Bugün Suriye de Suriye halkına yönelik Emperyalistlerin ve her türden işbirlikçilerinin saldırısı inkâr edilemez bir gerçektir. Resmen yaklaşık 6 yıldır Suriye'de Suriye halkına yönelik terör uygulanmaktadır. Oysa bizim medyada, basında, televizyonlarda izlediğimiz haberlere bakılırsa Esad yönetimi halka baskı ve terör uygulamakta ve halkta daha fazla dayanamayıp ayaklanmaktadır. Gerçeklerin nasıl tersyüz edilerek anlatıldığı, basının kime hizmet ettiği açısından önemlidir. ABD'nin kimyasal silah uydurması yeni değildir.
Emperyalizmin doğası gereği bir devletin başka bir devleti siyasal ve ekonomik egemenliği altına alması ya da almak istemesi, yani sömürmesi için her anlamda kendine bağımlı kılması gerekir. ABD ve emperyalizm Suriye'ye karşı bütün olanaklarını kullanarak Esad'ı devirip işbirlikçi bir yönetim hayali kurmaktadır. Bu amaçla da bilgi kaynaklarından tutun da bütün haberler kirletilmekte, halkın haber alma özgürlüğü kısıtlanmaktadır. Buradan hareketle Yalancı baharlar ikliminde diktatörler yaratıp veya dikme diktatörleri bahane ederek ülkelere müdahale etmeyi demokrasi bağımlısı işbirlikçileri vasıtasıyla ya işgal etmektedir ya da iç savaş çıkartarak zayıflatmaktadır.
Saddam canavarını kendileri yaratıp, kendileri yok ettiğine göre sıra başka diktatörlere gelmeliydi. Irak halkının aşığı ABD emperyalistleri geride milyonlarca cana mal olmuş bir Irak bıraktıkları gibi, petrollerini de siz düşünün. Libya'ya saldırı başlamadan işbirlikçilerin Fransa ile petrolün paylaşılmasına ilişkin anlaşma yaptığı bilmeyenimiz yoktur sanırım. Şimdi sıra Suriye'de ve Esad diktatör rolüne konulmuş. Ve Esad'a karşı top yekûn bir savaş başlatılmış, dünyanın birçok yerinde kiralık ve aslında köle ruhlu insanlar oraya intikal ettirilerek seviyesi çukur diyebileceğimiz tarzda savaştırmaktadırlar. Köle ruhlu, çünkü dayandıkları gücün, Suudi'n, ABD emperyalistlerinin ve yerel feodal güçlerin zavallı ölüm mangalarıdır. Onların beyinleri iğdiş edilmiştir, düşünemezler.
İşbirlikçilerin kimler tarafından silahlandırıldığı ve her türlü desteğin esirgenmediği gün gibi ortada ve herkesçe bilinmektedir. Muhalif denilen işbirlikçiler Katar, Suudi Arabistan ve Libya'dan gelen paralı askerlerdir. Bu kiralık askerlerden biri utanmadan Suriye'ye yönelik saldırı başladığından beri gelirinin arttığını söylüyorsa, iki kat düşünmekte fayda görüyorum.. Evet, bu kiralık askerin sözlerinden hareketle, Hatay'daki ve Adana'daki kamplarda işbirlikçiler eğitilmekte, silahlandırılmakta ve Suriye'ye eyleme gönderildikleri inkar edilemez bir gerçektir. Hala da Emperyalist medya Suriye'deki halka yönelik saldırıların üzerini yalan haberlerle örtmeye çalışmaktadır. İşbirlikçiler tarafından yapılan halka yönelik katliamlar Suriye Ordusuna mal edilmeye ve Suriye ordusu yapmış gibi gösterilmeye çalışılmış ve çalışıyorlar. İşbirlikçiler Suriye askerlerini apartmanın çatısından aşağıya atıyor! İşbirlikçiler yakaladıkları Suriye askerinin kafasını kesiyor! Ve medyada bu konuda ses yok... Gözleri görmez, kulakları duymaz olur nedense!
