Merhum Başbakan Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan tarafından kurulan Yeniden Refah Partisi'nin Esenyurt Kurucu İlçe Başkanı Selçuk Güneş, önemli açıklamalarda bulundu. Esenyurt'ta ciddi bir ivme yakaladıklarını belirten Güneş, “Bizler de buranın evladıyız. Bir daha ki sefere Esenyurt’un evlatlarından biri Yeniden Refah Partili olacak” iddiasında bulundu. Esenyurt'un mevcut sorunlarının geçmişte yapılan hatalardan kaynaklandığını dile getiren Güneş, “Esenyurt'ta yeniden bir kent projesi çizilmesi gerekiyor. Bir komisyon kurup sorunlar tespit ettikten sonra şehir planlamacıları oturup, sorunların çözüm yollarını aramaya başlamalı” önerisinde bulundu.
Selçuk Bey kendinizi tanıtır mısınız?
Bize bu imkânı verdiğiniz için öncelikle partim, ilçem ve şahsım adına sizlere ve Damga gazetesine teşekkür ediyorum. Ben Selçuk Güneş. 1978 Ardahan doğumluyum. Evli ve 3 çocuk babasıyım. Esenyurt’ta Yeniden Refah Partisi’nin kurucu ilçe başkanlığını yapmaktayım. Kendi işim olan spor tesislerinin yapımı alanında faaliyet göstermekteyim.
Siyasi hayatınızdan biraz bahseder misiniz?
Siyasete okul yıllarımızdan beri merakımız vardı. Doksanlı yıllarda okulumuzdaki öğrencilerle birlikte siyasi hayatımıza farklı kanallarda başladık. O dönemlerde 2004- 2005 yıllarından sonra Saadet Partisi ile aktif olarak siyasete atıldık. Erbakan hocamız ile tanışıp yol haritalarımızı belirledik. Genel başkanımız olan Dr. Fatih Erbakan Bey ile de tanıştıktan sonrada bilfiil siyaset yapmaya başladık. O günden bugüne kadar Millî Görüş camiasında Yeniden Refah partisinde siyasi hayatımı sürdürmekteyim. Bundan önce Erbakan Vakfı’nın Esenyurt ilçe Başkanlığını yapıyordum. Anadolu Gençlik Derneği’nde ilçe başkan yardımcılığı gibi çeşitli görevlerimiz oldu. Saadet Partisi’nde gençlik kolları başkanlığı, teşkilat başkanlığı gibi birçok görevlerde bulunduk.
Türkiye’deki birçok partinin içerisinden neden Yeniden Refah Partisi?
Olanakları bizden daha iyi olan birçok parti var. Neden Yeniden Refah Partisi? Bizler Erbakan Hocamızdan dava diyerek, Millî Görüş ile yola çıktığımız için ‘hocaya itaat şerefimizdir’ şeklinde çok slogan attık. Bundan dolayı Millî Görüş’ün içerisinde Saadet Parti’si ile girdikten sonra o günden bugüne Refah Partisi’nde genel başkanımızın önderliğinde devam ettik. Ömrümüz yettiğince inşallah bu görevde olmasa da çeşitli görevlerde bu partide devam etmeyi düşünüyoruz. Biraz da hayat felsefesi olarak bize yakın olduğu için bundan dolayı Yeniden Refah Partisi’ndeyiz.
Türkiye’de kutuplaşan siyaset dilinden biraz bahseder misiniz?
Kutuplaşan siyaset dili maalesef gittikçe çirkefleşmeye başlıyor. Bu sadece muhalefet tarafından değil, iktidar tarafından da insanları ve toplumu rencide edecek şekilde kullanılmaya devam ediliyor. Bu dil 2002 yılında AK Parti'nin iktidara gelmesiyle başladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın hoyrat ve bir Kasımpaşalı edasıyla siyaset yapması teorik olarak işine geliyor. Çünkü çok dağılan sağ ve muhafazakâr seçmeni bir yerde toplamak istiyordu. Bunun içinde insanları kutuplaştırması lazımdı. Bu aynı zamanda Cumhuriyetçi ve Kemalistlerin işine de geliyordu. Eğer sağ ve muhafazakâr kutuplaşırsa ulusalcı ve Cumhuriyetçi Kemalistler de burada kutuplaşır. Belki de anlaşmalı olarak ikisi de kutuplaşıp, başkanlık sistemi de bunun için getirildi. Tıpkı Amerika’daki model olan Cumhuriyetçiler ve Demokratlar gibi olacaktı. Bu halk, bu siyasi irade buna müsaade etmedi. Bugün Türkiye’de yüzlerce parti var, ama birçoğu seçime giremiyor. Cumhurbaşkanı bu şekilde karşı tarafa kutuplaştırıcı bir dil kullanınca karşı taraf da kendi ekseninde diğer tarafa aynı dili kullanıyor. Bu dil halka zarar veriyor. Doksanlı yıllarda bu dil bu kadar keskin değildi. Evet siyasi liderler birbirlerini eleştirirlerdi, ama aynı ortamlarda bir araya gelip, birbirlerine ikramlarda bulunurlardı. Şimdi ise bir araya bile gelmiyorlar. Sadece cenazelerde bir araya geliyorlar. Onun için bir açık oturumda bir araya gelmeleri imkânsız hale gelmiş. Bu siyasi dilin hoş olmadığını düşünüyoruz. Biz Yeniden Refah Partisi olarak siyasete nezaket ve feraset getirdik. Siyasette kutuplaşma maalesef halkın arasına kadar girdi. Aynı aileden farklı partilerden olanlar birbirleri ile konuşmuyorlar. Bu da çok üzücü ve vahim bir şey. Burada bizi okuyanlara altını çizerek söyleyeyim. Siyaset gelip geçicidir, akrabanız kalıcıdır. Sizin cenazenize ve düğününüze akrabanız gelecek. Dolayısıyla hiçbir siyasi liderin peşine takılıp da eşinize, dostunuza akrabanız ile kötü olmaya değmez.
Siyasi ahlak hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tabi ahlak bozulunca dil de bozuluyor. İkisi birbirine paralel olarak gidiyor. Yani ahlaksız birinin dilinin düzgün olmasını bekleyemezsiniz. Dili bozuk olanın ahlakı yerli yerinde olmaz. Maalesef bazen kalptekiler dile vuruyor. En son sayın Kılıçdaroğlu, meclis konuşmasında yapmış olduğu el hareketi ile kalbinde olanı diline vurdu. Lakin Cumhurbaşkanı'nın vatandaşa ananı da al git gibi bir sürü siyasi gafları mevcut. Bu dil maalesef siyaset yapan herkes için geçerlidir. En son İYİ Parti’deki Lütfü Türkan’ın şehit yakınına ettiği küfür. Bunun başka izahı yoktur. Dolayısı ile ahlaksız olan bir adam nerede olursa olsun boş. Bizim Millî Görüş’ün temel ve ilkelerinden biri ahlak ve maneviyatı ön plana çıkarmak. Ahlaksız bir insan herkese ve her inanca zarar verir.
Erken seçim hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı'nın ve ortaklarının demesine göre 2023’te yani zamanında olacağını beyan ediyorlar. Bence normal seçim bile artık erken sayılır. Erken seçim istemek normal seçim istemek gibi bir şey oldu. Normal seçime 17 ay gibi bir süre var. 2022’nin birinci ayından sonra aday adayları pankartlar ile sahalarda görünmeye başlarlar. İlk bir iki ay onların curcunası ile geçer. Üçüncü aydan sonra sahalarda gerçek millet vekilleri adaylarını görmeye başlarız. Yani normal seçim zamanında olsa bile bir yıl kaldı. Bu hükümeti bu ekonomi kaldırır mı onu da bilmiyoruz. Türkiye’nin ekonomisi buna müsait değil. Çünkü iğneden ipliğe gelen zamlar halkın belini bükmeye devam ediyor. Eğer ekonomi böyle giderse erken seçime kesin gidilebilir.
