken asıl işin, sevdiğimiz yönün olan gazeteciliği çok aksattın diyordu..
Haklı mı, haklı?
Peki ben haklı mıyım?
Yani benim gazeteciliği aksattığımı belirten arkadaşımın basın bayramı yada gazeteciler gününden başka bir zaman arayıp, hal hatırımı bile sormadığı ama gazeteciliği aksattığımı belirtip, eleştirmesi ne kadar haklı bir durum?..
Bilmem ama bu ülkede gün geçtikçe özgürlüğünden bahsetmenin şüpheli hale gelen basın özgürlüğü, yapılan küçük bir eleştiriye aba altında sopa gösteren siyasetçi, idarecinin uyarıları sansür değil de ne olabilir ki; Bizde gerçek işimiz olan, sevdiğimiz mesleğimiz yapalım..
Aslında eskisi gibi çokta ilgilenmediklerimin ve yazmaya bile gerek görmediklerimin de bu yönde yani eskisi gibi haber ve yorumlar yapmadığımı ama o eski gazeteciliğimi özlediklerini belirtmeseler de bu yönde bana yönelik eleştirilerinin olduğunu da biliyorum..
Ve yine biliyorum ki; Onlarda bu ülkede basın özgürlüğünün olmadığını, sansürün OHAL gibi kaldırılsa da hala var olduğunu.
Ve 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını onlarında biz gazeteciler gibi kutlamaya gerek görmediğini..
Yaylalar, yaylalar...
Aslında gönüllü bir sistem olması gerektiğini belirtip, askerliğini yada çocuğunu, yakınını bedelli askerlik yaptıranları izlerken Yaylalar, Yaylalar türküsü bir öğrenilemez diyen Devlet Bahçeli’nin önerisi tartışılmaya başlanıyor..
Gerek 24 Haziran öncesi gerekse sonrası Başkan Erdoğan’ın asıl başkan yardımcısı olduğunu da ima eden ve bu yönde rahatça öneriler sunan Bahçe’nin bu açıklaması da her ne kadar af konusunda olduğu gibi havada kalsa da Başkan Erdoğan’ın kendisini dinlediğini ve kırmamaya çalıştığını da görmekteyiz.
Gençlerimizin askerlik süreçlerini kısa sürede bitirtip, iş hayatında aktif olması gerektiğini düşünenlerin içinde olan benim anladığım tek şey hayatın kendisi olduğu gibi askerliğin uçuk olmayan şartlarla bedelli olması ve insan kalabalığında dünyanın en büyük ordularından olan ordunun dinamik ve çekirdek bir kadrodan oluşmasıdır.
Sanırım Askeriliğin baştan aşağı değişeceğini açıklayan Başkan Erdoğan’ın düşüncesi de bu yönde.
Ve bunu hayata geçirmek için yardımcısı olan Bahçel’inin kamuoyu oluşturmasını ister gibi..
Bedelli ya da gönüllü olarak baktığımız askeriliğin savaş halinde lazım olan bir kurum olduğunu ama ‘yurtta sulh, dünyada sulh’ diyen bir anlayışın Çin’de ki Kore’de ki gibi bir anlayış taşımadığını da unutmamak gerekir.
Ve Başkan Erdoğan’ın bakışı ile bu olaya bakmak, Bahçeli gibilerinin de fikirlerini dinlemek gerekir..
Yoksa Yaylalar, yaylalar türküsünü söylerken yayla çorbasını yetiştirmek için eğitime, spora, gençliğe yapılması gereken yatırımları geri plana atan ve hastanesi ayrı, gazinosu ayrı, bütçesi sorgulanmayan ve en önemlisi 10 yılda bir yaptıkları çıkışlarla ‘Ülke, siyaset, demokrasi de kim? Önce biz diyen bir anlayış yeniden hortlar.
Teşekkürler Şefik Öktem
Yaşı 60’ı geçmiş olsa da gönlü hala 20’lik genç delikanlı.
Aşkı ise yaşadığı kenti..
Gecesi, gündüzü bu kenti idare edenlerin nasıl olması gerektiğini anlatmakla geçer, yaşadığı şehrin gelişip büyümesi için kendini paralar..
Gerçi ailesi de öyle değilmliydi?
Kentin ileri gelenleri, şehre katkı sunanlar..
Ve tam bitti derken çok zor şartlar içinde yeniden filizlenen çocukları ile şehrime ne katarım düşüncesiyle yüreği çarpar.
Adı Şefik Öktem.
Yaşı dediğim gibi daha 20 lik.
Aşkı ise tüm moral bozan, şevk kıran, engellemelere karşı tek etmediği ve hala yaşadığı şehri Ardahan..
Şehir Kulübünde otururken baktığı caddede gezenleri nasıl olur katarım bu kentin geleceğin diye düşünür..
İdarecileri ziyaret edip, neler yapılması gerekenleri anlatmaya, uygulatmaya çalışır..
Hiçbir şey yapamasa da döner köyüne, memleketine olduğu köyüne, atadan, dedene kalan arazilerle uğraşır, o yaşına karşın ot biçer, pulur toplar, patos vurur.
Ve hep yakışıklı giyinir, bırakmaz kendisini alienin son ferdi olsa da ayakta olduğunu ortaya koyar ve inadına dimdik yürür.
Adı Şefik Öktem.
Elindeki telefonla arada bir değil, her zaman Ardahan’dan İstanbul’a uzanır, yetinmez Bursa’ya, oradan İzmir’e yetinmez Yurt dışını arar şehrini unutanlara kızar, ‘gelin en azından gençlere sahip çıkın’ diye o yaşına karşın adeta yalvarır.
Yaşadığı şehrin kaymağını yediklerini izler ve hep onlara da kızar.
Kentin kaymağını, balını yerler ama yerlerinden kalkıp, bu kente sahip çıkma adına mücadele edenlere beş kuruş fayda sağlamazlar diye..
Ve son bir şey daha yapar.
Hem de hiç beklenmedik bir anda, adeta sürpriz yaparak.
Gençler uyuşturucu bataklığına saplanmasın, göç etmesin, dağlara çıkmasın ve yeşil sahalar da kalsın diye yeniden, baştan oluşturulamaya başlanan Serhat Ardahan Spor’a sahip çıkılması adına bir çalışma başlatır..
Önce ailesinden başlar, ardından eski dostlarını arar ve der ki; ‘Ya Allah rızası için şu gençlere sahip çıkın’ diye sitem eder..
Ve bir enerji katar, bu yönde çaba sarf edenlere. Ve en büyük katkısını bu ulvi davranışı ile ortaya koyar..
Teşekkürler
Şefik Öktem..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *