Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Kapalı
11°
Ara
Damga Gazetesi Gündem Bakan Akar, ‘FETÖ’cü albay YAŞ’ta nasıl general oldu’ sorusuna yanıt verdi

Bakan Akar, ‘FETÖ’cü albay YAŞ’ta nasıl general oldu’ sorusuna yanıt verdi

Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Engin, bugünkü köşesinde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'la yaptığı röportaja yer verdi.

Okunma Süresi: 13 dk

Engin, ''Kendisine FETÖ ile mücadeleden ABD ile S-400 anlaşmazlığına, son Almanya gezisinden Libya’daki Türk askerlerinin geleceğine kadar birçok konuda soru yöneltme fırsatım oldu. Sohbetin önemli bir bölümü TSK’nın FETÖ’ye karşı yürütmekte olduğu mücadeleyi konu aldı'' dedi. 

İşte o yazı:

Geçen cumartesi günü öğleden sonra iki meslektaşımla birlikte Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile uzun bir sohbet yapma imkânı buldum. Kendisine FETÖ ile mücadeleden ABD ile S-400 anlaşmazlığına, son Almanya gezisinden Libya’daki Türk askerlerinin geleceğine kadar birçok konuda soru yöneltme fırsatım oldu. Sohbetin önemli bir bölümü TSK’nın FETÖ’ye karşı yürütmekte olduğu mücadeleyi konu aldı.

Milli Savunma Bakanı Akar, öncelikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gerçekleşen büyük tasfiyenin yol açtığı personel açığına rağmen TSK’nın giriştiği askeri harekâtlarda ortaya koyduğu performansın çok başarılı olduğunu özellikle vurguladı.

Örnek olarak, Hava Kuvvetleri’nde ihraçlardan sonra ciddi bir pilot açığının ortaya çıktığını belirtirken, “Ortalamaya vurulursa, 100 pilottan 80’i gitti. O zaman 5 pilotun yaptığı işi bugün 1 pilot yapıyor ve adeta tarih yazıyorlar” diye konuştu Hulusi Akar. Keza, Deniz Kuvvetleri’nin geçen yıl Doğu Akdeniz’deki seyir süresinin “son yirmi yılın en yüksek düzeyinde” gerçekleştiğine dikkat çekti.

FETÖ BİR ORDUNUN BAŞINA GELEBİLECEK EN BÜYÜK MUSİBET

Bakan, FETÖ ile mücadelede örgütle bağlantılı olduğu ortaya çıkan personelle ilgili bilgiler geldikçe gereken neyse tereddütsüz bir şekilde yapıldığını belirtirken, şu dökümü paylaştı: “15 Temmuz sonrasında bugüne dek toplam 21.147 personel ihraç edilmiştir. Bunun 150’si general-amiral düzeyindedir. 9.373’ü subay, 9.923’ü astsubay, 1.255’i uzman erbaş-er, 446’sı da memur-işçidir. Bu toplam içinde 5.850’si hakkındaki işlem doğrudan bakan tasarrufuyla gerçekleştirilmiştir. Ayrıca daha önce emekli olmuş 1.639 askerin rütbesi alınmıştır. Bu arada, haklarındaki idari işlemler devam eden 3.275 kişi geçici olarak uzaklaştırılmıştır.”

Akar, “TSK komuta grubunun bir bütün olarak, tam bir kararlılık içinde Anayasa ve kanunlar çerçevesinde Cumhuriyet başsavcılıkları ve istihbarat kuruluşlarımızla koordine bir şekilde FETÖ ile mücadeleyi büyük bir hassasiyet ve kararlılık içinde yürütüyor” vurgusunu da yaparak şöyle konuştu:

“FETÖ bir ordunun başına gelebilecek en büyük musibettir. Bir savaşa girdiğinizde 5 gün sürebilir, bir ay sürebilir ama her savaş bir noktada biter. 15 Temmuz darbe girişimi de 18 saat içinde bitmiştir. Ancak FETÖ ile mücadele bitmemiştir. Hâlâ içimizde şüpheliler var mı? Var... Bilgi, belge geldikçe derhal işlem yapmaya devam edeceğiz.”

SORUŞTURMA GEÇİREN ALBAY NASIL GENERAL OLDU?

Akar’ın bu açıklaması üzerine ben de Serdar Atasoy adındaki bir kurmay albayın geçen ağustos ayındaki YAŞ’ta tuğgeneralliğe terfi etmesi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda istihbarat başkanlığına atanmasından sonra FETÖ’cü olduğunun ortaya çıkması hadisesini kendisine sordum. Konunun kamuoyunda tartışma konusu haline geldiğini belirterek, “Böyle bir kişinin nasıl terfi edebildiği sorusu tartışılıyor...” diye ekledim.

Milli Savunma Bakanı, “Bu kişi ile ilgili bilgi ve belgelerin gelmesiyle ilişiği kesilmiştir” diye yanıtladı.

Mülakatın bundan sonraki soru-cevap bölümü şöyle geçti:

- Ancak açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre kendisi 2017’de FETÖ ile bağlantılı olduğu iddiaları çerçevesinde soruşturma geçirmiş.

AKAR: Ancak sonradan savcılıktan kovuşturmaya yer olmadığına dair 2019 yılında kesin karar verilmiş. YAŞ’ta terfi öncesi istenen bilgi ve belgelerde herhangi olumsuzluk görülmediği için terfisine engel bir durum bulunmamıştır. Ancak, daha sonra ilgili kurumlardan (İstihbarat, Emniyet) gelen bilgiler üzerine gerekli işlem yapılarak TSK ile ilişiği hemen kesilmiştir. TSK olarak içimizde hiçbir haini taşımamak konusunda kararlıyız.

- Yine açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre YAŞ’tan sonra bu şahıs Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na tayin edilmiş, ancak fiilen bu göreve başlatılmamış. Doğru mu?

AKAR: Doğru. Başka bir birimde değerlendirilmişti.

Özetle, Milli Savunma Bakanı, bu kişinin geçen ağustos ayında YAŞ’ta generalliğe terfi ettirildikten sonra yine geçen ağustos ayında Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı görevine atanmasına rağmen bu kritik göreve başlatılmadığını teyit ediyor.

YORUM: Akar’ın bu ifadesi, FETÖ bağlantısı sonradan kendi itirafıyla ortaya çıkan bu kişiyle ilgili sıkıntılı bir durumun daha o zamandan fark edildiğine işaret ediyor.

BIDEN YÖNETİMİNDEN ‘REEL POLİTİK’ BEKLENTİSİ, ANCAK YPG SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ ZORUNLU

MİLLİ Savunma Bakanı Akar’ın yeni ABD yönetimine bakışında ‘reel politik’ faktörünün eninde sonunda baskın çıkacağı ve ABD’nin Türkiye ile ilişkilerinde makul bir çizginin hâkim olacağı beklentisi belirgin bir şekilde hissediliyor. Bakan, “Reel politiğin bir parçası da Amerika’nın kendisidir. Türkiye ile ittifak yapmaları onların lehinedir, Batı’nın lehinedir” diye konuşuyor.

Akar, Biden yönetimine bakışını şöyle açıklıyor:

“ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden dış politika konularını bilen, bu alanda tecrübesi olan, tam sekiz yıl başkan yardımcılığı görevinde bulunmuş bir şahıstır. Ortadoğu’yu bilen birisidir. Kendisinin başkan olarak dosyalara el attıktan sonra reel politiğe uygun bir şekilde hareket etmesini bekliyoruz.

Ayrıca, altını çizmek istediğim bir konu da şu: Bize yaptırım uyguladıkları yasanın adında ‘Hasımlara karşı’ ifadesi yer alıyor. ABD’nin stratejik ortağı olan, NATO’daki müttefiki Türkiye’ye ‘hasım’ sıfatının yakıştırılmasını kabul etmiyoruz. Böyle bir şey nasıl olabilir?

Biz ABD’deki yeni yönetimin makul bir çizgiye geleceğini düşünüyoruz. Bu konuda umutluyuz. İşbirliğimizin stratejik ortak ve müttefikliğin ruhuna uygun bir seviyeye gelmesini arzu ederiz. NATO’nun güvenliği bakımından da gereken budur.”

ABD İSTİHBARATININ YPG-PKK İLİŞKİSİNİ BİLMEMESİ DÜŞÜNÜLEMEZ

Akar’ın ABD’nin yeni Savunma Bakanı Orgeneral Lloyd Austin’ı 2013-2016 yılları arasında ABD’nin Ortadoğu’dan da sorumlu Merkez Komutanı (CENTCOM) olarak görev yaptığı dönemden tanıdığı anlaşılıyor. Akar, bu dönemin bir bölümünde (2015-16) Ankara’da Genelkurmay Başkanı görevindeydi. Lloyd’u bakan olduktan sonra da kendisine bir mektup göndererek göreve gelmesinden dolayı kutlamış.

