Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara
Damga Gündem Adalete herkesin ihtiyacı var ve hukuk herkesin ortak malıdır

Adalete herkesin ihtiyacı var ve hukuk herkesin ortak malıdır

Adaletsiz bedenler üşüyen gövdelerdir. Kışın ayazında tir tir titreyen canlı varlıklardır. Ancak adalet şalı bu azgın soğuğa karşı çare olabilir.

Okunma Süresi: 4 dk

SuperHaber yazarı İlhami Işık: Adaletsiz bedenler üşüyen gövdelerdir. Kışın ayazında tir tir titreyen canlı varlıklardır. Ancak adalet şalı bu azgın soğuğa karşı çare olabilir. Ancak hukuk içimizi bir demli çay gibi ısıtabilir. Adalet her şeyden önce öteki insana duyduğumuz sorumluluk anlamına gelebilir.
"Seni bir boşluğa attım / Gövdeni başka gövdeler bilmeyecek artık / Boşluk sesi ol... / Hoşluk sesi ol... / Sonra dön üz beni..."
Birhan Keskin’in "Kim bağışlayacak beni" adlı kitabından okuduğum bu şiir her okuyuşta savurur beni, zihnim tuhaf bir karanlığın etkisinden uzun zaman kurtulamaz. "Gövdeni başka gövdeler bilmeyecek artık", dizesi içimi ürpertir. Şiir uzun ve şu dehşet verici duygularla yüzleştirir herkesi "gözlerimdeki ay ışığı / gözlerinin körlüğü içinde"
Birilerini bir boşluğa atarsak, belki boşluğun sesi kulağımıza ulaşabilir o da bir parça adalet ve vicdan duygusu kalmışsa bizde. Boşluğun sesi hiç kimse için hoşluğun sesi olamaz. Buna imkan yoktur. Düşünsenize, artık başka gövdeler bilmeyecek gövdemizi. Bundan daha büyük ceza olur mu? Bundan daha büyük bir insanlık kaybı     olabilir mi?
Eğer gövdemizi artık başka gövdeler bilmeyecekse, hiç kimsenin gözlerindeki ay ışığı bizim körlüğümüzün ışığı olamaz. Bu temalar ya da duygular şiirde çok güzel duruyor ve itiraf etmeliyim ki hem şiire çok yakışıyor, hem de son derece etkileyici.
Ama gerçek hayat başka. Reel hayat başka. Gerçek hayatta herkesin ötekinin gövdesini hissetmesine ihtiyacı var. Ötekinin gövdesini hissetmek yaşıyor olmanın en büyük kanıtı.
Ötekinin gövdesini sürekli ve kesintisiz hissetmek için adalete ihtiyacımız var. Kendi gözlerimizin ay ışığı ile görebilmek için hukuka ihtiyacımız var. Hiç kimsenin gövdesi bizim gövdemizin yerine geçemez, hiç kimsenin gövdesi bizim gövdemiz kadar, bizim ihtiyaçlarımızı karşılayamaz. Aynı şekilde hiçbirimiz başkasının gözlerindeki ay ışığı ile göremeyiz. Gözümüzde ay ışığı yoksa körüz, ve ötekinin ay ışığı görmemizi sağlayamaz. Adalet söz konusu olduğunda bizim gövdemiz önem kazanır. Yani bizim gövdemizin ötekiler nezdinde değerli olmasıdır bu durumun adı. Hiç kimse boşlukta kalmasın diye adı hukuk olan bir hak ve görevler sistematiği icat etti insanlık. Ortaklaşa üretilen bu yasalar ve normlar dizesi, herkesi kendi kimliği ve inançları içinde korur. Herkes bu daire de kalmak koşulu ile istediğini söyleyebilir ve söylediklerini bir hayat tarzı haline getirmek için faaliyet sürdürebilir. Tek kırmızı çizgi var. O da başkalarına karşı şiddet ve cebir kullanmamak koşuluyla.
Adaletsiz bedenler üşüyen gövdelerdir. Kışın ayazında tir tir titreyen canlı varlıklardır. Ancak adalet şalı bu azgın soğuğa karşı çare olabilir. Ancak hukuk içimizi bir demli çay gibi ısıtabilir.
Adalet her şeyden önce öteki insana duyduğumuz sorumluluk anlamına gelebilir.
Sorumsuzluğun olduğu yerde adalet yoktur. Keyfiliğin kol gezdiği yerde hukuk yoktur. Hiç kimse hiçbir nedenle hukukun dışına ya da üstüne çıkamaz. Bunun faturası büyüktür. Bunu maliyeti herkesin kendi hakkını aramasıdır ki, işte bunun adı kıyamettir.
Aynı şiirin bir yerinde şöyle devam eder şair; "Hadi ben umarsızım / ben ölmek üzereyim / yorgunluğum da öyle / sabrımın son parçasını da yedim / az önce... / "
Eğer insanlar sabırlarının son parçasını da yemişlerse, az önce, artık iflah olmak mümkün değil. Çünkü adaletsizlik sabrın son parçasının da yedirir herkese. Sabrı besleyen Adalettir. Yorgunluğa rağmen sabrı diri tutan hukuktur. Adalet ve hukuk hala umudun en büyük taşıyıcısıdırlar. Umutlu olmak bir bakıma adalete ve hukuka güvenmeye devam etmek demektir.
Birgün herkes ötekinin sabrına ihtiyaç duyacak. Bir gün herkes hukukun ortak mal olduğunu algılayacak. Bu güzel şiirin bir dizesini daha hatırlatarak konuyu         bağlayayım.
"Seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp / sanki senden bahsetmiyormuş gibi yapıp / sanki benden bahsetmiyormuşum gibi / hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi / fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana"...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *