Tarakcı'nın "Erdoğan giderse ne olur?" başlıklı yazısı şöyle:
Erdoğan giderse Türkiye Suriye'den çekilir.
Erdoğan giderse FETÖ yeniden devlet olur.
Erdoğan giderse APO affedilir, Demirtaş Cumhurbaşkanı Yardımcısı olur.
Erdoğan'ın ardından gelecek olan iktidarın ezanla, Kuran'la, tesettürle mücadelesi yeniden başlar.
Erdoğan giderse Irak, Suriye dört parçaya bölünür.
Erdoğan giderse İsrail, Gazze'ye girer.
Erdoğan giderse Katar, Suudiler ve yandaşları tarafından işgal edilir.
Erdoğan giderse Ortadoğu haritası, Amerikan planı doğrultusunda yeniden şekillenir.
Erdoğan giderse, Türkiye dünyada etkisini kaybeder.
Erdoğan giderse, büyük yatırımlar bir daha asla yapılmaz.
Erdoğan giderse milli savaş sanayisi tarih olur.
Erdoğan giderse yerli otomobil, yerli uçak, yerli uçak gemisi, yerli tank projeleri tarihin sayfalarında kalır.
Erdoğan giderse Kanal İstanbul yapılmaz.
Erdoğan giderse Kürdistan kurulur.
Erdoğan giderse Afrikalı yetimler himayesiz kalır.
Erdoğan giderse dünya Müslümanları ve Türkler her yerde ezilir.
Erdoğan giderse, Türkiye'de milyonlarca göçmen ölüme geri gönderilir.
Erdoğan giderse, Türkiye devleti çöker, beka sorunumuz başlar.
Erdoğan giderse, ekonomi batar.
Erdoğan giderse Berat Albayrak gibi başarılı bir ekonomi bakanı bir daha gelmez.
Erdoğan giderse, faizler artar, döviz yükselir, yeniden IMF'nin kapısına gideriz, ekonomi çöker.
Kısacası Erdoğan giderse felaketimiz olur.
Erdoğan giderse "felaketimiz olur" diyenler bunları inanarak söylüyorlar. Bu söylenenlere de iman ediyorlar.
Referandumdan önce neler söylüyorlardı?
16 Nisan 2017 referandumundan önce de iktidar yanlıları referandumda "evet" denilmesi için de şunları da söylüyorlardı:
“Çocuklarımızın geleceği için, güçlü bir Türkiye için, istikrarlı hükümetler için, dünyanın en büyük 10 ekonomisine girmek için, ekonominin daha hızlı büyümesi için, Türk ekonomisinin ve Türk Lirasının güçlenmesi için, enflasyonun düşürülmesi için, kişi başına düşen milli gelirin artırılması için, bağımsız yargı için, koalisyon hükümetleri döneminin sona ermesi için, istikrarsız hükümet dönemlerinin sona ermesi için, Türkiye, Müslüman ve Türk dünyasına liderlik edeceği için, Türkiye'nin siyasi bir kaosa düşmemesi, ekonomik olarak küçülmemesi için, Türkiye'nin 15 yıl öncesine dönmemesi için, Türkiye'nin bölünmemesi ve parçalanmaması için, Türkiye'nin geleceğini değil, Avrasya'nın kaderini belirlemek için."
Referandumda söylenenlerin tamamının tersi oldu!
Türkiye'yi 2018 yılına kadar tek başına yönetmiş olan AK Parti, yapılan seçimlerde Cumhur İttifakı'nı oluşturarak, koalisyonlar sürecini yeniden başlatmıştır. Binde bir desteği olan Perinçek'e bile ihtiyaç duyar hale gelmiştir.
Dış politikada ise AK Parti tarihinin en yalnız dönemi ile karşı karşıya kalmıştır. Sıfır sorundan, sorunlu olmayan komşusu kalmamıştır.
***
Referandumdan bir gün sonra, 17 Nisan 2017 tarihinde dolar 3,65; euro ise 3,87 idi.
Aradan geçen 3 yıl 6 ay sonra, dolar ,.85; euro 9,29 noktasına geldi.
Yani döviz yükseldi, Türk lirası çöktü.
Enflasyon, işsizlik, faizler, ekonomik küçülme, bütçe açığı, iç ve dış borç, döviz son yirmi yılın pikini yapmış durumda.
Faiz eşittir enflasyondu. Yani faiz enflasyonun nedeniydi. Faizleri düşürmeyen Merkez Bankası yönetimi görevden alınmıştı. Bugün ise dövizin ateşi düşürülsün diye faizler artırılmış durumda.
İktidarın tüm yetkililerine göre ise ekonomi şahlanışta.
Sokakta ise vatandaş son yirmi yılın en kötü döneminde.
AK Parti 18 yıldır iktidar ve iktidar döneminin ilk 10'lu yıllarını arar duruma gelmiş bir Erdoğan gerçeği.
Yazının devamı için tıklayın