Ancak ABD ile ilişkilerin düzelmesi için YPG meselesinin çözümünü temel bir zorunluluk olarak görüyor Akar:

“ABD ile ilişkilerde en çok hassas olduğumuz konu bu ülkenin PKK’nın Suriye’deki kolu YPG’ye verdiği destektir. Biz ABD ile yürüttüğümüz görüşmelerde S-400’ler konusunda bir çözüm bulabiliriz. Ama YPG konusunda, gerçekleri görmelerini bekliyoruz. Bir çözüm bulamazsak ABD ile ilişkilerde hiçbir yere gidemeyiz. Şurası bir gerçek: YPG, PKK’dan, Kandil’den talimat alıyor. ABD’nin YPG’nın PKK’sız bir oluşum olduğu yolundaki tezlerinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Amerikan istihbaratının YPG ile PKK arasındaki ilişkileri görmemesi düşünülemez.”

ABD’YE: DEAŞ İLE MÜCADELE İÇİN YPG DEĞİL, BİZLE İŞBİRLİĞİ YAPIN

- Bakan, ayrıca bir sorum üzerine son zamanlarda Fırat Kalkanı bölgesi ve Afrin’de meydana gelen ve çok sayıda sivilin ölümüne yol açan intihar eylemi şeklindeki bomba saldırılarını YPG’lilerin yaptığı konusunda ‘bir tereddütlerinin olmadığını’ söylüyor. Bu saldırıların sınırlı bir kısmını DEAŞ’ın yapmış olabileceğini belirtiyor.

Akar, yeni yönetime şu mesajı veriyor: “Amerikalılar bize DEAŞ’la mücadele etmek amacıyla YPG ile işbirliği yaptıklarını söylüyorlar. Biz de onlara YPG’yi kullanmamalarını, DEAŞ ile mücadele için bizimle işbirliği yapmalarını söyledik. Sulh sükûn sağlamak üzere işbirliği yapmaya hazır olduğumuzu yüz kere söyledik.”

TSK’NIN LİBYA’DAKİ VARLIĞINDA SIKINTI YOK

- LİBYA’daki krize siyasi bir çözüm bulma çalışmaları çerçevesinde varılan mutabakatlar çerçevesinde bu ülkedeki yabancı askeri güçlerin çekilmesi gerektiği yolunda kararlar da alınıyor. Akar’a bu durumu hatırlatıp, “Bu gelişmeler Türkiye’nin Libya’daki askeri varlığını nasıl etkileyecek” diye sorduğumda şu yanıtı aldım:

“TSK, oradaki meşru hükümetin daveti üzerine Libya’da bulunuyor. Dolayısıyla ‘yabancı savaşçı’ (foreign fighters) statüsüne girmiyor. Mevcut anlaşma yeni hükümetle de devam edecektir. Bizim verdiğimiz askeri eğitim faaliyetleri de devam edecektir. Uluslararası hukuk bakımından bir sorun yok.”

KANDİL’DEN TERÖR BAYRAĞINI İNDİRMEK LAZIM

- MİLLİ Savunma Bakanı, geçen ay Irak’a ziyarette bulunarak PKK’nın bu ülkedeki faaliyetlerinin sınırlanmasını konu alan bir dizi görüşmede bulunmuştu. Akar’ın kendisiyle yaptığımız sohbetteki açıklamaları, önümüzdeki dönemde PKK’nın -merkezinin bulunduğu- Kandil’deki varlığının sona erdirilmesinin Türkiye açısından somut bir hedefe dönüşmekte olduğuna işaret etti.

Bakan, bu konuda şunları söyledi: “Kandil mitinin bitmesi lazım. Kandil’deki terör bayrağını oradan indirmek ve yırtmak lazım. Biz bu konuda Irak ile her türlü işbirliğini yapmaya hazırız.”

ALMANYA’YA UYARI: ‘BU FETÖ BİR GÜN SİZİN DE BAŞINIZA BELA OLUR’

MİLLİ Savunma Bakanı Akar, geçen hafta Berlin’e yaptığı ziyarette Alman mevkidaşı Annegret Kramp-Karrenbauer ile yaptığı görüşmeden memnun görünüyor. Üç saat kadar süren, geniş gündemli görüşmenin olumlu bir ortamda geçtiğini belirtiyor.