Parlamenter Sistem ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Önemli olan mantık, mantalite ve zihniyettir. Zihniyet halktan yana olursa hangi sistem olduğu fark etmez. Halktan yana olursan Parlamenter sistemde de Cumhurbaşkanlığı sisteminde de hizmet edebilirsiniz. Biz kalkıp parlamenter sisteme geçişin çok doğru olduğunu bulmuyoruz. Artık kabile ülkesi gibi olduk. Bir gün bu sistemi bir başka gün başka sistemi deniyoruz. Bu uluslararası arenada da çok iyi bir izlenim bırakmıyor. Mevcut sistem kalsın, ama revize edip güçlendirilsin. Nasıl? Bir kere bakanlar milletvekilleri içerisinde meclisten seçilsin. Dışarıdan atama ile ya da ısmarlama ile bakan olunmaz. Eskiden hükümetlerin güvenoyu aldığı gibi bakanlar da güven oyu alsın. Mevcut Dışişleri Bakanı olan Mevlut Çavuşoğlu, güvenoyu alırsa atansın almaz ise bakan olmasın. Bir ikincisi bakanlara gensoru verilsin. Mesela şimdi Cumhurbaşkanına gensoru veremiyorsunuz. Bari bakanlara gensoru verip düşürülebilsin. Yani biraz daha parlamentonun güçlendirilmesi gerekiyor. Şu anda meclis baypas edilmiş. Muhalefet diyor ki parlamenter sisteme geçelim. Birincisi Cumhurbaşkanlığı seçimini almaları lazım. Yeniden bir seçim yapmaları ve sonrasında halk oylaması ile onu da kazanmaları lazım. Sonra bir daha seçim yapmaları gerekiyor. İYİ Parti'nin birinci parti olması gerekiyor ki Meral hanım başbakan olabilsin.Bu da neredeyse 3 sene demektir. Oysaki mevcut sistem revize edilirse ülkenin refaha kavuşabilir.
Esenyurt’taki siyasi partileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Saadet Partisi'nde iken Cumhuriyet Halk Partisi’ne 2-3 kez bir ziyarette gittik. Bizim ile beraber olan arkadaşlarla birlikte heyecanlıydık, çünkü ilk kez böyle bir ziyarette bulunacaktık. Onlar da Saadetliler bizi ziyarete geliyorlar diye hoşlanmıştı. Yani ben bu ilişkiyi hayatımda öyle yaşadım. O zamanlar parti içerisinde çok gidip gelmeler yoktu. Ama bu süreçte yeni kurulan partiler olunca ziyaretler sıklaştı ve normal halini aldı. Mevcut olan parti ilçe başkanları ile şimdi kardeş abi ilişkileri kurulmaya başlandı. Özellikle meclis dışında kalan partiler kendilerini birbirlerine çok yakın hissediyorlar. Eğer ki Esenyurt’ta eylem birliği olacaksa bizler üzerimize düşeni yapmaya hazırız.
Genel anlamda sosyal ve ekonomik olarak Esenyurt’u nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Kemal Deniz Bozkurt, Esenyurt’un evladı denilerek belediye başkanlığını aldı. Biz de Esenyurt’un bir evladıyız ve burayı çok seviyoruz. Her ne kadar haber bültenleri burası hakkında iyi şeylerin yaşanmadığını söylese de biz buralı olmaktan mutluyuz. Gidecek başka yurdumuz yok çünkü biz buralıyız. Esernyurt neden uluslararası bir kent haline geldi?Birincisi hayat standartları burada çok düşüktü. Varoş, köy, kent karışımı bir yerdi. Yüksek binalar yapılmaya başlandığında da daha ilginç manzaralar ile karşılaşmaya başladık. Koca binaların yanı başında köydeki ev tarzında gecekondularda insanlar yaşamlarını sürdürüyordu. Böyle bir ortamdan kente dönüştü. Öyle bir dönüştü ki maalesef bu şehir rant üzerine kuruldu. Kemal Bey’i saymazsak diğer belediye başkanları özellikle Gürbüz Bey ve Necmi Bey ahbap çavuş ilişkileri çerçevesinde bu kenti yönetti. Tarzları farklıydı. Biri sosyal ahbap çavuş, diğeri de muhafazakâr ahbap çavuşlukla yönetti. Necmi Bey’in döneminde rant ayyuka çıktı. Yüksek yüksek binalar, sosyal alanların ve parkların yetersiz bırakılması kenti yaşanılmayacak hale soktu. Özellikle trafik çekilmeyecek hale geldi. Buralar boş olunca binalar yapıldı ve İstanbul içinden göç alamaya başladı. Memurlar ve vatandaşlar yatırımlık daireler almaya başladılar. Bu binalar yapılırken Suriye savaşı patlak verdi. Oradan göçüp gelenlerin çoğu gelip buraya yerleşti. İster istemez Suriye’nin en büyük kenti Esenyurt oldu. Hatta bir ara Suriye’de seçimler oldu diye twit atılmıştı. Muzip biri de altına seçimler Esenyurt’ta mı oldu diye yorum yazmış. Dairelerde ucuz olunca vatandaş olmak isteyen herkes gelip yatırım yapmaya başladı. Siyahi kardeşlerimizin İstanbul’un farklı yerleri kentsel dönüşüme girince onlar da buraları kendilerine mesken seçtiler. Siyahi kardeşlerimizin oluşturduğu gettolar var. Necmi Kadıoğlu’nun stadının çevresi ve toplu konutların tamamı onların yaşadığı bölgeler haline gelmiş. Özellikle meydan kısmında ise Suriyelilerin gettoları var. Bazı yerlerde bu ülkenin tek vatandaşı bile yaşamıyor. Benim işyerimin olduğu yerde duyduk ki üç dört daireyi tutup birleştirip, klise olarak kullanmaya başlamışlar. Sonuçta ihtiyaç var ve bu da onların inançları gereği buraları kullanmaya başlamışlar. Yani Esenyurt uluslararasının da ötesine gitti. Buranın nüfusu söylenilen ve tahmin edilenlerin çok üstündedir. Çünkü verilen ev kiraları artık odaların içerisinde ranza olarak veriliyor ve bu da yaşanılan sayıyı kat be kat arttırmış durumda. Bunların hiçbiri vatandaş bile değil, ama biz bir evde üç dört kişiyi hesap ediyoruz. Buraların bu hale gelmesinin sebepleri biraz da yönetimsel olarak görüyorum ve buralarda bir göç politikası uygulanmıyor. Bu da biraz kaymakamlıktan geçiyor ve belediyenin yapacağı çok şey yok. Biraz da devlet politikası olduğu için sorunlar bu hale geliyor. Bu sorunların inşallah üstesinden geleceğiz. Bizler de buranın evladıyız. Bir daha ki sefere Esenyurt’un evlatlarından biri Yeniden Refah Partili olacak.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
NASIL KABUL EDİLDİ?
İstanbul Sözleşmesini biraz değerlendirir misiniz?
İstanbul Sözleşmesi'nin nasıl kabul edildiğini anlamak çok zor. Hayretler içerisindeyiz. İstanbul’da imzalanan bu sözleşmeye bakıldığında çok hoş ve güzel gözüküyor. Genellikle kadına şiddet gibi yasaları içeriyor, ama bunun içine zehirler zerk edilmiş. Bunlardan biri de üçüncü bir cinsin ortaya çıkarılması var. Yani eşcinsellerin kendilerine hak, evlilik gibi hakların talep edilmesi var. Burada birkaç tane madde var ve bu maddelerden yararlanarak, buradan evlenmek, üremek, üçüncü bir cins olarak tanımlanabiliriz gibi haklar iddia ediyorlar. Bizler işin sadece bu kısmına karşıydık. Sözleşme ile alakalı tüm parti kurum ve kuruluşlarımız ile basın açıklaması ve gösteriler yaptık. Bunun doğru olmadığını bir sözleşme olacaksa oturup biz ülke olarak yazdıralım dedik. Kadınların hak, hukuk sorunu varsa şiddet daha da ciddi anlamda düşecekse onlara yönelik bu yasa ve tasarıları biz yapalım. Üçüncü cins işin içine girince bizler parti olarak bu sözleşmeye karşı çıktık. Yanılmıyorsam 6284 kanunu olacak. Bunun da kaldırılmasını istiyoruz. Burada da bu sözleşmeye paralel içerikler var. Şiddet yapan ve uygulayan kişilere ağır cezalar verilsin. Biz sadece insan haklarından yanayız. Bunun içerisinde kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları, tabiat hakları hepsi girecek. Bugün genetiği bozulmuş ürenler yiyoruz bunların haklarını da sorgulamamız gerekiyor. Dolayısı ile bizler iktidar olduğumuzda başta kadınlar olmak üzere tüm hak ve hukuku gözetecek kanunlar yapıp hak sahibi yapacağız. Hükümet de burada iki derede bir arada kaldı. Bir taraftan söverken bir taraftan da onayladı. Ne yapacaklarını bilemediler, çünkü dış güçler tarafından para alan kadın kuruluşları vardı. Bunların başından ‘Kadem’ geliyor. Önce inkâr etti sonra ortaya çıktı. Bunlar ortaya çıkınca yine bir genelge ile kaldırıldı.
Kutu2
YENİ BİR KENT
PROJESİ GEREKLİ
Esenyurt’ta iktidar olursanız nasıl bir değişiklik planlıyorsunuz?
Bazı şeyler istediğimiz gibi prosedürler gereği olmayabiliyor. Burada iktidar olursak yapacağımız her şeyi devlet politikası haline getireceğiz. Daha önceden otobüslere doldurup güya kendi ülkelerine gönderdikleri adamlar bizim otobüsler dönmeden geri geldiler. Şimdi bunu bir belediye yapamaz. Bu devlet politikası halinde tüm kurum ve kuruluşların beraber çalışıp üstesinde gelinmesi gereken bir sorundur. Bolu Belediye Başkanının söyledikleri de hamasi şeyler. Yerel de ise şimdilik kalkıp binaları tıraşlayalım desek çok zor. Burada yeniden bir kent projesi çizilmesi gerekiyor. Bir komisyon kurup sorunlar tespit ettikten sonra şehir planlamacıları oturup, sorunların çözüm yollarını aramaya başlayacak. Özellikle trafik sorununu çözmek için sokak yönlerini her yerde dizayn edeceğiz. Daha öncede alt yapısını oturtmadan denedikleri için oturtamadılar ve başarısız oldu. Bunu yaparken de rant sağlayıp gittiler. İkincisi eğitim sorununa el atacağız. Okul sayıları ve mahalle nüfusunu göz önünde bulundurup ayarlamalar yapacağız. Mesela Akçaburgaz Mahallesi'nin okulu yapılırken nüfusu ile son halindeki nüfusuna bakın sınıflar kaç kişilik olmuş. Yakın okuluna kaydolamayan kişiler çocuklarını daha uzak yerlere göndermek zorunda kalıp servis ücretini ödemek zorunda bırakılıyor. Asgari ücretli kişide bunu ödeyemeyince çocuğu okulu bırakmak zorunda kalıyor. Yoksa okul müdürleri ciddi para karşılığında para talep edip ancak o zaman çocuklarını kaydediyorlar. Maalesef bunu da Ak Parti oluşturdu. Eskiden belli mesleklerde komisyon alınıyordu, şimdi tüm kişiler ve birimler komisyoncu olmuş.
GÜVENLİK ZAAFİYETİ VAR!
Esenyurt’ta güvenlik zaafiyetinin had safhada olduğunu belirten Selçuk Güneş, “Emniyet müdürlerinin sıklıkla değiştirilmesini bir türlü anlamıyoruz. Demek ki değiştirmekle olmuyor” dedi. Genelde ve yerelde iktidara talip olduklarını belirten Güneş, mevcut belediye başkanının da kenti çok iyi yönetemediğini belirtti.