Yüzyıllık Markalar Derneği ve Türkiye Turing Otomobil Kurumu işbirliğinde geçen yıl ziyaretçilere açılan Hafızaevi, bugüne kadar iki markanın sergisine ev sahipliği yaptı.
Hafızaevi'nde, haziran ayı itibarıyla bütün markaların daha çok objesi ve eserine yer verilmesi hedefleniyor.
Yüzyıllık Markalar Derneği Başkan Yardımcısı Asude Alkaylı, geçen yıl ziyarete açılan Hafızaevi'nin kuruluşuna yönelik çalışmaların salgın öncesine dayandığını belirtti.
Hafızaevi'nin iki sivil toplum kuruluşunun birlikte hayata geçirdiği bir mekan olduğunu dile getiren Alkaylı, "Hafızaevi'ne gelen ziyaretçiler markaların hikayelerine, logolarına, kurucularına dair birçok bilgiye ulaşabiliyor." dedi.
Alkaylı, Turing Yüzyıllık Markalar Hafızaevi'nin içinde sunulan eser, hikaye, kurucularla ilgili grafik düzenleme, ilan ve ambalajların Türkiye'deki tarihi markaların biriktirdiklerine dair bir içeriğe sahip olduğunu söyledi.
Hafızaevi'nin ziyaretçi kitlesinin çok geniş olduğuna değinen Alkaylı, "Bulunduğumuz yer İstanbul'un merkezi, aynı zamanda Sultanahmet'in de merkezindeyiz. Dolayısıyla etrafımız Ayasofya Camii, Topkapı Sarayı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Yerebatan Sarnıcı ile çevrili. Buraya gelen ziyaretçiler genelde o gezi için geliyorlar. Yerli, yabancı turist hem sosyal medyada yaptığımız iletişimden duyup geliyorlar hem de buradaki gezilerini tamamlarken görüp ziyaret ediyorlar." ifadelerini kullandı.
Alkaylı, okulların yoğun ilgisiyle karşılaştıklarını kaydederek, şöyle devam etti:
"Rehberli turlarımız oluyor, randevulu sistemle ağırlıyoruz. Okulların ilgisi yüksek, özellikle üniversiteler, üniversite öğrencilerini, lise öğrencilerini rehberli bir şekilde ağırlıyoruz. Geniş bir yaş aralığında ziyaretçimiz var. Yaşça büyük kişiler geldiklerinde de tanıdıkları bildikleri markalara rastlıyorlar, onları gördüklerinde son derece duygusal, güzel anlar yaşıyorlar."
"Haziran ayı itibarıyla müze statüsüyle bütün markalarımızın daha çok objesine ve eserine yer vereceğiz"
Asude Alkaylı, Hafızaevi'nin girişinde ziyaretçileri markalarının logolarının yer aldığı marka yolunun karşıladığını aktardı.
Hafızaevi'nin açılışında her dönem farklı markaların sergilerini yapmayı arzu ettiklerini, ilk serginin Türkiye Turing Otomobil Kurumu'nun sergisi olduğunu anlatan Alkaylı, "İkinci sergimiz Eyüp Sabri Tuncer markası. Onlar geçen yıl 100. yıllarını kutladılar. Bir sonraki dönemde de bütün markaların aslında var olduğu bir müze alanına doğru dönüştüreceğiz. Çünkü gelen ilgi de o yönde." şeklinde konuştu.
Ziyaretçilerin şu sıralar en çok Eyüp Sabri Tuncer'in İstiklal Madalyası'na ilgi gösterdiğini dile getiren Alkaylı, şu ifadeleri kullandı:
"Aslında burası ismi gibi Hafızaevi, biraz hafızaları tazelemek geçmişle geleceğin bağını kurmak için de hazırlanan bir mekan. Ziyaretçilerimize bu deneyimi yaşatmak istedik dolayısıyla gelenlerin de aslında bunu hissettiğini görebiliyoruz. Haziran ayı itibarıyla müze statüsüyle birlikte aslında bütün markalarımızın daha çok objesine ve eserine yer vereceğiz. Bu markalar Osmanlı döneminde kurulmuş, hayat bulmuş markalar, yapılar. Onların bugüne geliş hikayelerinin aslında hep birlikte tek elden bütünlük arz ettiği de bir hali var.
Sosyolojik, kültürel, ticari, ekonomik anlamda taşıdıkları çok fazla değer var. Bugün çok konuştuğumuz girişimcilik kavramı ilham kaynaklarından beslenmeye ihtiyaç duyuyor. Aynı zamanda üniversite öğrencilerine çok ciddi bir araştırma alanı olduğunu da düşünüyoruz. Daha henüz araştırılmaya muhtaç birçok konu var. Girişimciler için de ilham kaynağı olmasını diliyoruz. Her markanın kendi içinde, kendi hikayeleri dışında taşıdıkları birçok hikaye var hepsi birbirinden farklı. Bu çeşitlilik, bu kapsayıcılık çok kıymetli diye düşünüyoruz."
"250-300 firmanın takibini yaparak onların da bünyemizde yer alması için çalışıyoruz"
Yüzyıllık Markalar Derneği Başkanı Gürsel Arseven de derneğin faaliyetlerine ilişkin bilgi verdi.
Cumhuriyetin ve Osmanlı döneminin toplumsal, sosyolojik ve ekonomik koşulları altında bugüne kadar ulaşmış, bir asrı geride bırakmış ve toplumla bütünleşmiş kurumları araştırarak dernek bünyesinde toplamaya çalıştıklarını söyleyen Arseven, "Bugüne değin yaklaşık 42-43 civarında firmanın derneğimizin bünyesinde yer aldığını görüyoruz. Yaptığımız araştırmalara göre 250'nin üzerinde bu potansiyele sahip firma olduğunu görüyoruz ancak birçoğuna ulaşamıyoruz." dedi.
Bazı firmaların dokümantasyon ve bilgi anlamında yeterlilikleri olmadığına değinen Arseven, sözlerine şöyle devam etti:
"Çünkü biz derneğimize kayıtlı, dokümantasyonu bilgiye dayalı, objektif kriterlerin varlığına inanıyoruz. Dolayısıyla bunları önemsiyoruz. Bunları bulan firmaların sayısı giderek artıyor. Özellikle Cumhuriyet dönemiyle dokümantasyonun kayıtları daha düzgün tutuluyor olması burada ciddi anlamda bir firmanın da katlanacağını gösteriyor. Yaklaşık 250-300 firmanın takibini yaparak onların da bünyemizde yer alması için çalışıyoruz. Ülkeye bu kadar zaman hizmet etmiş, toplumla bütünleşmiş kurumların kaybolmamasının, burada varlıklarını sürdürmelerinin ülkemize ciddi katkılar sağladıklarının bilincindeyiz."
"Ağırlıklı olarak gıda şirketleri yer alıyor"
Gürsel Arseven, derneğe kayıtlı firmaların faaliyet alanlarına bakıldığında gıda şirketlerinin ağırlıkta olduğunu söyledi.
Danışmanlık, otelcilik, denizcilik, taşımacılık, sanayi firmaları gibi birçok alanda faaliyet gösteren firmaların derneğe üye olduğunu ifade eden Arseven, şöyle devam etti:
"Bir asrı aşan firmaların birçok özelliği olduğunu düşünüyoruz. Fakat genel anlamda bir araştırma yaptığımızda birçok faktörün içerisinde birkaç tanesini ön plana çıkarabiliriz diye düşünüyorum. Ama en önemlisinin genelde herkes için çok ön planda olduğu itibar yönetimi, topluma mahcup olmama. Birinci ilkenin bu olduğunu düşünüyorum. Yaratıcı düşünceyi araştırıyorlar, yaratıcı düşüncenin varlığını araştırıyorlar. Alternatif yaratma, zor dönemlerde buralarda ilerlemek için yaratıcı düşünce çok da bir anda çıkan kolay bir şey değil, zor dönemlere adapte olmaya sağlıyor. Bu da kurumlar içinde ön plana çıkan faktörler arasında."
Arseven, kuşaklar arasındaki iletişimi iyi sağlamış, önceliklerini ve hedeflerini gelecek kuşağa aktarmış, önceki kuşaklarla birlikteliğin iyi olduğu daha mütevazı yaşam şartlarına sahip kurumların daha uzun ömürlü olduğunu vurguladı.
Dernek olarak objektif akreditasyon kriterleri oluşturmaya çalıştıklarını belirten Arseven, "Akreditasyon kriterleriyle yurt içinde ciddi anlamda bir düzenleme yapıldıktan ve kapsayıcı bir hale geldikten sonra yurt dışında da benzer oluşumlarla işbirliği yapmayı hedefliyoruz." dedi.