Medyamız, “Afrin’den kara haber/ Acı haber/ Yürekler dağlandı/ Ateş düştüyü yeri yaktı” gibisinden başlıkları atmadan önce mikrofon tuttukları askerlerimizden birisi, “Bugün bizim için düğün, düğüne gidiyoruz” dedi, diğeri, “Ailelerimiz bizi boşuna beklemesin, dönmemek üzere gidiyoruz” dedi, ötekisi, devlet başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dilinden düşürmeyeceği bir hedefi işaret etti, “Kızıl Elma” gazete manşetlerine böylece düştü.
*
Afrin operasyonuna, barışı simgeleyen “Zeytin Dalı” adı da verilse, onun yerine savaş simgesi “Demir Yumruk” da dense, hiç tartışmasız düğmeye basıldığından bu yana bu harekat, bir askeri operasyondur, başlangıcı, ortası, sonu, kan ve gözyaşı üzerine inşa edilmiştir.
*
Baştan söyleyeyim, Afrin Harekatı, Erdoğan’ın bir sabah uyandığında aklına gelip, askerimizi komşu ülke topraklarına gönderdiği siyasal güce dayalı, oy devşirmeye yönelik emrivaki bir operasyon değil, aksine çok geç kalınmış, ertelenmiş bir devlet operasyonudur.
Sınırlarımızın kevgire döndüğü bir dönemde, teröristlerin baskınlarıyla savunmasız yakalanan polis ve askeri güçlerimizden verilen şehit sayısını alt alta, isim isim yazsak, Afrin’de verdiğimiz/vereceğimiz şehit sayısının binde birini anca bulur. En azından göğüs göğüse geçen bu çatışma da gösterdi ki, hain pusu kurarak vatan evlatlarının canına kast edenler, bu çatışmada verebilecekleri en büyük zayiatı verdi.
*
Mehmetçik cephede çarpışırken…
Muhalefetin, bir yandan operasyonu destekler mahiyette sözler sarf etmesi, diğer yandan da toplumun aklında kuşku uyandıracak iddiaları ortaya atmasının, Türk Tabipler Birliği’ninin, sözde savaş karşıtı bildiriler yayımlamasının, bir nevi savaşma seviş sloganına yönlendirmesinin ne siyasetle, ne de akılla izah edilir bir yanı gözükmekte.
*
Kırk yıldan fazladır kemikleşmiş, neredeyse ordu haline gelmiş bir terör belasıyla uğraşan Türkiye’nin, bataklığı kurutmak adına verdiği askeri mücadele çabası, bu toprakları vatan kabul etmiş her bireyin şartsız-şurtsuz desteklemesi gereken bir eylemdir.
*
Muhalefet partisi CHP, siyasi yaşamı boyunca Atatürk üzerinden beslendiği gibi, bir yandan ‘Yurtta sulh cihanda sulh” dedi, diğer yandan da Atatürk’ün cephedeki kahramanlıklarından paye çıkardı, onun ne kadar mükemmel askeri bir deha cesur bir savaşçı olduğunu filan söyledi. Yetinmedi, her iki taraftan binlerce kayıpların yaşandığı, yakın zamanda Türk tarihine mal olmuş Kıbrıs Barış Harekatı’nı, sırf kendi siyasi parti temsiliyeti bulunan Ecevit önderliğinde gerçekleştiği için göğsünü kabarta kabarta anlattı.
Demek ki, öyle dönemler gelir ki, kalıcı barışı sağlamak için geçici savaşları yapmak kaçınılmaz hale dönüşür.
*
Afrin Harekatı’nı, artısıyla, eksiğiyle Recep Tayyip Erdoğan ile özdeşletirmek, içinde milli mücadeleyi barındıran bir devlet operasyonunu siyasetin malzemesi yapmaya çalışmak, iktidarın zayıf noktasını burada aramak, “Düğüne gidiyoruz” diyen yirmi yaşındaki o cesur yürekli mehmetçiğin feraseti kadar ferasete sahip olunmadığının bariz kanıtıdır.
*
Tıpkı…
*
Şehadet makamının nimetlerinden ve mucizesinden bihaber medyamızın, “Kara Haber” başlığını atarken yaşadığı akıl tutulması gibi yani…
*
Bi dönem “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” dediğinde tepki çeken Erdoğan’ın o sözlerinin, göğüs göğüse çarpışan mehmetçiğimizin, “Ailelerimiz bizi boşuna beklemesin, dönmemek üzere gidiyoruz” karşılığını bulmasıdır AFRİN…