Akar’ın aktardığı ilginç bir nokta, Alman Bakan’ın Türkiye’nin muhtelif askeri harekâtlarını kastederek kendisine “Türkiye’nin neden tek başına hareket ettiği” gibi bir soru yöneltmiş olması. Akar, “Bu görüşün kesinlikle doğru olmadığını örneklerle anlattık. 2011’den itibaren Arap Baharı’nın ortaya çıkmasından sonra hep müttefiklerimizle beraber hareket etme çabası içinde olduğumuzu, ancak bu çabamızın karşılık görmediğini söyledik” diye konuşuyor.

Akar’ın verdiği örneklerden biri, Suriye’de DEAŞ’a karşı askeri mücadelenin başlangıçta Türkiye ile başını ABD’nin çektiği uluslararası koalisyon tarafından birlikte yürütülmesinin kararlaştırılmasına karşılık, Amerikan tarafının sonradan tutum değiştirmiş olması. Akar, bu konuda şunları söylüyor:

“Bu konuda askeri makamlar arasında yapılan planlama çalışmalarında askeri işbirliğinde uygulanacak gerekli operasyonel prosedürlerin büyük bir bölümü üzerinde, -kesin bir rakam olmasa da 10’da 7’si diyelim- mutabakat da sağlanmıştı. Son anda vazgeçtiler. YPG ile anlaştılar. Ardından biz “Geliyor musunuz” dedik ve onlar (ABD) gelmeyince biz 2016 Ağustos ayında Fırat Kalkanı harekâtını başlattık. Bu gerçekleri muhatabımıza altını çizerek aktardık.”

“Bugün ne yazık ki Batı dünyasında görülmek istenmeyen bir gerçek var, o da DEAŞ’la göğüs göğüse çarpışan tek NATO ordusu Türk ordusudur” dedikten sonra devam ediyor Akar:

“Uluslararası koalisyonun havadan yaptığı harekâtları ayrı tutalım, başka hiçbir NATO ordusu DEAŞ ile karada sahada savaşmamıştır. Suriye’de 3 bin DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdik. Irak’ta da 700 dolayında DEAŞ’lı etkisiz hale getirildi. Toplamda 4 bine yakın DEAŞ’lı, TSK tarafından etkisiz hale getirilmiştir. Keza Türkiye’nin DEAŞ’la iltisaklı olduğu değerlendirilen 100 bin kişiyi sınırlarından içeri sokmadığını, ayrıca 9 bin kişiyi de sınırlarından dışarı çıkarıp deporte ettiğini de unutmayalım.”

Akar, ayrıca Almanya’nın PKK konusunda attığı adımların yeterli olmadığını da muhatabına söylemiş. Bir başka uyarı FETÖ konusunda gitmiş: “FETÖ’nün Avrupa’da en yoğun bulunduğu ülkenin Almanya olduğunu söyledik. Ayrıca, kendilerine ‘Bunları tanımıyorsunuz, nasıl çalıştıklarını bilmiyorsunuz. Bunlar beş yıl sonra sizin başınıza bela olur’ dedik.”

ASKERİ ALIMLARLA İLGİLİ SIKINTILARIN DÜZELTİLMESİNİ BEKLİYORUZ

NATO vurguları ön plana çıkarken Karrenbauer, “Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan arasında bir çatışmanın NATO’yu zayıflatacağını, ittifakı olumsuz etkileyeceğini, bu çerçevede Türkiye ile Yunanistan arasındaki görüşmelerin başlamasından memnuniyetini” belirtiyor.

Karrenbauer, geçen hafta görüşmelerden sonra bazı “zor konular”ın da görüşüldüğünü açıklamıştı. Akar da “Savunma Sanayi meselelerini de konuştuk, askeri alımlarla ilgili bazı sıkıntıların düzeltilebileceğini görüştük” diyerek, bazı sıkıntıların varlığını gizlemiyor.

Akar, “Bu alandaki sorunları açar mısınız?” sorumuza şu yanıtı verdi:

“Türkiye’nin alacağı bazı askeri malzemelerin ihraç izinleriyle ilgili sorunlar çıkabiliyor. Bu Almanya’nın iç siyasetindeki bazı olumsuz tutumlardan kaynaklanıyor. Yüzlerce askeri malzeme söz konusu, tank motorları, obüs bataryalarının motorları da dahil olmak üzere... Biz bu konudaki listeyi verdik, beklentimizin yerine getirileceği konusunda umutluyuz, bekliyoruz. Biz şunu da söyledik, bazı araç gereçleri başka yerlerden de alabileceğimizi belirtip, ‘ama oradan alırsak daha iyi olur’ dedik.”

BASKINDAN SONRA BAKANLAR ARASINDA TELEFON HATTI

Bu arada, AB’nin Libya’ya BM silah ambargosunu denetlemek amacıyla Akdeniz’de yürüttüğü IRINI harekâtı kapsamında, geçen kasım ayında Alman askerlerinin Akdeniz’de Türkiye’ye ait bir ticari gemiye baskın düzenlemesi hadisesi de iki bakanın görüşmesinde gündeme gelmiş.

Akar, “Bu konu konuşuldu ve iki taraf arasında bir daha bir yanlış anlama, bir yanlışlık olmaması için yakın temasta olmamızın önemi konusunda mutabık kaldık. İkimiz de ‘Bir daha olmasın’ dedik ve bunu önlemek üzere birbirimize şahsi telefonlarımızı verdik, böyle durumlarda birbirimizi doğrudan aramak üzere...” diye konuşuyor.

Bakan, bu konuda şunları da söylüyor: “IRINI tek yanlı meşruiyeti tartışmalı bir harekâttır. Ayrıca adil değildir, çünkü siz denizde kontrolü kurmaya çalışırken, havadan Hafter’e muazzam bir destek gidiyor. Buna ne yapacaksınız? Meseleyi böyle koyduğumuzda cevap yok. Bu arada, ticari gemimizde yapılan usulsüz arama, hiçbir şeyin bulunamamış olması itibarıyla bizim için yüz akıdır...”

‘S-400’LERE GİRİT MODELİ UYGULAYALIM’

HULUSİ Akar’ın Almanya gezisinde NATO dayanışması önemli bir ortak payda olarak belirdi. Peki ABD, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri almasını NATO’nun uyumu açısından bir zafiyet olarak görüp eleştirirken, Avrupalı NATO müttefikleri bu konuyu Türkiye’ye açıyorlar mı?

“Hayır, S-400 konusu diğer NATO ülkeleri tarafından önümüze getirilmiyor” diye yanıtlıyor Akar.

Milli Savunma Bakanı, geçen sonbaharda yaptığı bazı açıklamalarda “S-300 sistemi, NATO ittifakı içinde nasıl kullanılıyorsa Türkiye’nin de S-400’ü aynı şekilde kullanabileceğini” belirtmişti. Bununla kastettiği Yunanistan’ın Girit Adası’nda bulundurduğu Rus yapımı S-300 hava savunma sistemleriydi.

Bakana “Türkiye’deki S-400’ler için Girit’teki S-300’ler modeli geçerli olabilir mi?” diye sorduğumda şu yanıtı aldım:

“Evet olabilir. Ayrıca konu sadece Girit’teki S-300’ler de değildir. Varşova Paktı üyesi olup sonradan NATO’ya katılan birçok Avrupa ülkesinde hâlâ Sovyet döneminden kalma silah sistemleri var. Bu silahlar da pekâlâ NATO içinde sistemde tutuluyor. Biz de bunu söyledik, Girit’teki S-300’lerde nasıl bir model kullanılıyorsa, bunu müzakereye açığız dedik.”

Akar, bu müzakerelere NATO’nun da katılabileceğini belirterek, şunları söylüyor:

“Bu görüşmelerin NATO şemsiyesi altında yapılabileceğini söyledik. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de bu konuya olumlu bir şekilde yaklaştığını belirtti. Ancak ABD tarafından böyle bir çalışma grubunun kurulmasına olumlu bakmadıkları yolunda açıklamalar yapıldı. Bu arada, ABD’nin S-400’ler konusundaki tutumunda meselenin ticari yönünü de görmeliyiz. Türkiye’nin, Rusya’dan S-400 almasıyla başka ülkelerin de alması yönünde bir yol açılmış oluyor. Ticari nedenlerle de bunun başka ülkeler tarafından tekrarını önlemek için böyle bir yolun açılmasını durdurmak istiyorlar.”

‘Girit modeli’nden söz ederken, bu modelin kritik bir yönüne de değinmeliyiz. Bakana “Girit’teki S-300’lerin sürekli operasyonel olmadığı, çoğunluk depoda tutulduğu biliniyor” diye hatırlattığımda, şu yanıtı aldım:

“Sürekli kullanacağız diye bir şey yok ki. Bu sistemler tehdit durumuna göre kullanılır. Ona biz karar veririz.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *