İşte Süleyman Soylu'nun konuşmasından satır başları:
Burada esas mağdur Binali Bey'dir. Benim, siz yok musunuz, siz neredesiniz? Seçimi YSK koordine eder. Kararı böyle verdim diyor. Ellerin bağlanır. O gazetecilere ve hukuk okuyan profesörlere soruyorum: Bir kere sandık başında bulundu mu?
Ben sandık başında yıllarca partimin temsilciliğini yaptım. Neyin nasıl olduğunu bilirim. Seçim kurulu hakimlerinin, seçim kurulu başkanlarının ne kadar anladığını da bilirim. Onun işi değil o. Onun işi başka bir alanda.
Türkiye'de böyle bir seçim hiç görmedim. 5 yıl boyunca Çatalca'da esnafından kasabına kadar spor kulübünden sivil toplum kuruluşuna kadar herkesin lafı sözü "bu oylar nereye gitti, kim nereye götürdü, seçim nasıl oldu" şeklinde aynıdır. Onun için bizim kaldığımız, karşı karşıya kaldığımız, mağdur olduğumuz cepheden anlatmak istedim.
Bizden seçim kurulu hakimi liste isterler. Biz de onlara sandık görevlilerinin kamu personeli olanlarının listelerini veririz.
YSK kararı öbür türlü verseydi biz yine başımızın üstüne derdik. Ama bugün başka bir şey oldu ve sandık kurulu başkanında oyların ve sandıkların tutanaklarının eksikliklerine kadar. Tutanakta imza olmaz mı ya? Oraya imzasız tutanakları koymuş. Ne oldu ne bitti, o kağıdı imzayı beğenmeyip imha mı etti ne yaptı bilmiyoruz.
Ben de İstanbul seçmeniyim. İstanbul'da doğdum büyüdüm, paramı İstanbul'da kazandım, çoluk çocuğum burada büyüdü. Benim de söz söyleme hakkım var. Oyumu burada veriyorum. Kimse kusura bakmasın ama, sosyal medya kampanyalarıyla musluklardan su akıtılmıyor.
İstanbul'da Recep Tayyip Erdoğan'ın oluşturduğu çalışmalar ile tüm dünyayı imrendirecek çalışmalar yapılmıyştır. Tam 224 tesis açıldı bu şehir. 1994 öncesinde sadece 2 tane atık su arıtma tesisi vardı. 7 arıtma tesisin de yapımı devam ediyor.