Oysa Libya olayları daha bitmeden, emperyalist güdümlü medya, terörist olayları Arap baharı diye diğer Arap ülkelerine de sıçratabilmek için, resmen hem çaba sarf etmiş, hem de olaylara dönük provaktif yayınlarını artırmışlardır. Resmen Tunus ile Arabistan bölgeleri arasında meydana gelen terörist karışıklıklar İsrail'in yönlendirmesiyle ve teşvikiyle Suriye'ye sıçratılmış ve bu ülke 2012 yılına doğru bir iç çatışma sürecine bilinçli olarak iteklenmiştir Önceleri küçük çaplı bazı olaylar gündeme gelmiş olsa da, daha sonraki aşamada İsrail ve batı ülkelerinin ajanları öncülüğünde Suriye tam anlamıyla bir karışıklığa doğru sürüklenmiştir. Önceleri tek ve ayrı başlayan olayların daha sonraki aşamada sürekli olarak kışkırtılması ve tırmandırılması ve silahlı militanların sevk edilmesiyle toplumsallaştırılmıştır.
Sonuç, İsrail'i rahatlatmak adına Emperyalist güçlerin Arap ülkeleriyle birlikte Suriye'yi karışıklığa iç savaşa sürüklemek olmuştur. Çünkü Suriye demek Lübnan da ki Hizbullah demektir. Suriye yüzünden Lübnan'da istediği düzeni kuramayan İsrail'in önü açılmıştır. Ve Lübnan'da dengeler alt-üst olmuş, İsrail Hizbullah'a yönelik stratejilerini devreye sokmuştur. Suriye'nin Lübnan'dan çıkartılması ve daha sonra da Şii hegemonyasının bölge örgütü olan Hizbullah'ın bu ülkeden çıkartılabilmesi için böylesine bir büyük bölgesel operasyona ihtiyaç bulunuyordu ABD ve İngiltere ikilisi birlikte emperyalizmin temsilcileri olarak bu konuda gereken girişimleri ve saldırıları, bölgedeki güçleri ve ajanları aracılığı ile gerçekleştirince Suriye içe dönmek zorunda kalmış İsrail de yeniden bölge hegemonyası doğrultusunda daha güçlü bir biçimde yeni açılımlara kalkışabilmiştir.
Bugün Halep'i al diyerek Türkiye'yi Suriye'ye sokmak isteyenler, savaş sonrasında bölge haritalarını yeniden çizerken Halep'in yanı sıra Hatay'ın da Türklerin elinden çıkabileceğini hesaplamışlardır, sanırım. ... Bir Şii-Sünni çatışması çıkarma doğrultusunda Irak üzerinde Türkiye ile İran'ı karşı karşıya getiremeyen Amerikan emperyalizmi, bugün aynı oyunu Suriye üzerinde oynamaya çalışmakta, bu Arap ülkesini karıştırırken Şiilere yönelik saldırıları tırmandırarak Sünnileri karşı hedef haline getirmekte ve Türkiye'yi bu kez Sünnilerin koruyucusu olarak Suriye'ye müdahale etmeye zorlamaktadır. Siyonizm uğruna büyük komşusu ile bir mezhep savaşına sürüklenmesi her iki devlet açısından son derece anlamsız bir yok oluş senaryosunu gündeme getirmektedir. ABD emperyalistleri Suriye için, Türkiye'yi üs olarak seçmiş durumdadır. Bakalım gelecek günler ne getirecektir. Bol keseden atmak yok. " Halep oradaysa arşın buradadır."
Okunma Süresi: 5 dk
Kar kalınlığı 30 santimetreye ulaştı: Van'da karla mücadele çalışması
#Yerel Haberler / 21 Kasım 2024
Peki Ya Karıncalar Olmasaydı Ne olurdu Hiç Düşündünüz mü? İşte Cevabı...
#Yaşam / 21 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *